Tarihin kýrýlma anýnda mýyýz?

Þu anda Türkiye olarak karþý karþýya bulunduðumuz “meydan okuma” gerçekte nedir?Batý ile yaþanan gerilimin anlamý nedir, Þanghay Ýþbirliði Örgütü’ne açýlýmýn stratejik anlamý nereye oturur?

Bunlarý deðerlendirmek için, belki Osmanlý’nýn çözülüþ dönemine iliþkin okumalar yapmak lazým. Sanýyorum ki, oralardan bakýnca, bugünler için de ýþýk tutucu deðerlendirmelere ulaþýlabilir.

Bugün oralara uzanmayacaðým ama merhum Erbakan Hoca’nýn yaþadýklarýndan bazý kesitleri hatýrlayacaðým, burada da bugünler için deðerlendirme malzemesi olacak hususlar var.

Hatýrlarsak, Erbakan Hoca 2011’de vefat ettiðinde kimi “ulusalcý” çevrelerde “Biz Erbakan Hoca’yý yanlýþ anlamýþýz. Oysa en millici adamlardan birisi oymuþ” gibi piþmanlýklar yansýmýþtý medyaya. Cenazesini askerler omuzlarda taþýmýþtý. Bu sözler de, Ak Parti’nin Batý ile iliþkilerine “Erbakan’a sahiplenme” üstünden yönelen bir eleþtiri idi.

Oysa, Erbakan’ý deviren süreçte, Milli Güvenlik Kurulu’nun asker üyeleri baþrolü üstlenmiþti. Erbakan geçmiþte neden tehlike olarak görülmüþ ve bugün neden sahip çýkýlýr hale gelmiþti?

Batý’nýn, Erbakan’ýn “Yeni bir Ýslam dünyasý” projesi ile görülecek hesabý bulunduðu açýktýr.

Peki ama içerde neden Batý’dan gelen “Erbakan alerjisi”ne katýlým söz konusu olmuþtur?

Burada, “Batýcý” dediðimiz çevrelerin “Ýslam’la baðlantýlý” her alana yönelik negatif tavrýný anlamak mümkün. O çevreler “Batý adýna gurka rolü” üstlenmeye de amadedir.

Ancak, “Asker” adýna MGK’ya yansýyan “Erbakan rezervi”nin “Batýcýlýk” adýna karþýtlýktan farklý olduðunu görmek lazým.

Bu rezervin resmen “ülke güvenliði” ile ilgili olduðunu biliyoruz.  

Bu rezervin gerekçelerini paylaþmak zorunda deðiliz. Ama anlamak gerektiðini de bilmek lazým.

Vefat ettiðinde “En millici adam o imiþ” denilecek olan Erbakan Hoca’nýn “Türkiye projesi”nde kimi çevreler neden güvenlik riski görüyor, soru bu.

Cevabý da þu:

- Türkiye, Erbakan Hoca’nýn tezini taþýyamaz. O misyonu yüklenince Türkiye’ye yönelik tehdit artar.

O misyon denilen þey “Ýslam dünyasýnýn yeniden inþasý” misyonu. Baþka ifadeyle “Ýslamcý Türkiye misyonu.”

Muhakeme de þöyle iþliyor:

Ýslam coðrafyasý, dünlerde Batý ve Sovyet sömürgesi idi. Bugün de Batý’nýn ve Rusya’nýn nüfuz alanýnda. Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý sonrasýnda oluþan statü bu. Türkiye, “Ýslam ortak paydasý”ndan yola çýkýp, bu dünyayý yeni bir güç haline getirdiðinde bu dünya Batý - Rus nüfuz alaný olmayý sorgulayacak. Bir anlamda altlarýndan zemin kayacak. Bu da hem Batý’da hem Rusya’da “Panislamist politika” olarak yorumlanýp, düþmanlýk üretecek. Türkiye böyle bir tehdidi kaldýramaz. Onun için de, bu tarz politikalar risklidir.

Ýþin özü bu.

Aslýnda biraz daha öncelere gidersek, mesela Osmanlý’dan Cumhuriyet’e geçerken, Mustafa Kemal ve arkadaþlarýnýn dýþ politika perspektiflerinin de, böyle bir deðerlendirme çerçevesinde oluþtuðu söylenebilir. Pantürkizm’in Sovyetler’i, bugün Rusya’yý Çin’i, Panislamizm’in Batý’yý rahatsýz etmesinden endiþe edilmiþtir. Mesela Hilafet’in kaldýrýlmasýnda özellikle Ýngilizler’in muhtemel düþmanlýðýndan korunma refleksinin etkili olduðu belirtilir.

Biraz daha öncesine gidildiðinde de 2. Abdülhamid’in Ýngiltere ile mücadele çerçevesinde “Hilafet politikasý”ný devreye soktuðunu, ona karþý da “Hilafet politikasý” sebebiyle amansýz bir savaþ sürdürüldüðünü biliyoruz.

Bu endiþe, Cumhuriyet kadrolarýnýn derin bilincinde akýp durdu. Bu, en azýndan bir kesim için “Batýcýlýk adýna” Türkiye’nin Ýslam dünyasý ile iliþki kurmama tavrý deðil, “Batý’nýn þerri”nden çekinip, daha risksiz alanlarda yürüme tavrý.

Þu sýralar, Türkiye’nin tüm iliþki alanlarý masaya yatýrýlmýþ durumda. Ýslam dünyasý, Batý, Doðu, mazlum milletler...

“Dünya 5’ten büyük!” çizgisi... Küresel sistemin sorgulanmasý... Batý ile iliþkilere sorgulama... Yeni yol arayýþý...

Tarihin kýrýlma aný... Evet, Ýslam dünyasýnýn Ýslam dünyasý, Türkiye’nin Türkiye olma mücadelesi... Elbet güvenlik öncelikli deðerlendirmeler çerçevesinde...