Dün açýklanan tasarruf teþvik paketi olumlu ama oldukça geç kalmýþ bir adým. Babacan’ýn açýkladýðý pakette en önemli konu, nihayet mali piyasalara kira sertifikalarýnýn tam anlamýyla girecek olmasý.
Kira sertifikalarýnýn ÝMKB’de iþlem görmesi, Hazine’nin sukuk ihracýna baþlamasý ve özel þirketlerinin kira sertifikasý ihracýnýn düzenlenmesi çok önemli adýmlar.
Sayýn Babacan, basýn toplantýsýnda ‘herhangi bir varlýðýn kira sertifikasýna esas oluþturabileceðini’ söyledi. Tabii mali sistemin doðasý gereði, bankalarýn varlýk kiralama þirketlerine aktardýklarý ve bu þirketlerin ihraç ettikleri varlýða dayalý tüm sertifikalar bu kapsama girer.
Ancak bu sistemin yazýlý olmayan bir ‘hukuku’ vardýr. O hukuk da çok açýk olarak Ýslam’ýn ekonomik anlayýþýna dayanýr. Siz sukuk ihracýný, bu yazýlý olmayan ama vicdanlarda geçerli olan hukuka göre düzenleyemezseniz sistem çöker. Diyeceksiniz dünyanýn dört bir yanýnda (Ýngiltere’den ABD’ye kadar) yapýlýyor; çökmedi; evet doðru ama bu konudaki tartýþmalar ve sorunlar bitmiþ deðil. Üstelik internetin ve bilginin bu kadar yoðun aktýðý bir dünyada her þeyi doðasýna uygun yapmak zorundasýnýz artýk.
Ýslam ekonomisi iki temel düzenleyici alana dayanýr: Riba yasaðý ve Zekât müessesesi.
Said Nursi, Kur’an’ýn kanuni esasisinin vücûb-i zekât kaynaklý olduðunu söyler ama bunun riba ile ortadan kaldýrýldýðýný, ribanýn, toplumda eþitsizliði ve çatýþmayý artýrarak, krizin nedenlerinden biri olduðunu vurgular. ( Emirdað Lahikasý-s:649-2009) Bu iki düzenleyici alan bize, bu kriz sonrasý ne olacak sorusunun yanýtýný da verir. Riba kavramý genellikle faizle ayný anlamda kullanýlmýþ ve öyle sanýlmýþtýr. Oysa bu eksik hatta sonuçlarý itibarýyla da yanlýþ bir bilgidir.
Ýslam’da yasak olan yalnýz faiz deðildir; bütünüyle riba yasaktýr. Bunu yazmýþtým: ‘Faiz, ribanýn yalnýz birinci türüdür. (Ribe’n-nesie) Ribanýn ikinci türü ise eþitsizliðe dayalý mübadeledir. Güçsüz olaný sömürmek, ezmek, zor durumda olanýn elindeki yok pahasýna almak... (Ribe’l-fadl) Ribanýn üçüncü türü çok açýklayýcýdýr: Bu riba, (Bey’ü’l-garar) mevcut olmayan varlýklarýn mübadelesini yasaklar. Yani bugün sistem, Bey’ü’l garar yasaðý uygulasaydý bu kriz bir mali kriz olarak ortaya çýkmazdý. Ama ‘o zaman kapitalizm olur muydu’ sorusu ayrý bir tartýþmanýn konusudur. Özellikle son krizle birlikte hem Sukuk hem de Ýslami fonlarýn yeni bir bankacýlýk sistemi olarak yaygýnlaþtýðýný söyleyebiliriz. Yeni bir bankacýlýk sistemi ve bunun ekonomisi doðuyor. Doðal getiri oranýný aþmayan bir faiz oranýnýn sürekliliði yeni bir sistem demektir.’
Burada alternatif bir iktisadi sistemin temellerini bulabilir miyiz ve bulursak bunu Ýslam iktisadi olarak nitelendirmek mümkün müdür? Önce þunu söylemek gerek; Ýslam, içinde bulunduðu toplum nizamýný veri kabul ederek, bunu Kur’an’ýn temellerine göre düzenlemek isteyen bir anlayýþa sahiptir. Burada tartýþýlmasý gereken Kur’an’ýn temellerinin kapitalizmle örtüþüp örtüþmeyeceðidir. Burada bizim yorumumuz Kur’an’ýn tamamýyla kapitalizmin dýþý bir sistem vazettiði yönündedir.
Bu konuda Ahmet Tabakoðlu’da þöyle der; Ýslam iktisadi ile bilgilerin yerleþtirileceði çerçeveyi belirleyen iki önemli unsurun adalet ve hakimiyettir. Tabakoðlu, burada hâkimiyeti denge ve o dengenin hâkimiyeti anlamýnda kullanýr. Sermayenin temerküzü ve tekelleþmesi bu anlamda, bu dengeye aykýrý bir durumdur. Ýslam’ýn öngördüðü temerküz deðil infaktýr. Ýnfak, tüketim, transfer, -çok olandan az olana- (aktarma) ve yatýrým harcamalarýný kapsar. Ama harcama da helal gelirin kaynaðýdýr. Helal gelir ise içinde riba olmayan gelirdir.
Ýstanbul nasýl gerçekten yeni dönemin merkezi olur?
O halde sonuçlar: Bugün örneðin bir katýlým bankasý, ribanýn 2. veya 3. türünden nemalanan bir varlýðý ihraç ederse bu da riba yasaðýna girer. Bunun için sukuk ihracý ve katýlým bankalarýnýn hangi koþullarda nereye yatýrým yapacaklarý yeniden düzenlenmelidir.
Türkiye, bu konuda öncülük yaparsa çok büyük bir kalýcý fon akýþýna uðrar.
Örneðin katýlým bankalarýnýn aktiflerinde, sendikal sorunlarý olan, kayýt dýþý iþçi çalýþtýran (çocuk emeði sömürüsü gibi) doðru vergi vermeyen, hesaplarý açýk olmayan iþletmelerin-karlý bile olsalar- hisseleri olmamalýdýr. Hatta piyasada tekel olan ve bunu haksýz kazanç için kullanan, piyasa kurallarýný çiðneyen, haksýz rekabet yapan kurumlarýn kazançlarý da haramdýr. Bakýn iddia ediyorum Türkiye, bunu yorumlayýp düzenlesin, tasarruf sorunu diye bir þey kalmaz.