-NEW YORK-
Dünya bir liderlik krizi eþiðinde...
Nedenini ABD’nin finans baþkentinde yaþanan ve Amerikan medyasýna da yansýyan gerçekliklerden hareketle günlerdir yazmaya çalýþýyorum: ABD burnunun ötesini göremeyecek kadar kendi dertleriyle meþgul; hâlâ borusu öter gibi görünüyorsa eski müktesebatýndan...
11 Eylül (2001) ikiz kuleler saldýrýsý ve o olaya konulan teþhis ABD’nin kimyasýný bozan geliþmelere yol açtý. ‘Eski dünya’ liderinin ‘yeni dünya’ya düzen verebilecek bir özelliði yok gibi...
Avrupa Birliði (AB) ondan daha da zor durumda. Ekonomik krizle baþlayýp hâlâ süren sarsýntý siyasi krize dönüþüyor. Ýtalya’da seçimler politikacýlarla dalga geçmek için adaylýðýný koyan bir palyaçonun zaferiyle sonuçlandý... Ýngiltere’nin en güçlü ‘sosyalist’ politikacýsý bir ABD düþünce kuruluþuna gitmek için milletvekilliðini býrakýyor... AB’nin þýmarýk çocuðu Kýbrýs Cumhuriyeti iflâsýný ilân etti, edecek...
Geriye ne kalýyor ABD ve AB’den sonra? Þanghay Beþlisi’nde yer alan Rusya ve Çin’in merkezinde bulunduðu birlik? Onlarýn da dünyanýn baþka coðrafyalarý için taklide özenilmeyecek saplantýlarý var...
Dünyamýz hep ‘dengeler’ üzerine kurulu düzenlere alýþýk... Çok uzun asýrlar ‘kuvvetler dengesi’ (‘balance of power’) denilen bir düzeni vardý; sonradan bir yüzyýla yakýn ‘iki kutuplu’ bir denge onun yerini aldý. Kýsa bir süre ABD- egemen bir yeni durumla idare edildi. Þimdiye kadar...
Eski düzen her bakýmdan ‘S.O.S.’ iþaretleri veriyor bugün... Dünya yeni bir düzen arayýþýnda... Bunun ilk iþaretleri de ‘bahar’ beklentisindeki Ýslâm Dünyasý’nda alýndý. Meydanlarý dolduran halklar hiç devrilmeyecekmiþ görüntüsü veren diktatörleri devirdi; hâlâ ayakta duranlar, bunu, ilk sarsýntýnýn istenilen ‘örnek’ sonucu bir türlü verememesine borçlular...
‘Yeni düzen’in, tek-yanlý, çýkara dayalý, dýþlayýcý ilke ve kurallara sahip ‘eski düzen’den farklý, âdil ve dengeli bir eþitliðe sahip ‘erdeme dayalý’ bir düzen olmasý beklenir...
Ýslâm Dünyasý’nýn kendi iç hesaplaþmasýný yapmasý ve bazý yanlýþlýklarýndan vazgeçmesi þartýyla buna öncülük edebilecek bir potansiyeli var.
‘Tarihsel’ olanla ‘öz’ arasýndaki uçurumun farkýna varýp bu ikisini birbirinden kesinkes ayýrmasý gerekiyor Ýslâm Dünyasý’nýn...
Diktatörlük ‘tarihsel’ bir gerçekliði bu dünyanýn, ‘öz’ katýlýmcýlýktan yana olduðu halde; hangisini tercih edecek Ýslâm toplumlarý?
Kadýn sorunu sözgelimi... ‘Tarihsel’ olarak ikinci planda ve toplum-dýþý kadýn; ancak ‘öz’ onun erkekle yanyana ve toplumun her yerinde bulunmasý gerektiðine iþaret ediyor. ‘Bahar’ vesilesiyle ve sonraki protesto gösterileri sýrasýnda gördük; çirkin tâcizler hatta tecavüzler bile kadýný ‘geleneksel’ olan rolüne zorlamak üzere kullanýlabiliyor bu coðrafyada...
Bir diktatörü bir baþka diktatörlük heveslisi için devirmek, ya da ön planýnda kadýnýn da yer aldýðý toplumsal hareketliliðin kadýný evine hapseden bir sonuç doðurmasý herhalde þýk deðil.
‘Erdemli bir düzen’ ancak ‘öz’üne dönmüþ ve ‘tarihsel’ olaný zihninden uzaklaþtýrmýþ yeni bir anlayýþýn ürünü olabilir...
Umut, eðer bunu gerçekleþtirebilirse, hâlâ Ýslâm Dünyasý’nda...