Dünya tarihini galiplerin yazmasý gibi bir adet var. Hatta bazen istedikleri gibi yazýp, zihinleri de çeliyorlar. Tarih, ayný zamanda özgüvendir.
Batýlý tarihçiler arasýnda yaygýn olan, bizde de acz ve küçüklük kompleksi ile taraftar bulan bir iddia vardýr: Osmanlý zaten çok erken zamandan beri Avrupa’nýn hasta adamýydý ve yok olmaya mahkumdu... Batý, üstün teknolojik ilerleme ile askeri ve ekonomik gücünü artýrmýþ, Osmanlý’yý geriletmiþtir. Batý ilerlemesi ve Osmanlý gerilemesi, kaçýnýlmazdýr ve taraflarýn dini-kültürel-sosyal yapýlanmalarýndan kaynaklanmaktadýr. Batý çalýþkandýr, Doðu tembeldir…
Bu iddialarýn hiçbiri doðru deðildir. Sosyal-kültürel üstünlük iddiasý, boþ bir ideolojik vesvesedir. Sadece, tekrarlana tekrarlana zihinlere kazýnmýþtýr. Cambridge Üniversitesi Profesörü Jason C. Sharman ise güzel bir kitap yazmýþ. ‘Zayýflarýn Ýmparatorluklarý’ (Empires of the Weak) adlý çalýþma, Batý’nýn hakimiyetinin son 150 yýlla sýnýrlý olduðunu, son bin yýllýk tarihi Osmanlý, Çin (King-Mançu) ve Hindistan Müslüman Moðol imparatorluklarýnýn belirlediðini yazýyor. Evet Batý son 150 yýla hakim oldu, imparatorluklar da kurdu, ancak bu dönem de sona erdi. Profesör diyor ki, Batý’nýn dünya hakimiyeti istisnadýr. Þimdi güç merkezi yine olmasý gereken yere, Doðuya dönüyor. Hatta döndü... Zaman, artýk ve yeniden, Osmanlý, Çin ve Moðol çocuklarýnýndýr.
Sharman, Osmanlýnýn 1500’den 1750’ye dek Avrupa’yý tek elle tuttuðunu, sonra Asya’daki gerilemenin, Osmanlý ve Ming hanedanlarýnýn kendi iç yapýlarýndaki gediklerden kaynaklandýðýný belgelemiþ. Ayný dönemde Avrupa, deniz ötesi sömürge sahibi olmanýn faydasýný keþfetmiþti. Sömürge açlýðý ile saldýrdýlar ama bu durum da geçiciydi ve geçti. Þimdi, tarih alýþtýðý mecrasýna, Asya’ya geri dönüyor.
‘Avrupa’nýn Hasta Adamý’ yakýþtýrmasýnýn baþlangýcý, Osmanlý’nýn kaybetme sürecinin baþlangýcý bazý tarihçilerce 16. yüzyýla dek geri çekilir, ki Prof. Sharman bu iddialarýn doðru olmadýðýný, Osmanlý’nýn ancak 18. yüzyýlýn 2. yarýsýnda askeri güç kaybettiðini vurguluyor.
Yani ‘Hasta Adam nasýl olsa imparatorluðu kaybedecekti’ diye bir kaçýnýlmazlýk yoktu. 1400-1650 arasýnda Osmanlý, Avrupa ve Akdeniz’in net fatihiydi ve bu tarihten sonra da kazanýmlarýný 100 yýl korudu.
Avrupa’nýn askeri üstünlüðü iddialarý 1500’den 1750’ye dek doðrulanmýyor. O sürede de Osmanlý yenilgileri genel, yapýsal bir eksiklik ya da ‘gerilikten’ kaynaklanmýyor.
Avrupa’nýn gerçek anlamda üstünlüðü, Sanayi Devrimi ile ve 19. yüzyýlda geliyor.
Gerekçeleri de þöyle: “1453-1653 arasýnda Osmanlý’nýn Avrupa’ya karþý savaþ zaferleri, siper savaþýndan deðil, kuþatmalar ve baskýnlardan kaynaklanýyordu. Bu dönemde Osmanlý net olarak Avrupa üzerinde askeri açýdan üstündü.
