TCMB’nin ve Hazar Forumu’nun bize söyledikleri...

Dün TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın sunumunda dikkat çeken husus tabii ki şu, seneye doları 1.80 seviyesinde görme ihtimali vurgusu idi. Sayın Başçı, bunu bir senaryo bağlamında söyledi ama yine de bu senaryonun dayandığı temelller bizce önemli. Bunun, üzerinde durmak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü burayı çözersek, ekonominin önümüzdeki dönemdeki ana yönelim patikalarını da bulmuş oluruz. Ayrıca, şunu da düşünüyorum; Başçı’nın söyledikleri pür ekonomi varsayımları üzerine oturmuyor, burada ciddi bir siyasi analiz de var.

Şuradan başlayalım; Başcı, gelişmekte olan ülkelerdeki en az aşağı yönlü büyüme revizyonunun Türkiye’de göründüğünü söyledi ve Türkiye’ye sermaye girişlerinin başladığını, dolar talebinin de, kur riskini en aza indirmek isteyen yerlilerden geldiğini vurguladı.

İkincisi TCMB, Fed’in yakın gelecekte genişleyemeyi, ‘hatırı sayılır’ bir şekilde daraltamayacağını düşünüyor. Nitekim Başçı, ABD’deki nispi iyileşmenin, iş aramaktan vazgeçen işşizlerin işgücü piyasasından çekilmesinin sonucu olduğunu, dünya ticaret hacmindeki daralmanın da sürdüğünü belirtti.

Buna gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme düşüşünü de ekleyin. Bu şartlarda Fed’in genişlemeyi sonlandırması söz konusu olur mu sizce? Gereksiz bir soru değil mi; ancak Dallas Fed Başkanı Fisher gibi neoconlar, sürekli olarak, geçen haftaki kararın bir kaza olduğunu, yakında parasal daralmanın başlayacağını söyleyip duruyor. İşin komik tarafı, bizdeki ‘piyasa yorumcusu’ arkadaşların, merkez Fed’e değil de, bu çeteleşmiş, eski Stalinist sektör temsilcisi neoconlara inanmaları ve onların dediklerini bir papağan gibi tekrar etmeleri... Geçenlerde birisi, ‘merak etmeyin ABD’de parasal genişleme borç tavanına takıldı; burayı haletsinler, bu işe son verecekler’ diyordu. Sanıyorum, Fed parasal genişlemeyi aniden durdurursa, biz de, bir çok gelişmekte olan ülke gibi tepetaklak oluruz; bir türlü faiz artırmayan bu çok bilmiş Merkez Bankası Başkanı’da ağzının payını alır; hatta işler çığrından çıkarsa, Hükümet, zorunlu olarak başkanı haşlar hatta değiştirir ve yeniden o eski ‘güzel’ günlere döneriz diye düşünüyorlar.

Kaldı ki, Fed’in parasal genişleme meselesine ne olumlu yönde, ne de-bitmesi halinde de- olumsuz yönde bir ağırlık vermek gerekir. Fed, parasal genişlemeyi, vaktinden önce, bitirse bile dünyada sermayenin gideceği yer, gelişmiş dünya henüz iyileşmediği için, belli...

ABD, Obama öncesine dönemez...

ABD’nin parasal genişlemeyi vaktinden önce bitirmesi demek, yalnız para politikası ile ilgili bir değişiklik değildir; politik bir paradigma değişimidir de. Yani ABD’nin Obama öncesi döneme geri dönmesidir. Neoconlar, bunun için bunu, ekonomik bir karar olarak görmüyor ve meseleyi siyasi bir duruş olarak algılayıp, pozisyon alıyorlar ki, bu pozisyonları, kendi savundukları dünya bağlamında doğrudur.

Dolayısıyla, bu parasal genişleme tartışması teknik bir tartışma değildir. 

