Arkadaþ kelimesinin nerden geldiðini biliyor musunuz? Ýnsanlar, en tehlikeli ve ýssýz zamanlarda Orta Asya steplerinde yolculuk ederken, mola vermek istediklerinde sýrtlarýný dayayabilecekleri kocaman bir kaya ararlarmýþ. Buna ‘arka-daþ’ denirmiþ. Uyuyacaklarý veya dinlenecekleri zaman, en azýndan sýrtlarýný saðlama alsýnlar diye bu ‘DAÞ’a dayanýrlarmýþ. Böylelikle diðer üç tarafý da kendileri kontrol etmeye gayret ederlermiþ. Önlerindeki tehlikelerden kendilerini korumaya çalýþýrlarken sýrtlarýndan vurulmasýnlar diye. Bu nedenle taþýn ‘daþ’ olmadan pek bir kýymeti yokmuþ.
Dünyanýn her tarafý taþ ama tehlikeli ve güvene ihtiyaç duyduðumuz anlar için aradýðýmýz, o taþlar arasýndaki daþlar deðil mi? Zor anlarýn dayanaðý hep o daþlar. Ýster yakut olsun, ister pýrlanta, isterse de kömür, hepsinin ham maddesi karbon. Göz görür mü? Görmez. Bu nedenle kýymetlidir daþlar; sýrtýný dayayýp ileriye güvenle yürüyebilirsin, çünkü ne de olsa arka-daþ...
Her zaman, ‘insanlar arasý üstünlük takva ile olur’ dememiz bundandýr. Takva da ahlâk ve faziletle bezenmekle. Diþi veya erkek kimliðimiz bize bunu kazandýrmaya yetmez, fazlasý gerek, gayret etmek gerek, istemek gerek. Aksi halde taþ olur, baþ yararsýn. Keser dönüp sap dönüp gün gelip hesap döndüðünde de baþýný yararsýn. Öyle kanlar içinde dolanýp durusun. Sýðýnýlacak tek limanýn Yaradan olduðunu maalesef bilemezsin. Hikmeti malda, mülkte, erkekte, diþide, çocukta, güzellikte arar, hem kendine hem de baþkalarýna ne büyük yazýk edersin. Osmanlý’da padiþahlar kibirlenmesin, gücün ve benliðin esiri olmasýn diye onlara aþaðýdaki deyiþe benzer deyiþler söylemekle görevlendirilmiþ kiþiler varmýþ.
“Yaradan var, yeri göðü yaradan var,
Böbürlenme padiþahým, seni de beni de ‘BÝR YARADAN’ var...”
Ýlim ve irfanla donanýnca birey, adam veya kadýn olma þeref ve haysiyetiyle, “daþ “olur, “insan “olur. Ýþte o zaman eþine, çocuðuna, çevresine, tanýdýklarýna, akrabalarýna ve ülkesine iyi bir arkadaþ olur.
Hz. Mevlana, ‘Kadýn, Allah’ýn yardýmcýsýdýr’ der. Dolayýsýyla toplumun ýslahýnda ahlak ve fazilet ile donanmýþ kadýna düþen görev daha fazla. Kýblesini bildiði için kendini bilir. Kendini bildiði için de herkese saygýlý olur. Ýnsana yakýþmayan davranýþlarla ne kendini, ne de çevresini heba etmeye çalýþýr. Zamanýn kýymetini bilir, ilim ve irfan havuzunda bolca yýkanýp, kendisine çevresine faydalý olmaya gayret eder, üretir. Bu nedenle emek kýymetlidir, hakký olmayana tenezzül de etmez. Bir o kadar vakur bir o kadar erdemli...
Bugün yayýnlanan röportajda yer alan Ýzmir Ýþ Kadýnlarý Derneði Baþkaný Sayýn Candan Çilingiroðlu’da tanýmaktan keyif ve mutluluk duyduðum, hayatýmdaki ‘daþ’lardan,” arkadaþlardan” biridir.
Önümüzdeki hafta anneler günü. Toplumda ailenin önemi, çekirdek olmasý sebebiyle çok büyük. Ailede de kadýnýn. Gönüllerinde annelik þefkat, merhamet ve onurunu taþýyan; baþta annem olmak üzere, Hatice ablam, Güngör annem, Günseli ablam gibi kadýnlarýmýzýn toplumumuza ýþýk olmasý ve bu yapýnýn çoðalmasý temenni ve dualarýmýz. Toplumun ýslahý ancak böyle gerçekleþebilir. Analýðýn doðurmak deðil, insan yetiþtirmek olduðu bilinciyle, etrafýndaki çocuklara ve insanlara sevgi, hoþgörü ve merhametle yaklaþan tüm müþfik kadýnlarýn Anneler Günü’nü kutluyor, baþta Hz Hatice, Hz. Ayþe ve Hz. Fatima validelerimiz olmak üzere þu an hayatta olmayan analarýmýzý da rahmetle anýyoruz.
Merhum Mehmet Oruç hocamýzýn da dediði gibi “Cennet analarýna ayaðý altýndadýr, evet ama her annenin deðil, cennetlik annelerin ayaðý altýndadýr.”
Sevgi ve saygýlarýmla...