Türkiye'de tarikatlar tartýþmasý hiç bitmiyor. Bitmez de. Çünkü toplumda olan bir þey tartýþýlýr. Olmayaný da tartýþacak halimiz yok. Elbette tarikatlarýn siyasetle ilgili çeþitli açýklamalarý ve siyaset adamlarýnýn onlarý ziyaretleri de onlarý daha fazla gündeme taþýyor. Yine dine alerjisi olan kesimler de sýk sýk tarikatlarý öcü gibi göstermekten býkmýyorlar. Yüzyýldýr ve özellikle 1925'liyýlardan beri deðiþmiyor bu tutum. Laikçi alýþkanlýk diyebiliriz buna.
Fakat bütün bunlarýn ötesinde yeni bir olguyla karþýlaþýyoruz. Uzun süre yer altýna itilen, merdiven altý olmaya zorlanan tarikatlar þimdi çok farklý bir þekilde kamuoyuna giriyorlar. Tasavvufun doðasýnda mahremiyet önemlidir. Ayrýca yüzyýllýk baskýlarla üretilen "zoraki mahremiyet" de var. Ancak yeni dönemde "rýzaya dayalý mahremiyet" ve baskýlar tarihinde oluþmuþ mahremiyet çözülüyor. Tarikatlar ve tasavvuf ekolleri kamusal alana dahil olmaya baþlýyorlar.
Yeni medya da tasavvuf ekollerinin mahremiyet dünyasýný ciddi anlamda deðiþtiriyor. Sosyal medyada aktif bir þekilde yardýmlar, vaazlar, fetvalar, dini eðitim faaliyetleri yapýlýyor. Hatta þeyhin yürüyüþü, oturmasý, arabaya binmesi, gül koklamasý bile Facebook'ta videolarla gösteriliyor. Tarikatlar gösteri alanýna dâhil oluyorlar. Dijital ortamýn ürettiði gösteriye onlar da katýlýyor. Kendi düþüncesini, otoritesini ve önemini göstermeye çalýþýyorlar. Burada etki de oluþturuyorlar. Ancak ayný zamanda bir gösteriye de dönüþüyorlar. Tarikatlarý konu alan dizler de bu açýdan önemli.
Tarikat yapýlarýnda þeyhlerin vefatý ile beraber belli krizler, iç farklýlaþmalar yaþanýr. Yakýn dönemde Ýsmailaða Cemaati ve Menzil Cemaatinde bunu görüyoruz. Menzil þeyhi vefat edince yerine üç oðlu farklý halkalarla ortaya çýktýlar. Menzil yayýnevleri, medya, ticari amaçlý þirketler ve eðitim kurumlarý ile beraber ciddi bir cemaat. Üç farklý þeyh ortaya çýkýnca bunlarýn paylaþýmý ve özellikle müritlerin hangisini takip etmesi gerektiði konusu ortaya çýktý. Bu çerçevede dijital alanda birçok yayýnlar ve hatta kimi kez sataþmalar da oluyor.
Ýsmailaða Cemaati'nin 60 yýldan fazla þeyhliðini taþýyan Mahmut Efendi( Ustaosmanoðlu) vefat edince Hasan Efendi yerine geçti. Fakat karizmatik bir þeyhin vefatý ile beraber çeþitli tartýþmalar yaþanýyor. Cemaat de kamuoyuna çeþitli açýklamalar da bulundu. Hasan Efendi de vefat edince, yerine geçecek kiþi için son yýllarda popüler hale gelen Ahmet Ünlü'nün yaptýðý konuþmalar ile beraber Cemaatin de kendi içindeki tutumunu kamuoyuna sunmasý beraberinde geldi. Belki de tarikatlar tarihinde yaþanan ilk önemli deðiþmelerdir bunlar. Ýsmailaða gibi geleneksel Ýslam anlayýþýný yaþamak için birçok dýþlanmayý da karþýsýna almayý göze alan bir çevreden bunun olmasý sosyolojik açýdan oldukça dikkat çekicidir.
Neden mi?
Tarikatlarda rahmana göçen þeyhin yerine kimin geleceði mahremdir. Atanma ve seçim ile yürümez. Çünkü bu makamýn "verildiðine" inanýlýr. Bunu da þeyh kendisi halefine söyler. Kamuoyuna duyurma gereðini de duymazlar. Oysa Ýsmailaða Cemaatindeki geliþmeler yeni bir durumu ifade ediyor. Belki de buna "sufi içtihat" demek gerekir. Fakat epeyce önemli ve de önemli sonuçlara yol açacak bir içtihat.
Hasan Kýlýç'ýn vefatýndan sonra Ýsmailaða Cemaati Ýstiþare Kurulu, kamuoyuna yeni þeyhin Fikri Doðan olduðunu açýkladý. Bu karar sosyal medyada herkese duyuruldu. Salih Topçu, yeni þeyh ilan edildi. Yine ilk defa birçok ulusal gazeteci davet edilerek onlara basýn açýklamasý yapýldý. Bütün bunlar cemaatin kendi çevresini ve genel kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlýyor. Cemaatin bütünsel varlýðýna yöneldiðini düþündükleri arayýþlara set çekme amacý da var. Fakat bütün bunlar sonuçta tarikatlarýn yeni bir evreye geçtiklerini anlamak açýsýndan da önemli geliþmeler.