Fehmi KORU
Fehmi KORU
fkoru@stargazete.com
Tüm Yazıları

‘Tarihsel’ olan ile ‘öz’ karşı karşıya geldiğinde...

-NEW YORK-

Dünya bir liderlik krizi eşiğinde...

Nedenini ABD’nin finans başkentinde yaşanan ve Amerikan medyasına da yansıyan gerçekliklerden hareketle günlerdir yazmaya çalışıyorum: ABD burnunun ötesini göremeyecek kadar kendi dertleriyle meşgul; hâlâ borusu öter gibi görünüyorsa eski müktesebatından...

11 Eylül (2001) ikiz kuleler saldırısı ve o olaya konulan teşhis ABD’nin kimyasını bozan gelişmelere yol açtı. ‘Eski dünya’ liderinin ‘yeni dünya’ya düzen verebilecek bir özelliği yok gibi...

Avrupa Birliği (AB) ondan daha da zor durumda. Ekonomik krizle başlayıp hâlâ süren sarsıntı siyasi krize dönüşüyor. İtalya’da seçimler politikacılarla dalga geçmek için adaylığını koyan bir palyaçonun zaferiyle sonuçlandı... İngiltere’nin en güçlü ‘sosyalist’ politikacısı bir ABD düşünce kuruluşuna gitmek için milletvekilliğini bırakıyor... AB’nin şımarık çocuğu Kıbrıs Cumhuriyeti iflâsını ilân etti, edecek...

Geriye ne kalıyor ABD ve AB’den sonra? Şanghay Beşlisi’nde yer alan Rusya ve Çin’in merkezinde bulunduğu birlik? Onların da dünyanın başka coğrafyaları için taklide özenilmeyecek saplantıları var...

Dünyamız hep ‘dengeler’ üzerine kurulu düzenlere alışık... Çok uzun asırlar ‘kuvvetler dengesi’ (‘balance of power’) denilen bir düzeni vardı; sonradan bir yüzyıla yakın ‘iki kutuplu’ bir denge onun yerini aldı. Kısa bir süre ABD- egemen bir yeni durumla idare edildi. Şimdiye kadar...

Eski düzen her bakımdan ‘S.O.S.’ işaretleri veriyor bugün... Dünya yeni bir düzen arayışında... Bunun ilk işaretleri de ‘bahar’ beklentisindeki İslâm Dünyası’nda alındı. Meydanları dolduran halklar hiç devrilmeyecekmiş görüntüsü veren diktatörleri devirdi; hâlâ ayakta duranlar, bunu, ilk sarsıntının istenilen ‘örnek’ sonucu bir türlü verememesine borçlular...

‘Yeni düzen’in, tek-yanlı, çıkara dayalı, dışlayıcı ilke ve kurallara sahip ‘eski düzen’den farklı, âdil ve dengeli bir eşitliğe sahip ‘erdeme dayalı’ bir düzen olması beklenir...

İslâm Dünyası’nın kendi iç hesaplaşmasını yapması ve bazı yanlışlıklarından vazgeçmesi şartıyla buna öncülük edebilecek bir potansiyeli var.

‘Tarihsel’ olanla ‘öz’ arasındaki uçurumun farkına varıp bu ikisini birbirinden kesinkes ayırması gerekiyor İslâm Dünyası’nın...

Diktatörlük ‘tarihsel’ bir gerçekliği bu dünyanın, ‘öz’ katılımcılıktan yana olduğu halde; hangisini tercih edecek İslâm toplumları?

Kadın sorunu sözgelimi... ‘Tarihsel’ olarak ikinci planda ve toplum-dışı kadın; ancak ‘öz’ onun erkekle yanyana ve toplumun her yerinde bulunması gerektiğine işaret ediyor. ‘Bahar’ vesilesiyle ve sonraki protesto gösterileri sırasında gördük; çirkin tâcizler hatta tecavüzler bile kadını ‘geleneksel’ olan rolüne zorlamak üzere kullanılabiliyor bu coğrafyada...

Bir diktatörü bir başka diktatörlük heveslisi için devirmek, ya da ön planında kadının da yer aldığı toplumsal hareketliliğin kadını evine hapseden bir sonuç doğurması herhalde şık değil.

‘Erdemli bir düzen’ ancak ‘öz’üne dönmüş ve ‘tarihsel’ olanı zihninden uzaklaştırmış yeni bir anlayışın ürünü olabilir...

Umut, eğer bunu gerçekleştirebilirse, hâlâ İslâm Dünyası’nda...