Tam buradan Erdem Başçı’nın, ‘Türkiye’ye sermaye akımları artabilir ve TL’nin aşırı değerli durumu ihracatçıyı rahatsız da edebilir’ öngörüsüne gelelim. Burada, Türkiye’nin, aynı dönemde, Doğrudan Yabancı Sermaye (FDI) yatırımlarını da, daha fazla çekmeye başlayacağı öngörüsü de yatıyor. Ki, bunun bence temel dayanakları şöyle; ABD’nin, Ortadoğu’da ülkelerin kendi iç dinamikleriyle istikrar ve barış sağlaması bakışına bağlı olarak, Rusya ve ABD uzlaşısı ve bölgenin iki şahin devleti İran ve İsrail’in de bu uzlaşıya ayak uydurmasıyla gelecek göreli bölgesel istikrar, Türkiye için enerji maliyetlerinde ve ihracat artışında istikrar ve avantaj demektir. Ayrıca bölgeye hem Türkiye’den sermaye ihracı hem de bölgeden Türkiye’ye yoğun sermaye girişi olacaktır. İkincisi Almanya’da CDU’nun SPD ya da diğer Yeşiller ve Sol Parti ile koalisyona gidecek olması, Merkel’in Türkiye’ye bakışını olumlu yönde değiştirebileçeği gibi, Avrupa’nın ekonomik iyileşmesini ve istikrarını öne çekecek bir gelişmedir. Nitekim Başçı, Avrupa’daki nispi düzelmenin ihracatımızı olumlu yönde etkilemeye başlayacağının altını bu bağlamda çizdi.

Hazar Forumu ve Güney Gaz Koridoru

Tabii bu arada, Başçı’nın, ‘önümüzdeki yıl ‘Türkiye’ye sermaye girişleri artabilir’ vurgusuyla dile getirdiği senaryonun, hiç ihmal edilmemesi gereken bir de enerji ayağı var. Enerji Borsası’nı bu bağlamda hatırlatırım.

Bunu şöyle anlatalım; bugün New-York’ta Hazar Forumu başlıyor. Hazar Strateji Enstitüsü’nün düzenlediği forumun New-York ayağında, Avrupa Enerji Güvenliği ve Güney Gaz Koridoru konusu ele alınacak.

Şah Deniz ve K. Irak kaynaklarının devreye girmesi ve TANAP-TAP entegrasyonun sağlanmasından sonra, yalnız Avrupa’da değil, tüm dünyada doğal gaz fiyatları arz yönlü olarak yeniden biçimlenecek ve bu alanda çok ciddi, arz yönlü bir rekabet olacaktır. Ama özellikle Güney Gaz Koridoru, yalnız bir enerji geçişi değildir. Bu, bölgede etkinliği giderek artacak Türkiye ve Azerbaycan üzerinden bir siyasi entegrasyon ve barış projesidir de...

Şunu söyleyebiliriz: Enerji safları belirginleştiriyor. Bir yanda eski hegemon eşitsiz ilişkilerden bağımsızlaşıp, kendi zenginliklerini değerlendirmek isteyen ve giderek güçlenen Azerbaycan gibi ülkeler ve K. Irak Kürt Yönetimi gibi yeni oluşumlar öte yanda yeni bir Avrupa’da kalkınma ve demokrasi yolu arayan Balkan coğrafyası var, diğer yanda, demokrasiyi ve barışı arayan Ortadoğu ve ötesi... Ama bütün bu coğrafya,  enerjide,  beşeri sermayede, siyasi istikrarda (demokraside)  merkez olacak Türkiye’ye bakıyor.  Görüyorsunuz, araya SDP girse bile, Almanya bir müddet daha Merkel’e emanet...  Sonuç:Enerjinin yeni ve en rasyonel, barışçı yolu, Avrupa’nın hatta Avrasya’nın da yeni yoludur...

Dolayısıyla enerji cephesinde de bakınca Başçı’nın baz senaryosu oldukça doğurgan ve doğru...