Tayyar Altıkulaç mı dediniz?! -2-

Dün Tayyar Altıkulaç’ın ‘Zorluları Aşarken’ isimli hatıratıyla ilgili yazmış ve alan darlığı sebebiyle bitirememiştim. Bugün yine özetin özeti olarak devam ediyorum 

Evet Tayyar beyin hatıratını okuduktan ve bilmediğim birçok bilgiye muttali olduktan sonra bu yazıyı yazmayı gerekli gördüm.

Aleyhinde bulunanların da bu kitabı okuduktan sonra kanaatlerinin değişeceğine eminim.

***

Bu kitabı okuyanlar Tayyar Bey’in dünya malına ve mevkiine itibar etmeyen ihlaslı bir Müslüman olduğu gerçeğiyle karşılaşacaklar. Son derece dürüst, disiplinli ve adil davrandığını görecekler. Makamın mehabetini korumaktaki cesaretine ve fedakârlığına şahit olacaklar. Olağanüstü dönemlerde bile din-i İslam’ı korkusuzca savunmaktan çekinmediğini görecekler. Devletin kendisini dindarlara karşı kullanması değil, kendisinin devlete dini kabul ettirmesi istikametindeki çalışmalarına muttali olacaklar.

***

1410 sayfadan hangi misali vereyim?!  Doldurduğu Kuran Hatmi kasetlerinin trilyona varan gelirine el sürmeyip Diyanet Vakfı’na bağışladığından mı, yoksa 9 yıl başkan olarak hacca gittiğinde otellerde kalmak yerine hacılarla aynı şartlarda haccetmesinden mi? Ya da birçoğunun göz diktiği başkanlıktan kendi isteğiyle emekli olmasından mı?

Başkanlıktaki hizmeti boyunca nasıl adil ve dürüst davrandığından mı, siyasilerin silahlı baskılarına rağmen adaletten taviz vermediğinden mi?

Balkanlara ve özellikle Azerbaycan’a götürdüğü dini hizmetleri mi, Mushaf tetkiklerini mi,  İslam Ansiklopedisi’ni mi,  İSAM ve 29 Mayıs Ünivesitesi gibi kurumları kazandırdığından mı?

Örnekler çok.

***

Tayyar beyin iki dönem de milletvekilliği var. Bir dönem DYP’den bir dönem de AK Parti’den.

Emekli olduktan sonra bütün siyasi partilerin kendisine vekillik teklif ettiğini hatıratından öğreniyoruz.

ANAP, DYP, DSP ve RP defaatle kendisine vekillik teklif etmiş hepsini reddetmiş.

İlmi çalışmaları siyasete hep tercih etmiş.(Tayyar beyin mushaflar üzerindeki çalışmaları ehlince malumdur. Hatıratında da uzun uzun bu çalışmaları anlamaktadır.)

20. dönemde başbakan Tansu Çiller’in ısrarlı teklifleri karşısında DYP’den aday olmuş ve seçilmiş, 22. Dönemde de kurucuları arasında yer aldığı AK Parti’den milletvekili seçilmiştir.

(Ha bu arada kitabı okuyunca Erbakan hoca ile anlaşamamasının fikir ayrılığından değil görev ve adalet anlayışından kaynakladığını da görüyorsunuz.)

***

Ne DYP’de ne de AK Parti’de el kaldırıp indiren bir milletvekili olmamış, doğruların peşinde koşmuş, yanlışlara itiraz etmiştir. Doğru gördüğü tekliflerde muhaliflerle birlikte hareket edecek kadar ilkeli davranmış, kurşun asker olmamıştır.

Bir anekdot olarak bizzat yaşadığım tavrını nakletmek isterim.

AK Parti bağış adı altında vatandaşlardan alınan isimsiz vergileri kaldıracağını vaat etmişti. 22 Ocak 2004 tarihinde bu zoraki bağışları ortadan kaldıracak kanun değişikliği görüşülmeye başladı.

Ancak bu zoraki bağışı tekrar getirebilecek bir ibare vardı  tasarıda. Ben yeniden zoraki bağışa kapı aralanmasına yol açacak maddeyi bir önerge ile tadil etmek istedim. İlgili bakana danıştım itiraz etmedi ‘milletvekilinin önerge verme hakkı vardır.’ dedi ama hükümet olarak kabul etmeyeceklerini söyledi. Grubun hükümet tasarısını delecek bir önergeye oy vermesi de düşünülemezdi. Ama ortada bir yanlış vardı.

***

Tayyar beyle istişare ettim. ‘Sen önergeyi ver ben de arkadaşları iknaya çalışayım.’ dedi.

Ben önerge verdim ve önergemle ilgili bir de konuşma yaptım. Tayyar beyin desteğiyle benim önergem kabul edildi.

Bizimki hükümetimize muhalefet değil, hükümetimizi bir yanlışa düşmesinden korumaktı. Bunu Tayyar beyin desteğiyle başardık!

Kitapta siyasetçiler için de önemli dersler var!

Bana ayrılan sütun yine doldu. En iyisi siz kitabı okuyun.

Not:

Yarın bayram. Allah oruçlarımızı kabul eylesin, hatalarımızı bağışlasın, cehenneminden azad edip cennetiyle ve cemaliyle mükâfatlandırsın.

Hayırlı bayramlar.