“Tayyip’in Partisi”nde maşerî vicdan

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun “AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık emaneti”ni sahibine teslim ettiği ikinci olağanüstü kongresine dair ilk izlenimlerimi dün paylaştım sizlerle. Ama aktaracaklarım bitmedi. 

Kongre nedeniyle iki gün boyunca AK Partililer arasındaydım. Parti yöneticilerini, milletvekillerini, delegeleri, teşkilattan ve tabandan AK Partilileri dinledim. Bu sayede hem her kademeden partilinin anlık nabzını tutmak ve duygu geçişlerine tanıklık etmek mümkün oldu, hem de mesele bazlı sondajlarla fikirlerine, yorumlarına ve kararlarına dair etraflıca bilgi sahibi olmak.

Bu girizgahtan sonra, Sayın Davutoğlu’nun kongrede işaret ettiği “AK Parti’nin maşerî vicdanı” bu işlere ne diyor, aktarayım.  

Liderimiz Erdoğan

AK Partililer çekinmeden, gür bir sesle ‘Liderimiz Erdoğan’ demeyi özlemiş. Erdoğan’ın siyasi dehasına ve samimiyetine inanç eskiye oranla daha da artmış durumda. Romantik, manevi bir şeyden bahsetmiyorum. Gayet rasyonel değerlendirmeler yapıyor, somut olaylar anlattıktan, kıyaslamalar yaptıktan sonra “mutmain bir kalple” kuruyorlar bu cümleyi. Erdoğan’ın ekip liderliği ve liderliğinin değeri AK Parti’nin şaşmaz gerçeği. O yüzden bunu görmeyen, beğenmeyen ya da değiştirmek, zedelemek isteyenler denklem dışı kalmakla ödüyor beyhude bir işe kalkışmanın bedelini. Erdoğan’ın gecikmeden AK Par
ti’nin başına geçmesi partililer arasındaki en yaygın istek. Sistem çarpıklığının nasıl sonlandırılıp hükümet sisteminin nasıl değiştirileceği ise her ortamın değişmez sohbet konusu.

Yıldırım’la hızlı geçiş

Binali Yıldırım malum, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden yani 90’ların başından beri “kutlu yürüyüş” ekibinden2002’den bu yana da kabinenin en başarılı, hep başarılı isimlerinden. Hatta Erdoğan’ın yerine başbakanlık için ilk onun adı anılmıştı 2013’de. Bu nedenle kendisiyle bir röportaj yapmıştım Star okurları için.

Az konuşup çok iş yapması, sonuç alması, başladığı büyük projeleri vaktinden önce tamamlaması, yumuşak yüzü ve esprili kişiliği nedeniyle sevilip sayılıyor ve en önemlisi geçiş dönemi çalışmalarına hız ve kararlılık katacağına, ego katmayacağına inanılıyor. Partide eşi Semiha Yıldırım Hanımefendiye ayrıca bir sahipleniş ve hürmet olduğunu da ekleyeyim.

Davutoğlu’nun gidişi

AK Parti Davutoğlu konusunda karmaşık duygular içinde. Kongre konuşmasındaki bazı vurgular Partilileri üzüp şaşırtmış olsa da istisnasız herkes Ahmet Hoca’yı seviyor sayıyor, şükranla anıyor ve bu böyle sürsün istiyor.

“Davutoğlu ile doğan ihtilafların çözülememesi parti kurullarını duruma müdahale etmek zorunda bıraktı, 50 kişilik MKYK’da 47 üye ortak karar alıyor, 1411 delegeden 1405’i genel başkanı değiştiriyor. Başka ne dense boş, gerçek bu” diyorlar. Yüzde 49.5 oyun gerçek sahibi kim sorusunu “Tayyip’in partisi” diye cevaplıyorlar.

Ancak sistem çarpıklığının faturası Davutoğlu’na kesilmiyor. Geçiş sürecinin umulduğu ve planlandığı gibi gitmemesinin hayal kırıklığı aşikâr yine de. Çok şey söyleniyor. Özetleyeyim: Kendisi iyi, çevresi kötü. Fiili durumdan fayda umdular. Emanete enaniyet karıştı. AK Parti ideoloji partisi değil kitle partisi. Retorikten bunaldık, icraat isteriz. Vesayet kabul etmemek AK Parti’nin alameti farikası, içerden steril bir vesayete niye müsaade edelim ki. Ve daha pek çok şey...

Ezcümle, genel başkan değişimi AK Partilileri çok “rahatlatmış”. Bazıları “elektrik boşalması” olarak niteliyor bunu, bazıları “bir yıldır kendimizi sıkıyor susuyorduk” diyerek ifade ediyor. “Sürdürülemezdi, sürdürmedik” sözü ise değişimin sahibini ilan ediyor.

Hayırlı olsun.