Kaçak bulunduðu Amerika’da bir futbol takýmýný çalýþtýrdýðý haberini aldýk, sevindik.
Nihayet mesleðiyle ilgili bir alanda ispatý vücut etmiþ oldu.
Doðrusunu yaptý bence...
Boþ beleþ iþlerle uðraþacaðýna, Türkiye’de darbe kovalayan casusluk þebekesine “yancýlýk” yapacaðýna, asýl iþi olan futbolla ilgilensin, oyuncu yetiþtirsin. Daha hayýrlý bir iþ yapmýþ olacaktýr.
Hakan Þükür’den söz ediyorum.
Bir zamanlarýn efsane futbolcusu, efsane kaptaný, futbolda kýrýlmadýk rekor býrakmayan Hakan Þükür.
Bir zamanlar efendiliðiyle, terbiyesiyle, aile yaþamýyla örnek olmuþ ve istisnasýz tüm kesimler tarafýndan sevilen Hakan Þükür.
Bu hususiyetiyle milletvekili yapýlan ve kendisini parlamentoya taþýyanlarýn çok þey beklediði, futbol dünyasýný hale yola koymasý için ihtimamla saklý tuttuðu Hakan Þükür.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn özel ilgisine mazhar olmuþ Hakan Þükür...
Bir itirafta bulunayým:
Bir futbol takýmýný tutmasaydým, Hakan Þükür’ün o dönemdeki hallerine bakarak mutlaka Galatasaraylý olurdum. O derece olumlu iz býrakmýþtýr üzerimde.
Kaldý ki, Galatasaraylý deðilse de, Hakan Þükür’cü bir dönemim olmuþtur.
Ersun Yanal tarafýndan milli takýmdan tart edilince, siyasi meseleleri bir kenara býrakýp, sürekli Hakan Þükür yazdým, kendimce bir “maðduriyeti” dile getirdim.
Ersun Yanal’ýn tutumu, kavlimce, bir aidiyete, bir inanca, bir dünya görüþüne saldýrýydý; ayrýca Hakan Þükür üzerinden sadece bir inanç grubu deðil, Türkiye (yani ülkemiz) cezalandýrýlýyordu. Çünkü santrforsuz çýktýðýmýz maçlarda, milli takýmýmýz aðýr maðlubiyetler alýyordu.
Ýlerleyen yýllarda, bu düþüncemden utandýran bir karakterle karþýlaþacaktým. Yani Hakan Þükür’le tanýþacaktým ve Ersun Yanal’ýn ne kadar haklý olduðunu görecektim.
Ersun Yanal, evet, dönemin siyasal atmosferinden etkilenerek böyle bir tasarrufta bulunmuþtu, bir anlamda cari siyasetin rahatlýðýna sýðýnarak elini rahat tutmuþtu ama sonradan anladýk ki meselesi bir aidiyetle, bir inançla, bir dünya görüþüyle deðilmiþ.
Bir “karakter”le savaþýyormuþ.
Daha doðrusu, havayý temiz tutmaya çalýþýyormuþ.
Bunu, AK Parti milletvekili Hakan Þükür’le tanýþýnca daha iyi anladým.
Partisiyle henüz bir meselesi yoktu...
Erdoðan’ýn desteðiyle, TRT’den yüklü telifler almaya devam ediyordu.
Fetullahçý olduðu iyice açýða çýktýðý halde sevilip sayýlýyordu, el üstünde tutuluyordu ve hâlâ gözdeydi.
Bir davette tanýþtýk... Yanýnda, þu an kendisi gibi “kaçak” bulunan bazý eski polis þefleri ve gazeteciler vardý. Güneþ gazetesi genel yayýn yönetmeni Turgay Güler’le birlikte gitmiþtik o davete.
Beni þaþýrtan bir Hakan Þükür portresiyle karþýlaþtým.
Erdoðan’a hakaret ediyordu...
Öyle böyle deðil, basbayaðý hakaret.
Henüz ortada “kavga” diyebileceðimiz bir görüntü yok ama Hakan Þükür bodoslamadan gidiyor, hakaretlerini sinik ve alaycý göndermelerle süslüyor, “Beyefendi böyle buyurmuþ” türünden terbiyesizce laflar ediyor...
Beyefendi (yani Erdoðan) ne buyurduðu için böyle bir halete girmiþti bilmiyorduk ama Turgay Güler de, ben de, daha fazla dayanamadýk, “Ayýp ediyorsun” deyip ayrýldýk.
Sonrasýný biliyorsunuz...
Önce 7 Þubat giriþimi, sonra 17/25 Aralýk kalkýþmasý ve Hakan Þükür’ün yine terbiyesizce kaleme alýnmýþ istifa mektubu...
Sonra, birçok FETÖ’cünün “anavatan” saydýðý Amerika’ya sýðýnýþ...
Dün, bazý haber siteleri, Hakan Þükür’ün aylar sonra suskunluðunu bozduðunu yazdýlar.
Ben “itiraflar” bekliyordum... Çünkü Türkiye’den kaçmadan önce FETÖ’cü olmadýðýný, saf inançla ve samimiyetle Cemaate girdiðini, zýmnen “kandýrýldýðýný” söylüyordu. “Ola ki memleket ve ana baba hasreti aðýr basmýþ, nedamet getirmiþtir” diye düþünüyordum.
Hayýr, CHP’nin “tecavüz yasasý” yalanýna sahip çýkmýþ. Daha doðrusu, hiçbir utanma emaresi göstermeden, hükümetin “tecavüzü meþrulaþtýrdýðýný” öne sürmüþ.
Bir “karakter”le savaþan Ersun Yanal kaybetmiþti.
Bizim kaybetme lüksümüz yok.
Hayatý ve bütün “temiz alanlarý” zehirleyen bir karakter bu.
Ki, Pensilvanya’da mukim þarlatanda cisimleþiyor!