Türkiye, tarihimize kayýp yýllar olarak geçen 1990’lar tahribatýný büyük ölçüde bitirdiðini 10 Aðustos 2014 seçimleriyle ilan etmiþ oldu. Bu elbette yüz yýllýk parantezin kapandýðý anlamýna gelmiyor. Normalleþme sancýsý bir süre daha devam edecek. Sistemi oluþturan, toplumu var eden, iktisadý þekillendiren, siyaseti dönüþtüren aktörlerin ve dinamiklerin hala bir kýsmý ciddi eþ zamanlama krizleri yaþamaya devam ediyorlar. Yeni durum, bütün bu aktör ve dinamiklerin üzerinde yürümek zorunda olduðu zeminin ciddi anlamda deðiþmesinden ibaret.
Zemini deðiþtiren aktör Erdoðan ve AK Parti oldu. Yaþanan deðiþimin tarzý, usulü ve içeriði üzerinde mutabakat olmadýðý aþikar. Olmasý da imkansýzdý zaten. On iki yýlýn ardýndan, geldiðimiz noktada, Erdoðan ‘yeni bir zemini’ ortaya çýkardý. Vesayet rejiminin millete reva gördüðü gecekonduyu, neredeyse elleriyle, araçsýz gereçsiz bir þekilde, tuðla tuðla yapý söküme tabi tuttu. Asýrlýk enkazýn bütün pisliði, molozu ortalýða saçýldý. Bu durum karþýsýnda konforunu bozmamak için geri çekilenler olduðu gibi, elleriyle yýkýmý gerçekleþtirme giriþimini küçümseyenler de oldu. Neticede hiç kimseye aldýrmadan sonuna kadar devam etti. Geriye kalan molozu da temizleyip, son bir tesviye ile ‘yeni zemini’ hazýrladýðýnda, tasfiye sürecinde üzerine bulaþan asýrlýk kirlerden dolayý bile eleþtiriye maruz kaldý. Ellerini taþýn altýna koy(a)mayanlar, Erdoðan’ýn elleriyle ortaya çýkardýðý ‘yeni zeminin’ pürüzlü olmasýndan bile þikayet etmeye baþladýlar. Kimileri yýkýlan gecekonduya nostaljik mersiyeler okuyorlar, kimileri de hak etmedikleri imkanlarý kaybettikleri için neredeyse kin kusuyorlar.
10 Aðustos inþa dönemi için bir milat. Oldukça zorlu bir dönemde ulaþýlmýþ bir milat. Zira dünya ve bölge konjonktürü, yaþanan dönüþümle paralel deðildi. En azýndan orta vadede dýþarýdan içerideki dönüþümü destekleyecek yeni bir havanýn oluþmasý için öngörülebilir bir durum da bulunmuyor. Mesela yoðun bir krizle geçen 2012-2014 dönemi boyunca, dýþarýdaki deðiþim karþýtý ve siyasi belirsizliði besleyen hava, Türkiye içerisindeki meþru muhalefet ve siyaset karþýtý aktörler tarafýndan da yoðun bir þekilde kullanýldý. PKK nihilist bir þekilde yeniden silaha sarýldý, meþru muhalefet sokaklara teslim oldu. Tasfiyenin son aþamalarý ufukta görülünce, eski Türkiye’ye ait binanýn dehlizlerinden, bir bir vesayet odaklarý çýkmak zorunda kaldýlar.
Bunlardan sonuncusu Gülen Grubu’ydu. Vesayet rejiminin gecekondusuna hiçbir sofistikasyon gerektirmeyen bayaðý riya taktikleriyle sýzmýþlardý. Yýllar boyu yerleþtikleri yerlerden çýkýp, yeni bir tedbir teknolojisi marifetiyle, bir ara Erdoðan’ýn tasfiyesine yardýmcý olduklarý görüntüsü bile verdiler. Oysa Erdoðan eski Türkiye’yi hitama erdirmek üzere tasfiye yaparken onlar kendi paralel binalarýný inþa ettiklerini düþünüyorlardý. Erdoðan’ýn tasfiyedeki ciddiyetini fark ettiklerinde, kamuflajlarýný çýkarýp eski Türkiye’nin son nöbetçileri olarak can havliyle meydana çýktýlar. Yaþanan dönüþümün millet tarafýndan çoktan satýn alýndýðýný ve organik bir süreç olduðunu fark edemediler. Sonuçta, vesayet rejiminin ortadan kaldýrýlýþýna ayak uyduramayan ve siyasal eþ zamanlama krizi yaþayan aktörler kulübünün en egzotik üyesi olarak yazýldýlar.
10 Aðustos sonrasý ortaya çýkmasý gereken inþa sürecinin en temel özelliði kurumsallaþma olmalýdýr. On iki yýl boyunca ortaya çýkan siyasi, ekonomik ve sosyal geliþmenin bugün bizi getirip býraktýðý yer, her türlü demokratik ve hizmet alanýna bütün vatandaþlarýn ‘eþit ve adil’ eriþimi oldu. Bu büyük ölçüde geçen yüzyýlda baþarýlmasý gereken bir hedef olmalýydý. Yarým yüzyýlý aþkýn bir gecikme ile ancak milenyumun ilk on yýlýnda hayata geçti. Mustafa Karaalioðlu’nun ‘ikinci yeni’ olarak vurguladýðý bu dönem, ‘eþit ve adil eriþimin’ kurumsallaþtýðý oranda baþarýlý olacaktýr.