17 Mayýs 2006’da Danýþtay saldýrýsýyla baþlayan siyasi cinayetler serisi Rahip Santoro’nun Trabzon’da, misyonerlerin Malatya’da, Hrant Dink’in Ýstanbul’da katledilmesiyle devam ettirildi ve ekonomisi büyüyen, hak ve özgürlüklerin geniþlediði, AB ile müzakere eden Türkiye’yi bir anda korku tüneline sokuverdi.
Ýþi bilenler “devamý gelecek” diyordu. Çünkü Cumhurbaþkanlýðý seçimleri yaklaþýyordu.
Ahmet Necdet Sezer’in süresi 16 Mayýs’ta bitecek, yerine Meclis’te çoðunluða sahip AK Parti’nin göstereceði bir aday Meclis tarafýndan 11. Cumhurbaþkaný olarak seçilecekti.
Ama vesayet düzeninin deðil halkýn istediði bir ismin seçilme ihtimaline karþý düðmeye basýlmýþtý bile.
FETÖ: MODÝFÝYE GLADYO
Devlet içinde hala aktif olan gladyo yapýsýyla, onun yerine yerleþtirilen modifiye gladyo FETÖ’nün iþbirliði sayesinde Türkiye’nin göðünü puslu bir hava kaplamýþtý bile.
Tam bu esnada dönemin Cumhuriyet Gazetesi havayý iyice kesifleþtiren ve yerini açýk eden tehlikeli bir iþe giriþti. Manþetleri ve reklamlarýyla “Tehlikenin farkýnda mýsýnýz” diyordu. Süregelen kanlý kampanyanýn devamýný getiriyordu.
Karanlýk bir fonda, siren seslerinin, tehlike çanlarýnýn arasýndan peþ peþe tekrar ediyorlardý:
“Tehlikenin farkýnda mýsýnýz, Cumhurbaþkanlýðý seçimleri yaklaþýyor, Cumhuriyetinize sahip çýkýn”.
“Tehlikenin farkýnda mýsýnýz, 16 Mayýs’ta saatler yüzyýl geriye alýnýyor, Cumhuriyetinize sahip çýkýn”.
“Tehlikenin farkýnda mýsýnýz, Cumhuriyet kadýný yok ediliyor, Cumhuriyetinize sahip çýkýn”.
“Tehlikenin farkýnda mýsýnýz” yazýsý tersinden, Arapça harflerle yazýlarak, modern görünümlü kadýnlarýn baþlarý kapatýlarak, seçim sandýðý derin bir mezar gibi gösterilerek inanýlmaz bir algý çalýþmasý yapýlýyordu.
Ýþaret ettikleri tehlike, muhafazakâr-dindar bir partinin sandýktan çýkma ihtimaliydi. FETÖ falan deðildi, ayan beyan AK Parti’ydi…
KORKU TÜNELÝ
Kaotik hava dönemin Genelkurmay Baþkaný Yaþar Büyükanýt’ýn 12 Nisan 2007’de yaptýðý “sözde deðil özde laiklik” açýklamasýyla týrmandý.
Bugün demokrat gazeteci pozu kesen isimler “üst düzey bir askeri yetkiliye dayanarak” iktidarý mütemadiyen tehdit ettiler.
Cumhurbaþkanlýðý krizi darbesever eski askerler Þener Eruygur ve Hurþit Tolon’un baþýný çektiði Atatürkçü Düþünce Derneði öncülüðünde tertiplenen Cumhuriyet mitingleriyle meydanlara taþýndý. Kitleler þeriat korkusundan histeri krizine tutulmuþ gibiydi.
Olgunlaþtýrýlan kriz 27 Nisan gecesi yayýnlanan e-muhtýra ile zirve yaptý. Maksat hasýl olmuþ, anti-kampanyaya katýlan herkesin yüreðine su serpen muhtýra nihayet AK Parti’ye verilmiþti.
AK Parti’nin Türkiye siyasi tarihinde bir ilk olarak muhtýrayý geldiði yere iade etmesi de, darbecilere anayasal olarak devlet hiyerarþisini hatýrlatýp þýk þekilde “höt” demesi de bahsi diðer.
Þunu not düþelim ama. “Cumhurbaþkanýný halk seçsin mi” diye sorulan referandumundan rekor bir evet çýktý; yüzde 69. Ve AK Parti ilk seçimlerde oyunu yüzde 34’ten yüzde 47’ye çýkardý.
