Tatilde gündem oldular!

Uzun bir bayram tatiliydi. Gýda ile ilgili birçok konu da gündemdeydi. Bazýsý kafa karýþtýrdý, bazýsý da can sýktý. Ýçlerinden üç önemli baþlýðý biraz konuþalým bugün…

Hesapta hem küver hem hizmet bedeli olur mu?

Ceyhun Kuburlu’nun haberi “Alaçatý ve Bodrum’daki restoranlarýn yeni uygulamasý tartýþýlýyor” baþlýðýný taþýyordu. Haberde iþletmeci tarafýnda konuyla ilgili iki yorum görüyoruz: Tedarikçiler Derneði (TÜRES) Baþkaný Ramazan Bingöl “Olmaz” diyor, Turizm Restoran Yatýrýmcýlarý ve Ýþletmecileri Derneði (TURYÝD) Baþkan Yardýmcýsý Barýþ Tansever ise “Her ikiside hesaba dahil edilebilir birbirinden farklýdýr” diyordu. Açýk söyleyeyim ben de olmaz diyenlerdenim. En azýndan bu þekilde olmaz. Neden mi?

Küver nedir? Fransýzca “Couvert” kelimesinden gelir. Siz istemeden masanýza gelen ekmek, su ve sipariþ öncesi tadýmlýk aperitifleri kapsar. Yurtdýþýnda ekmek ve su küvere dahil edilmez. Ekmek veya su isterseniz sipariþ verirsiniz ve ücreti neyse onu ödersiniz. Kimi yerde o ekmek 1 euro’dur, kimi yerde 50! Menüde görür ne ödeyeceðinizi bilirsiniz. Hesaba küver olarak yüzde bir civarý, oldukça düþük bir kalem yazýlýr. 

Büyük þehirlerde küver bildim bileli var. Mesele hesapta olmasý deðil, mesele her iþletmenin kafasýna göre bir bedel yazmasý. Bazý iþletmeler ‘küver’ adý altýnda sanki harç parasý alýyor. Gelelim hizmet bedeline. Hizmet bedeli de aslýnda bahþiþin faturanýza yansýtýlmýþ halidir. Yurtdýþýnda hesapta bu kalem varsa, bahþiþ býrakmanýza gerek yoktur. Eðer servis ücreti eklenmemiþse, her ülkeye göre kabul gören bir yüzde vardýr. Bizde yüzde 10 genel kabuldür ve bana göre düþüktür. Tabii hak edene, çünkü bu bahþiþ aldýðýnýz hizmete verdiðiniz deðeri gösterir. Ancak Amerika’da hesabýn altýnda size seçenek sunarlar; yüzde 12, 18 veya yüzde 22’den birini iþaretlersiniz. Avrupa’da genellikle yüzde 15’in altý ayýp sayýlýr. Hesapta veya deðil, yemekten ve servisten memnunsanýz o bahþiþ olmadan ahlaken o masadan kalkýlmaz. 

Hesap konusu bizde karýþýk bunu kabul edelim. Mesele sadece küver ve hizmet bedeli mi? Bence deðil. Bazý restoranlarda ne mezenin fiyatý belli, ne de peynirin. Özellikle balýk restoranlarýnda, gece kulüplerinde müþterinin menü istemediði bir gelenek var. Menüye bakmayýnca neyi ne kadara yediðini de haliyle biliyorsun. Hesap meselesi þeffaf olup, ilkelerle belirlendiðinde bu konu sorun olmaktan çýkar. Müþteri neyi ne kadara yediðini bilir, kazýklanmadýðýndan da emin olur. Ýþletmeler etik davranýrsa sorun çözülür ama bu yaptýrým tüketicinin elinde. 

Menü isteyin, hesabý kontrol edin ve kazýklandýðýnýz yere bir daha gitmeyin efendim!

Yendi atýldý!

Bayramýn üçüncü günü sosyal medyaya düþen minik bir kaplumbaða samimi söylüyorum beni kahretti. Akdeniz kýyýlarýmýzda, Dalyan’da yumurtasýndan yeni çýkmýþ minicik bir yavru, yerlere atýlmýþ çöplerin, pet þiþelerinin içinde titreyerek zar zor denize ulaþmaya çalýþýyordu. Yeni uyanmýþ bir bedenin, ilk nefesinde, ilk adýmýnda gördüðü ilk þey neydi? Ýnsanlarýn çöpleri!

Hayvanlara, doðaya saygý duymuyor sürekli kirletiyoruz. Tatil yapmamýzýn bedelini doða ödüyor. 

Ýsterseniz rakamlarla konuþalým: Marmaris’te dokuz günlük bayram tatili süresince 200 belediye personeli tarafýndan toplam 4 bin 500 ton çöp toplandý. Muðla’nýn ilçesi Akyaka’da, tatilcilerin býraktýðý 2 ton çöpü kendilerine ‘Kör Olasý Çöpçüler Grubu’ diyen gönüllü bir grup topladý. Bu sadece iki bölgeden gelen rakamlar.