1683-1699 arasýnda Osmanlý 15 savaþtan yalnýzda iki tanesini kaybetti.
Hollanda Portekiz ya da Ýspanya, Avrupa güçleriydiler, ancak imparatorluklarý Osmanlý’dan çok önce iþgal edildi. Osmanlý Birinci Dünya Savaþý sonuna dek dayandý.”
Bugüne bakarsak, Avrupa’nýn hasta adamý diye bir terim hala var. Ancak bu ünvan, AB üyeleri arasýnda dolaþýp duruyor. Yunanistan’dan, Belçika’ya, Finlandiya’dan Ýtalya’ya AB ülkeleri bu ünvaný taþýmak için birbirleriyle yarýþmaktalar.
1736 haritasý Türk Ýmparatorluðu
Tarihçi Geoffrey Parker, Askeri Devrim teorisinin önemli bir yorumcusudur. Sherman, görüþlerini paylaþmadýðý Parker’ýn bile kendiyle çeliþme pahasýna Osmanlý’nýn hakkýný vermek zorunda kaldýðýný düþünüyor. Parker ne demiþti:
“Türkler Girit’i Venedik’ten 1660’larda aldýlar. Rusya’yý 1711’de, Avusturya’yý 1737 ve 39’da evire çevire yendiler. 1775-184 arasý Ýspanya’nýn Cezayir’i üç iþgal giriþimi püskürtüldü. Napolyon 1799’da Akka’yý alamadý.
Büyük Müslüman devletler, dev ordular seferber etme ve yönetme güçleri nedeniyle 18. yüzyýl sonuna dek Batý’yý kendilerinden uzak tutmayý baþardýlar.
Elbette 1683’te Viyana’da olduðu gibi Avrupalý güçler 17. yüzyýlda Müslümanlara aðýr yenilgi verdiler. Ancak unutulmamasý gereken: Avrupalýlar Ýstanbul kapýsýnda deðildi. Müslümanlar Viyana kapýsýndaydý.”
Prof. Jason Sharman ‘Batý askeri devrim sonucu yükseldi, Osmanlý da zaten Batýnýn Hasta Adamýydý...’ kolaycýlýðý ile kurulan teorilerin gerçek durumu yansýtmadýðýný söylüyor.
Hatta Osmanlýnýn gerilemesini açýklamaya çalýþýrken ‘Devlet fazla merkeziyetçiydi, tek tip vergi toplanýyordu’ gerekçesini savunanlarla ‘Devlet fazla federe olmuþtu, tek tip vergi toplanamýyordu’ diyenlerin ayný sonuçta birleþmesinin mantýksýzlýðýný vurguluyor. Yani, Osmanlý sanýlandan daha uzun dayandý ve gösterilmeye çalýþýlandan daha güçlüydü.
Askeri Devrim’in 1550-1650 arasýnda gerçekleþtiðini savunan tarihçiler bu dönemdeki Osmanlý ilerlemelerinin, savunduklarý tezi çürüttüðünü de kabul ederler.
Hatta, bu dönemdeki Askeri Devrim’in, saldýrýda deðil, Osmanlýya karþý savunmada yararlý olduðu da iddia edilir...
Öte yanda, Osmanlý’nýn Batý’da Avrupalýlara, Doðu’da da Safevilere karþý ilerlemesinin yavaþladýðý da bir gerçektir. Peki Osmanlý’yý o zamanki taktik ve teknolojik ilerlemelerden uzak olmak mý durdurmuþtu? Yoksa lojistik ikmal hatlarýndan fazla uzaklaþmasý ve ikmal menzilin dýþýna çýkmasý mý? Ýkinci ihtimal daha kuvvetli duruyor.
Burada varýlan sonuç, Osmanlý’nýn ancak Sanayi Devrimi ile geride kaldýðý gerçeðidir. Asya’da tek sýkýntý yaþayan Osmanlý deðildi. Ve o zamana dek, Osmanlý askeri gücü, ‘geri’ deðildi.
