Tayyip Bey yeğenine niçin ‘Esma’ ismini verdi

Tam bir yıl oluyor... 14 Ağustos 2013 günü Mısır Rabia Meydanı’nda, darbe karşıtı gençlerin öncülüğünde başlamıştı itiraz avazı. Tam bir yıldır ama kanayarak, ama kelepçelenerek yankılanmaya devam ediyor. Mevcut diktatöre karşı “Ekmek ve Onur”isyanıyla seçilmişti Başbakan Mursi. Ona karşı tertip edilen askeri darbeyse, Rabia Caddesi’nde direnenleri feci şekilde imha etme yolunu seçmişti... Silahsız, sivil halkın üzerine açılan yaylım ateşi, Rabia caddesini kana bulamıştı. Tam bir yıl önce... 

O cadde hala kanıyor... Ama Mısır halkının bu asil duruşu, Rabia Caddesi’ni çıkmaz sokak olmaktan çıkartıp, zulmün karşısındaki direnç aksiyonu haline getirdi. Dış politika uzmanları serin odalarından her ne kadar “bastırılmış bir halk direnişi” olarak görseler de... Vesayete ve zulmün baskısına karşı çıkmaya dair aksiyoner tavır, eskinin ezberlenmiş diplomasisini rafa kaldırıyor.

Mısır, turistik ve oryantalist ilginin ötesinde, artık Rabia çıkışıyla gündemde. Kendisi büyürken, Dünyayı küçülttü Rabia Meydanı. Gençlerimiz piramitleri görmek için değil, Rabia Caddesindeki akranlarını desteklemek için gidiyor Mısır’a fırsatını yakaladıkça. Henüz Rabia’ya gidememiş olanlarımızsa kendi yaşadığımız caddeleri Rabia’ya bağlıyoruz bir şekilde. 

***

AK Parti Hükümeti ve özellikle lideri Recep Tayyip Erdoğan, Mısır halkının darbecilere yönelik itirazını desteklemekle suçlandılar neredeyse. Bu söylemin sahiplerince, Türkiye, gözler önünde işlenen bu facaati ve işlenen cinayetleri sessizce onaylamalıydı, o kadar... Şayet Mısır darbesini onaylamaz ise, vesayeti kurgulayan dünya muktedirlerince yalnız bırakılacaktı...Oysa Erdoğan’a has siyasi söylem, halk iradesine karşı çullanarak kök salmış vesayetlere karşı çıkmakla kurmuştu kendini.Mısır’daki kanlı darbeye karşı sussaydı kendi varoluşunu inkar ederdi halbuki Erdoğan... Nitekim susmadı, tavrını Rabia’da kurşuna dizilen halktan yana koydu...

Muhalifleriyse bunu bir tür politik mefruşat olarak görmek istediler, iç politik malzeme olarak kullanılan hamasettir dediler. Hatta Rabia’da vurulan gençlerden Esma Biltaci için gözyaşlarını tutamayışını bile, kendilerinin çok iyi bildiği “takiyye”den saydılar... Oysa Erdoğan hakkında gerek muhalifleri gerekse sempatizanlarınca dile getirilebilecek ilk şeydir, samimiyet. Kızgınlığında, sevincinde, öfkesinde veya coşkusunda, diplomatik mizansenlere yaslanmaz, neyse odur Erdoğan. 

***

Buraya kadar ekranların önünde seyrettiklerimizdi zaten anlattıklarım. Tayyip Erdoğan’ın, Rabia Meydanı’nda darbecilere karşı direnen Mısır halkı ve şehit edilenler arasındaki Esma Biltaci ile nasıl bir kalp bağı olduğunun samimi ve hiç bilinmeyen bir ayrıntısını paylaşacağım sizlerle... Kız kardeşi Vesile Hanım’ın 9 Eylül 2013 günü dünyaya gelen torunu, ailede büyük bir sevince sebep olmuştur. Çok sevdiği yeğeni Kübra ve eşi Mahmut Halil Can, doğan bebeğe “Hanne” (Hz. Meryem’in annesinin adı) ismini vermeyi düşünmektedirler. Dayıları Tayyip Erdoğan ise yeğenlerine; “Esma Hanne” koyalım teklifini getirir. Bir Esma’yı şehit veren ümmet, yeni doğan binlerce kızına Esma adını vermekteyse, burada siyasetten falan değil, gönülden, ruhtan, gözyaşıyla verilmiş söz’den bahsedilir ancak.

Bizlerde isim mühim iştir. İsmin kader yazdığını söyler arifler. İhvanın kızlarından Esma Biltaci 17’sinde şehit edilmiş bir evlattı. Onun aziz ve yürek yakan hatırasını kendi ailesinde sürdürmek isteyen yüreği yaralı bir babadır Tayyip Erdoğan. 

Hayatın küçük ve sade sırları, çoğu kez debdebeli siyasetlerin ardında kalıyor. En usta politikacıların bile kolayca baş edemeyeceği kadar iri cüsseli bir mercek yönetiyor algılarımızı. Ve bizler çoğu kez attıkları her adımı, oy ve sempati toplamak adına kurguladıklarını düşünüyoruz siyasilerin. Oysa onlar da bizler kadar gerçek ve bizler gibi birer insan... Küçük ve sade dünyalarında onların da hüzünleri, kalp ağrıları, çileleri ve gözyaşları var...

Son Gazze bombardımanında 1600’ün üzerinde sivil katledildi. Gazzeli doktor arkadaşlarımızın geçtiği ve gözden kaçan bir habere göre; son bir ayda 4500 çocuk dünyaya geldi aynı Gazze’de...  

Rabia’nın yıldönümünde; “Bir Esma şehit olduysa Binlerce Esma doğdu” diyoruz biz de... Ey Şehit, sen ne güzel güneşsin ki hiç batmazsın, hep doğar, hep doğarsın yeniden...