HADÝ ORADAN!
Bunlarý neden hatýrlatýyorum?
Dün yaþanan gerçeði bugün eðip bükerek kendine pay çýkaranlara “hadi oradan” demek için!
Bütün bu süreçte demokratik seçimlerin, AK Parti ve Erdoðan’ýn karþýsýnda, vesayetçilerin, darbecilerin yanýnda duran ve hatta AK Parti’yi sýkýþtýrmak için gladyonun iþlediði cinayetlerden bile medet umanlar bugün bambaþka þeyler anlatýyorlar.
“Biz tehlikenin farkýndaydýk, sizi uyardýk, o tarihlerde FETÖ ile mücadele ediyor, yaklaþan tehlikeyi haber veriyorduk” diyorlar!
Açýkça yalan söylüyorlar!
Fetulahçý yapýlanmaya hiç bir zaman dýþarlýklý bir istihbarat örgütü, bir ajanlar sürüsü diye yaklaþmadýlar.
Ordudan birini atmak istedikleri zaman “yabancý bir istihbarat örgütünün ajan elemaný” demediler. Namaz kýlýyor dediler. Eþi baþörtülü dediler. Ýrticai faaliyet içinde dediler…
Mücadele ettikleri FETÖ deðildi zaten. Ýhbar ettikleri FETÖ deðildi.
Toplumun inancýna saygýlý, hak ve özgürlüklerin eþit kullanýmýndan, eþit temsilden bahseden, demokrasi vaat eden AK Parti ile mücadele ettiler. Toplumu ise “þeriat geliyor” diye korkuttular.
Pantolonda diz, alýnlarda secde izi aradýlar.
Oðlunun yemin törenini tribünden izleyemedi baþörtülü anneler. Tel örgülerin arkasýndan ta uzaktan gözyaþlarýyla izledi.
Oturduðu lojmana, kendi evine gidebilmek için kapýda güvenliðe yakalanmamak için baþörtülü asker eþleri, arka koltuða uzanýp üzerlerine örtü çekti.
AJANLARI DEÐÝL DÝNDARLARI ELEDÝLER!
Tek kriterleri “gümüþ yüzük”, “badem býyýk” olmuþtu.
FETÖ deðildi aradýklarý, devleti sakýnmak istedikleri.
O yüzden samimi olanlar elendi. Takiye yapan, içki içip eþine baþ açtýran, namazdan azade FETÖ’cüler, sayelerinde kolayca makam sahibi olabildi.
Günün sonunda, meþru iktidara ve halkýn deðerlerine o kadar uzun süre ve öyle þiddetli saldýrýldý ki, takiyesi mide bulandýrsa da “cemaat” diye bilinen bu melun yapý da bir þekilde savunma hattýnda kaldý.
Eski gladyonun ceberrut yapýsýndan, tasallutundan sakýnýrken bu kez de –ne yazýk ki- ayný kaynak tarafýndan 40 yýlda devlet içine sýzdýrýlýp semirtilen yeni gladyo “dindar demokrat” kýlýðýnda pozisyon alabildi, kamufle olabildi, planýný iþletebildi.
Ta ki 2010 referandumu sonrasýnda renk verene dek. Sonrasýnda tavýr alan, mücadele baþlatýp sonuç alan yine Erdoðan oldu.
CEVAP VERÝN!
Bugün sorulmasý gereken sorular þunlardýr:
Eðer o dönemde tespit ettikleri, tehlike diye andýklarý yapý FETÖ idiyse neden AK Parti ve Erdoðan þahsýnda dindar halkla uðraþtýlar?
Eðer iþaret ettikleri tehlike FETÖ idiyse bu tespiti kim manipüle etti?
Eðer CHP FETÖ’yü o günlerden mimledi ise 2014’ten sonra ne diye ayný yataða girdi, ne diye hali hazýrda sözcülüðünü yapmakta?
Eðer FETÖ’yü en baþýndan fark etti ise Cumhuriyet gazetesi 2007’de tehlikenin farkýnda mýsýnýz diye diye reklam filmleri oynattýðý FETÖ’nün savcýlarýný, bürokratlarýný nasýl oldu da 2014 sonrasýnda manþetten hiç indirmedi?