Ayrýca, Týmar sisteminin zayýflamasýnýn, Yeniçerilerin rüþvet ve yolsuzluk merkezi olmasýnýn gerilemeye etkilerini Türk tarihçiler de yakýndan incelemiþlerdir. Mesela bu gidiþatý, 3. Selim önleme niyetindeydi, ancak katledildi. 3. Selim’in hayatý korunsa, tarih deðiþebilirdi.
Tarih teorisyenleri Avrupa ile Doðu arasýndaki üstünlük-gerilik tartýþmasýný, Avrupa’nýn askeri-teknolojik yeniliklere açýlmasýna baðlarlar. Askeri Devrim teorisi denen bu teoride 1550’den baþlayarak savaþ araçlarý geliþtiren Avrupa’nýn, devrim niteliðindeki geliþmelerle atýlým yaptýðý, Osmanlý baþta, Doðu imparatorluklarýnýn bu güçle yenildiðini ve Batý’nýn bu üstünlükle sömürge imparatorluklarý kurduðu savunulur.
Profesör Sharman ise Batý’nýn üstünlüðünün bu kadar erkenden gelmediðini söylüyor. Mesela 1450-1750 arasýnda Batý’nýn sömürgeci yayýlmayla açýklanan üstünlüðünün örgütlü, eðitilmiþ, ateþ gücü yüksek ordularýn askeri baþarýlarýndan deðil, topraklarýn hile, kandýrmaca veya haydutluk, zorbalýkla, ele geçirilmesinden kaynaklandýðýný belirtiyor. En hafif durumlarda, giriþimci beyaz tüccarýn kurduðu þirketlerle kýyý kentlerinde imtiyaz almýþ, sonra da araziye el koymuþtu.
Sömürgeci Beyaz Adam elbette þiddet kullanýyordu, ancak zaten zayýf olan ve gerçek planýn ne olduðunu anlamayan, çok farklý anlayýþtaki yerel halka karþý þiddet kullanýldý. Asya’da Moðol ve Çin imparatorluklarý Beyaz Adam’a iyi niyet için ticari imtiyaz vermiþti. Cortes Güney Amerika’ya birkaç yüz askerle gelmiþ, ancak topraklarý binlerce yerel iþbirlikçi sayesinde fethetmiþti. Bir de gemiyle getirdiði salgýn hastalýk sayesinde...
Sharman’a göre sadece Doðu Avrupa ve Kuzey Afrika’da Osmanlý’ya karþý profesyonel ordular kullanýlmýþtý, onda da Batýlýlarýn yenilgi sayýsý, Osmanlý yenilgilerinden fazlaydý.
Ancak ve ancak sanayi devrimi ile Osmanlý ve diðer Doðulu güçler geçildi. O da 1800 ile 1950 arasý için geçerliydi. 1950 sonrasýnda Batýnýn Ýmparatorluðu kalmadý. Avrupa Ýmparatorluklarýný kaybedince, askeri üstünlüðü de yitirdi. ABD’nin, son 50 yýlda Avrupa dýþý ülkelere karþý uðradýðý yenilgiler, kazandýðý zaferlerden fazladýr.
Bu durumda, ‘Aydýnlanma’ döneminden yani yaklaþýk 1750’den, 2. Dünya Savaþý sonrasý 1950’ye dek dönem, Batý’nýn yükseliþ ve güç dönemi ise bu dönemin kesinlikle sonuna geldik. Ýki kutuplu denen dünya, Soðuk Savaþýn bittiði 1989’dan sonra tek kutba indi. ABD o tek kutup hakimiyetini taþýyamadý. Þu an -çok kutuplu- denen süreç, coðrafya olarak Türkiye ve doðusuna aittir. O yüzden tarihin bu yeni kavþaðýnda Türkiye bölgesel güç olarak yükselmektedir. O yüzden önümüzde yeni sorumluluklarla dolu bir tarihsel süreç vardýr. Dünyayý bilirsek, üzerindeki yerimizi de belirleriz.