Tarikatlar, Ýslam toplumlarýnýn çok önemli akýmlarý. Topluma eðitim, sosyalleþme, ruhsal olgunlaþma, sanat ve zanaat konularýnda büyük katkýlarý olmuþ. Ancak modernleþme ile Türkiye'nin yaþadýðý radikal deðiþmelerle beraber iki önemli krizden geçti. Birincisi sert laiklik uygulamalarý ile tekkelerin kapatýlmasý ve yasaklanmasý, ikincisi ise þehirleþme ve sekülerleþme ile gelen konformizmin yýkýmlarý.
Tarikatlar, yasaklanýnca denetim ve kontrol dýþý bir þekilde varlýklarýný sürdürmeye devam ettiler. Bundan dolayý da istismarlar doðdu. Ancak bu gizlilikle sayesinde de devletin baskýlarýndan kendisini koruyarak varlýðýný sürdürdü. Sað siyasetlerin ve demokrasinin yükseliþi sonucunda yeniden meþruiyet kazandýlar. Vakýflar ve dernekler üzerinden faaliyetlerini çoðalttýlar. Devlet içinde onlar da örgütlenerek ayakta kalma rekabetine dahil oldular.
Son yýllarda sekülerleþme, popüler kültür ve hýzlý kalkýnma ile beraber tarikatlar da dünya ile çok daha fazla haþir neþir oldular. Para, siyaset, güç ve zenginlik iliþkilerine bulaþtýlar. Dünyevileþme sürecine dâhil oldular. Bu nedenle lüks evler, lüks markalar, lüks tatil beldeleri ve lüks hayatlar onlarda da yer edinmeye baþladý. Güç ve sermaye içine yerleþince bunun için birbiri ile çekiþmeye ve kavga etmeye baþladýlar. Son dönemlerde çok gündeme gelen bir tarikatýn iç çatýþmalarýnda bunu açýk bir biçimde görüyoruz. Paylaþýlmayan þeyhlik otoritesi, milyarlarca para ve çeþitli kurumlar...
Artýk her þey milletin gözü önünde oluyor. Mahremiyetin sýnýrlarý yok edildi. Tarikatlar da popüler kültüre dahil olmak istediler. Çok izlenmek, çok kitap satmak, çok takip edilmek kaygýlarý onlarý da popüler kamuya taþýdý. Bunun bedeli de var: Tarikat içinde yaþanan her þeyin faþ edilmesi! Nitekim öyle de oldu, oluyor. Bu görünürlük ile beraber tarikatlar ile ilgili yeniden olumsuz algýlar çoðalmaya baþlýyor.
Tarikat ve tasavvuftaki bu olumsuzluklar toplumun ve bireylerin ihtiyaç duyduðu ruhsal ve manevi tatmini baþka yerde aramaya sevk ediyor. Son dönemde "seküler din" (Atatürk üzerinden üretilen mitler, ritüeller ve kutsallýklar) ve neo-spirtüalist (yoga, Þamanizm, tengricilik) bunun ürünü. Elbette seküler dinin güç kazanmasýný isteyen çevreler de bu tarikatlarýn sapmalarýna ve kavgalarýna çanak tutuyorlar.
Peki çözüm nedir?
Hayrettin Kahraman, Yeni Þafak'ta yazdýðý son makalesinde tarikatlarýn sorunlarýný sýralýyor. Sonra da çözüm önerilerini ortaya koyuyor. Buna göre devletin kontrolü ve Ýslam âlimlerinden oluþacak danýþma ve üst heyet ile yine bu âlimlerin konuþma yetkinliðine sahip olmasý gerekir.
Bu öneriler çok önemli. Devletin kontrolü, illegalitenin getireceði muhtemel sapmalarýn ve yanlýþ þeylerin üstünün örtülmesini engeller. Yalnýz bu önerilerde þuna da dikkat etmek gerekir. Tasavvuf ve tarikat sonuçta gönüllü, sivil ve halk merkezli olduðu için ilahiyat ve Diyanet camiasýndan farklýlýk arz eder. Sýcak ve muhabbet ortamý saðlar. Ýnsanlar daha serbest davranýr. Fýkhýn ve resmiyetin sýký ve sert sýnýrlarý içinde kýsmi özgürlükle yaþarlar. Halk da, insanlar da buna teveccüh eder. Ýkinci olarak tarikat ve tasavvuf üzerine sadece ulema deðil münevverler de konuþma ve yorumlama hakkýna sahip olmalýlar. Edebiyat, sosyoloji, felsefe ve psikoloji izahatlarý ile tasavvuf zenginleþir, yayýlýr, rafine hale gelir ve çeþitlilik saðlar.
Tarikatlarýn kýsmi kontrolü önem taþýr. Çünkü sadece devlet denetiminden azade olduðu için sorunlar çýkmýyor. Ayný zamanda siyaset ve devlet iþlerine fazla angaje olduklarý için de güç çatýþmalarýnýn bir parçasý haline geliyorlar. Bu nedenle devletin kontrolü ve halkýn sivil baðlamýnda konumlanmalarý önem taþýyor. Ayrýca çürüme, ahlak yoksunluðu, konformizm ve sekülerleþme toplumun genelinde karþýmýza çýkýyor. Tarikatlar da bunun içinde yaþýyor ve bunu yansýtýyorlar.