Dünyanýn gelmiþ geçmiþ en büyük sömürge imparatorluðunu kuran Ýngiltere, yüz milyonlarca insanýn sadece ahýný almadý, onlarýn torunlarýnýn torunlarýný dahi ekonomik esareti altýnda inim inim inletti! Osmanlý, hele de son yýlarýnda Ýngiliz'in oyunundan, onun önünde diz kýrýp boyun büken, üç beþ altýna vatanýný satan sözde yurttaþlarýndan çok çekti...
Abdülhamid Han petrol yüzünden Avrupalý istihbaratçýlarýn kýyasýya kapýþtýðý bir ortamda tahta çýktý. Padiþah durumu dengelemek için ülkede sürekli kargaþa yaratan Ýngilizleri susturmak için Adana-Mersin demiryolu imtiyazýný onlara verdi. Ýngiliz geçici olarak kenara çekildi. Ancak bu kez Alman ortaya çýktý. Abdülhamid Han Baðdat demiryolu imtiyazýný da onlara verdi. Amaç zaman kazanmak, darmadaðýn olmuþ, rüþvetle ihanetin kol kola girdiði Babýali bürokrasisini toparlamaktý. Sonra gereði yapýlacaktý!
Bunca kargaþanýn, suikast ve isyan giriþiminin ardýnda Musul-Kerkük yöresindeki petrolün olduðunu anlayan Sultan 1890 yýlýnda bir iradei seniye çýkararak petrol bulunan bütün bölgeyi memalik-i þahane (Padiþah Mülkü) ilan etti! Böylece petrol güvenceye alýnmýþtý. Ancak petrolü kaptýran çaðdaþ uluslar padiþaha gerekli dersi vermek için kollarý sývadý. Bosna-Hersek'den Yemen'e milliyetçilik kavgalarý baþladý bir gecede. Osmanlý topraklarýnda milliyetçilik olaylarýný baþlatan ve devlete karþý silah çekenlerin Türk olmalarý, Abdülhamid Han'ýn karþý karþýya bulunduðu ihanetin boyutlarýný anlatmasý bakýmýndan da ilginçtir. Fransa'da üslenen Jön-Türkler Balkanlar, Arap Yarýmadasý ve Anadolu'da ayrýlýkçý hareketlerin hem öncüsü hem de destekleyicisiydi.
Petrolü ele geçirmeye kararlý olan Ýngilizler en becerikli ajan-diplomatlarýný Ýstanbul'a gönderdi. Royal Dutch-Shell petrol þirketinin has adamý Sir Philip Currie büyükelçi olarak Ýstanbul'a geldi. Hemen ertesi gün Padiþahý sýkýþtýrmaya baþladý. Kayzer de Alman istihbaratýnýn beyin takýmýnda görevli Von Vegenheim'ý büyükelçi ünvanýyla Ýstanbul'a gönderdi. Ýngilizlerle Almanlar karþýlarýnda kimin olduðunu henüz fark etmemiþlerdi. Bizmark'ýn demesiyle "dünyadaki bütün zekanýn yüzde 90'ýna sahip" bir padiþahla satranç oynayacaklardý... Abdülhamid Han'la baþa çýkamayýnca Ýngilizler bir bahane uydurarak Akabe Körfezine çýkarma yaptý; bunu gören Alman donanmasý da ayný yöne dümen kýrdý. Almanlarýn geldiðini gören Ýngilizler derhal iþgali kaldýrdý. Abdülhamid Han Ýngilizlerin Akabe'den çekilmelerini yeterli görmeyip Mýsýr konusunda taraf olmayacaklarý doðrultusunda yazýlý bir güvence de aldý! Almanlarla da Baðdat demiryolu imtiyazýný imzaladý. Ancak Almanlar bu imtiyaz sözleþmesini iyi okumamýþtý. Bu demiryolunun yapýmý için öngörülen sürede hem finansmanýn hem de teknik donanýmýn saðlanmasý imkansýzdý. Saðlanamayýnca da Abdülhamid Han imtiyazlarý geri aldý!
Almanlar Abdülhamid Han'ý alt edemeyeceklerini kavrayýnca, askeri eðitim ve savaþ düzeninde Prusya Ekolü hayraný Enver Paþa'ya yöneldi. Fransýzlarýn yönlendirdiði Jön Türk harekatýndan doðan Ýttihat ve Terakki Cemiyeti kýsa sürede Alman denetimine girdi. Enver Paþa ve arkadaþlarý Babýali'den deðil Berlin'den emir alýyorlardý artýk. Ýngilizler de Ýttihatçýlarýn arasýna Royal Dutch-Shell'in adamlarý Sidney Ley ve Rawlinson'u danýþman olarak sokmuþtu. Rawlinson daha sonraki yýllarda Kaymakam rütbesiyle Doðu'da dolaþacak gerek Kazým Karabekir gerekse de Mustafa Kemal Paþalarla dostluk kuracaktý. Ýttihatçýlar Alman dostlarý ve Ýngiliz danýþmanlarýnýn sýkýþtýrmalarý sonucu Bulgar, Sýrp, Makedon ve Arnavutlardan oluþan Hareket Ordusu'nu Ýstanbul üzerine saldý ve 30 yýlý aþkýn süredir topraklarýndaki petrolden bir damlayý bile kaptýrmayan Abdülhamid Han'ý tahttan indirdi. Ýttihatçýlar çok büyük bir hata iþleyerek ve de Ýngiliz danýþmanlarýnýn sözüne uyarak çýkardýklarý bir yasayla Padiþahýn Musul-Kerkük için çýkardýðý irade-i seniyesini iptal edecek yöre topraklarýný Ticaret ve Ziraat Nezaretine devredecekti. Bunun üzerine Balkanlar yanmaya baþladý, bölgedeki Türklerden 100 bin can topraða düþtü arda kalaný sürgüne yollandý...
Batýlýnýn petrol açlýðý bu gün de sürüyor. Önemli olan bunun bilincinde, gözünü budaktan esirgemeyen, uygarlýðý kendine, barbarlýðý Müslümanlara layýk görenlerin oyunlarýný bozan önderlerin ardýnda milletçe dimdik durabilmektir!