Bana öyle geliyor ki, Türk halkýnýn bürokrasiden çektiðini dünyanýn hiçbir halký yönetimden çekmemiþtir. Anadolu halký tarihin en büyük zulmü altýnda inlemiþ ve fýrsat bulur bulmaz bürokrasiyi devirmiþtir.”
Böyle diyordu yýllar önce Abdi Ýpekçi ile bir sohbetinde Yaþar Kemal. Ve devam ediyordu:
“Halk 1950 yýlýnda ne yaptý? Kendisini 700 yýldýr ezen bürokrasiyi oylarýyla yönetimden uzaklaþtýrdý.”
Bu satýrlarý Kazým Berzeg’in Liberalizm, Demokrasi, Kapýkulu Geleneði kitabýndaki “Eski Sýnýf” baþlýklý olaðanüstü güzel makalesinden aldým.
***
Gerçekten de Türkiye toplumu hiçbir þeyden çekmedi dünyada, kendi bürokratýndan çektiði kadar.
Bugün de çekiyor.
Çünkü 1950’de “bürokratlarýn partisi”ni devirmesi, “bürokratik yönetim geleneði”nden kurtulmasý anlamýna gelmedi. Demokrasiye geçmek için, siyasi, hukuki ve iktisadi boyutlarýyla bütün bir egemenlik iliþkisini dönüþtürmek gerekiyordu.
Bu mücadele bugün de devam ediyor.
Sivil anayasa çabasýyla devam ediyor, Ergenekon, Balyoz ve JÝTEM davalarýyla devam ediyor.
Ama geldiðimiz aþamada iktidar, geri çekilmesine bakarak onun pes ettiðini düþünmek gibi vahim bir yanýlgý içinde olduðunu gösteren tutumlar sergiliyor.
Baþbakan Erdoðan, tutuklamalar yüzünden orduda general kalmadýðýný söylüyor, Bülent Arýnç ise “bürokraside önemli noktalarda görev yapmýþ” “itibarlý, saygýnlýklarý olan” insanlarýn tutuksuz yargýlanmasýný istiyor.
Bazýlarý bu durumu, Genelkurmay Baþkaný’nýn “ordudaki rahatsýzlýðý” dile getirerek Baþbakan Erdoðan’ý yargý sürecinin derinleþmemesi veya bir tür af için ikna etmiþ olmasýna baðlýyor; bazýlarý ise Kürt Sorununun çözüm sürecinde bir tür dengeleme kaygýsýna.
Ama hangisi geçerli olursa olsun, yanlýþ yapýlýyor.
***
Her þeyden önce, eðer halkýn seçtiði bir iktidara karþý orduda kolektif bir kurumsal tepki varsa, bu ölçüde bir siyasi kadrolaþma varsa, o kurum baþtan ifsat olmuþ demektir.
Böyle bir durumda, tam da bu sebeple ciddi bir kurumsal temizlik yapmak, gerekirse topuna birden iþten el çektirmek ve yargý önüne çýkarmak þarttýr.
“Ýnsani jest” olmasýn, herkes tutuklu yargýlansýn demiyorum.
Öte yandan adil yargýlanma hakkýný herkesin, katillerin, tecavüzcülerin, hatta darbecilerin bile hak ettiðini tartýþmaya bile gerek yok.
Ama hukuki süreci adalet yerini bulmadan “uzlaþma” adýna yarýda býrakýrsanýz, bu bürokratlar kaldýklarý yerden devam ederler diyorum.
Þu anda bir “beyaz sayfa” açmanýn koþullarý yok. Bunun olabilmesi için öncelikle hukuki sürecin sonuna kadar devam etmesi, darbecilerin tamamýnýn son unsuruna kadar ayýklanmasý gerek. Belki bunun kadar önemlisi, bu suçun ahlaken kesin biçimde mahkum edilmesi, buna bir piþmanlýk ifadesinin de eþlik etmesi gerek.
Bu olmadan asker veya sivil, bürokrata taviz çözüm deðildir. Çare olmamýþtýr ve olmaz.
Bu kapýyý biraz aralayacak olursanýz, peþinden yeniden, halkýn seçtiklerine omuz atmak gelir, muhtýra ve darbe gelir, “Önümüzdeki Dönemde Bilgi Destek ...” diye baþlayan “eylem planlarý” gelir, Çorum, Maraþ, Sivas ve Baþbaðlar gelir.
***
Yapýlmasý gereken, bu davalarýn hukuka uygun biçimde yürümesini saðlamak ve derinleþtirmektir.
Hükümete sözüm þu:
Bu toplum, kendi bürokratýndan dayak yememek için sizi iktidara getirdi. Eðer hukuk önünde saygýn olan ve olmayan ayrýmý devam etsin isteseydi, “devlet partisini” iktidara getirirdi, sizi deðil. Siz yapamayacaksanýz da baþkasýný getirir.
Kýyýsýna kadar yaklaþtýðýmýz asýrlýk arýnma umudunu heba etmeyin.
Bakýn Ertuðrul Özkök sizi kutluyor. Bu bile bir þeylerin yanlýþ gidiyor olabileceðini göstermiyor mu?