Tartýþma saðlýk alametidir

Aslýnda þaþýlacak bir þey yok: 300’ün üzerine sanýðýn uzun hapis cezalarýna çarpýldýðý siyasi yönleri de bulunan bir dava sonrasýnda kopan tartýþma fýrtýnasý doðaldýr. Tersi de olsaydý, yani mahkeme heyeti yargýlananlarý beraat ettirseydi de buna yakýn bir gürültü yine kopacaktý.

Ceza alanlarýn büyük bir bölümü, öyle anlaþýlýyor ki, beraat bekliyormuþ...

Geliþmenin hukuki boyutuyla ilgili tartýþmadan fazla bir sonuç çýkacaðýný sanmýyorum. Ayný kanýtlar, benzer belgeler, birbirini andýran ifadeler ile farklý kararlar çýkmasý da her zaman mümkündür. Zaten bunun için mahkeme kararlarýnýn kesinleþmesi için temyiz süreci var. Kararlara yönelik her deðerlendirme ‘henüz kesinleþmemiþ’ paranteziyle dinlenmelidir.

Bu tip davalarýn zorluðu gizli-kapalý bir alanda yürütülen bir faaliyet alaný olmasýndandýr. ‘Balyoz’ davasýnda yargýlananlar örgüt oluþturarak seçimle gelmiþ bir iktidarý alaþaðý etmekle suçlanýyorlardý; örgüt gizli olduðu gibi faaliyetleri de herkesin gözü önünde yürütebilecek cinsten deðildi. Yargýlama boyunca ‘sanýklar’ cephesinden ‘ikrar’ da söz konusu olmadýðýndan, kanaat oluþturmak için yargýçlarýn elinde yalnýzca belgeler ve tanýklýklar bulunuyordu.

Türkiye’yi hiç bilmeyen yabancýlarýn karar vermesi söz konusu olsaydý, sonuç ne olurdu acaba? Türkiye tam dört fiili darbenin yaþandýðý bir ülke. Silahlý Kuvvetler içinde Ýç Hizmet Yasasý’nýn bir-iki maddesini þartlar oluþtuðunda yönetime el koymaya cevaz verir biçimde algýlamaya hazýr bir anlayýþ bulunduðunu bizler biliyoruz. 3 Kasým 2002 seçiminden sandýktan tek baþýna çýkan Ak Parti’nin iktidarda bulunmasýný ‘tehdit’ olarak algýlamaya müsait bir anlayýþ...

Eldeki verilerin önceki dört askeri müdahalenin nasýl gerçekleþtiðini bilenler açýsýndan taþýdýðý deðerle darbelere maruz kalmamýþ ülkeler vatandaþý yabancýlarýn bakýþý arasýnda hiç kuþkusuz ciddi farklar olacaktýr.     

Konuyu bu kadar vurgulamamýn sebebi, gazete ve TV yorumlarýnýn bazýlarýnda hemen kendini belli eden bir ‘yabancý’ efektidir. Sanki geçmiþte yaþananlar bir baþka ülkede olmuþ bitmiþ gibi konuya yaklaþýyorlar; önümüzdeki tabloya bizzat tanýk olunan eski dört darbeden hareketle bakmak istenmiyor.

Yargýlananlarýn, onlarýn aile fertleri ve yakýnlarýnýn tepkilerini, ne kadar aþýrý ifade edilmiþ olursa olsunlar, yine de anlayýþla karþýlamak gerekiyor. Darbelere maruz kalmýþ ancak darbecilerin yargý önüne çýkartýldýðý pek görülmemiþ bir ülke Türkiye; görülen birkaç davada da darbeciler yakayý sýyýrabilmiþti.

Birkaç yýl öncesine kadar siviller askerleri yargýlayamazken askerler sivilleri yargýlayabiliyordu. Þimdiki gibi yüzlerce üniformalýnýn sivil yargýçlardan oluþan bir mahkemenin önüne çýkartýldýðý bir geleneðimiz hiç olmadý bizim...

Silivri’de yargýlananlar, aileleri ve yakýnlarý, bu sebeple, mahkemenin farklý sonuçlanacaðýný düþünmüþlerse yadýrgamamak gerekiyor.

Acaba yargýlananlar farklý davransalardý sonuç yine ayný olur muydu? Belgelerin saðlam olmadýðý üzerine oturan bir savunmayý hep birlikte yapmak yerine, herbiri kendisiyle ilgili suçlamalar üzerinde yoðunlaþsaydý sözgelimi?

Hiç deðilse diðer 18 davadan yargýlananlar bu soruyu ciddiye alsalar iyi olur.

Tartýþmadan korkmayalým.