Ýzmir’de tarihi saat kulesinin bulunduðu Konak Meydaný’ný gezen Japon turistler, yerlerdeki çöpleri görünce dayanamayýp poþetleri eline alarak dakikalarca yerlerdeki çöpleri temizledi. Haber doðru, videosu sosyal medyada duruyor.

Tüm bu baþlýklar çöp meselesinin sadece küçük bir boyutu. Yiyip yiyip kendimizi þiþirdiðimiz yetmiyormuþ gibi parklarý, bahçeleri, denizi, kendi sokaðýmýzý da þiþiriyor, kirletiyoruz. Sokaklarý, denizi, kýyýlarý evimizden de öte korumak, atýksýz yaþamaya gayret etmek gerek. Çýkan minimum çöpü de çöpe atmak.

Küçük bir kaðýt parçasýný sokaða attýðýnda bir adamýn yüzü kýzarmýyorsa, kadýnýn biri cipinden yola küllüðü boþaltabiliyorsa bu ciddi bir sorun ve bu sorunun tek nedeni yanlýþ eðitim. 

Önerim derhal okullarda adab-ý muaþeret kurallarýnýn not ortalamasýný etkileyecek þekilde müfredata konulmasýdýr. Ben varým, gelin birlikte yapalým.

Menemen ve soðan krizi

Keþke tüm gýda krizlerimiz böyle olsa. Topraðýmýz yaþlanýyor, su ve hava tüm dünyada kirleniyor, küresel iklim deðiþikliði kapýmýzdan nihayet girdi. Limonun bile kilosu 10 TL’yi geçiyor. 

Ve tüm bunlarýn içinde iþte sorumuz geliyor! Vedat Milör menemene soðan konulur mu konulmaz mý diye soruyor. Ýlgi, katýlým yoðun. Aslýnda soru yeni deðil. Bitmek bilmeyen bir tartýþma bu. Dört yýl önce de Poltio platformu üzerinden bir kullanýcý bir anket yapmýþtý. Yirmi üç bin kiþinin katýldýðý anketin sonucunda soðanlý menemen çoðunluktaydý.

Þimdi efendim konuyu aydýnlatmak için bu yemeðin kökenine inelim. Menemeni ilk kimler yaptý? Menemenin tarihi konusunda iki farklý görüþ var. Bir grup Menemenin, Osmanlý yemeði olan soðanlý yumurtaya, Anadolu’ya geldikten sonra domatesin eþlik ettiðini söyler. Bu bana mantýklý gelmiyor, çünkü soðanlý yumurta Saray Mutfaðýnda yapýlan bir Ermeni yemeði, halkýn genelinin yaptýðý bir yemek deðil. Biri þekerli diðeri acýlý, yapým tekniði farklý ayrýca bu “Menemen” ismini açýklayamayan zayýf bir iddia yani ismi ile de müsemma deðil. Peki ya biberi ne yapacaðýz?

Ýkinci görüþ bana daha mantýklý geliyor. 18. yüzyýlda Anadolu’ya giriþ yapan domates ilk Adana ve Ýzmir çevresinde yetiþtiriliyor. Ýzmir’e yakýn olan Menemen’de o dönem aðýrlýklý Giritli nüfusu bulunuyor. Giritlilerin malum otlarý kavurup içine yumurta kýrma alýþkanlýðý var. Domates ile de bu alýþkanlýðý devam ettirip, menemen yemeðini bölge halkýna miras býrakýyorlar. 

Sonuç olarak soðan ve menemen konusunda uzlaþmak, çýkýþ noktasýnda uzlaþmaktan geçiyor. Ýkinci görüþü dikkate alýrsak ki ben kesin o görüþteyim; Ýzmir ve çevresinde menemen soðansýz yapýlýr. Esnaf lokantalarýnda, Çeþme, Karaburun, Seferihisar ve diðer beldelerdeki kafe ve restoranlarda da soðansýz olur. Bu durumda menemenin aslý soðansýzdýr diyebiliriz. Ben içine biraz peynir eklerim, öðlen yiyorsam az sarýmsaklý severim. Ocaktan indirdim mi bir de üzerine taze nane serperim. Ama bunlarýn tümü kiþisel tercih. Soðan soðan soðan! Çok isteyen elbette koyar. Keyfiniz ne isterse yemeklerinize onu eklersiniz. 

Sözün özü: Menemen yumurtasýz olmaz, biber ve domates ise baþ aktördür, gerisi teferruattýr. Soðan miktarý domatesi geçerse, hatta içine patates, patlýcan, sucuk, sosis, et eklenirse o artýk menemenlikten çýkar baþka bir yemek olur. Bunu da herkesin yapmaya hakký vardýr. Yeter ki bu yapýlana menemen denmesin.