Tek başına

Gazze’ye sahip çıkmanın, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde onu yapan adaya artı bir imkan sağladığı söylenebilir mi? 

Yani Tayyip Erdoğan’a?

Çünkü o, bütün mitinglerinde Gazze’de Filistinli’nin yaşadığı vahşeti dile getiriyor ve İsrail’in “Hitler’i aratmayan” zulmüne isyanını seslendiriyor.

Tayyip Erdoğan bunu, bir başka adayın mesela “Gazze, Gazze hep Gazze” eleştirisine rağmen yapıyor.

Tayyip Erdoğan bunu, Amerika gibi, Avrupa ülkeleri gibi dünyanın bir kesiminin İsrail vahşetine “kendini savunma” kılıfını giydirdikleri, İslam ülkeleri yönetimlerinin pek çoğunun kulağının üstüne yattığı ve belki Türkiye’de bir kesimin “Araplardan daha çok Filistin’e sahip çıkma” eleştirilerinin oluştuğu bir dönemde yapıyor.

Ben düşünüyorum ki Tayyip Erdoğan, Gazze işinden en küçük bir siyasi karşılık beklentisi içinde değil.

Ve muhtemel ki Tayyip Erdoğan, Gazze’ye sahip çıkmanın uluslararası ilişkiler planında bedel ödetme riski bulunduğunu bile dikkate almış olabilir. İşte herkes “İsrail vahşeti karşısında herkes susarken konuşma”nın içinde büyük risk barındırdığını yazıyor konuşuyor.

Ama düşünüyorum ki Tayyip Erdoğan, Gazze davasını, bir insanlık savunması olarak görüyor ve bu noktada “Tek başına” bile kalmayı göze alıyor.

Büyük mü oynuyor? Evet, çok büyük oynuyor.  

Çünkü bir “iman adamı” Tayyip Erdoğan

Bu ifade de yadırganabilir.

Sizce Obama da bir iman adamı değil mi? Negatif anlamda. Hadi değiştirin bakalım Obama’yı da, İsrail vahşetinden bahsetsin. Herkes bir şekilde kendi imanının gereğini yapıyor.

“Allah bize yeter!” diyor Tayyip Erdoğan.  

Bunu da pek çok insan anlamayabilir.

Tayyip Erdoğan’ın 1.5-2 milyon kişinin huzurunda Fatiha Suresinin mealini okurken “Biz ancak sana kulluk eder, ancak senden yardım dileriz” cümlesine yüreğini nasıl koyduğu da anlaşılmayabilir.

Bence Tayyip Erdoğan, Gazze için sesini yükseltirken belki de dünyanın en güçlü dileri konumundadır.

Bir çocuğun gözyaşlarına sahip çıkmak kadar güçlü bir insan haykırışı olabilir mi?

İsrail’e anlayacağı dilden soralım:

Firavun mu güçlü idi Musa mı?

Hitler mi güçlü idi, Hitler’in kıydığı insanlar mı?

Gazzeli çocuk mu güçlü Netanyahu mu?

Obama için yarın ne diyecekler? Cameron için, Hollande için, Merkel için?

İsrail BM’nin okuluna sığınan çocukları vururken gözlerini, kulaklarını kapattılar. Çocuk çığlıklarını görmediler, enkazlar altında kana ve toza bulanmış anneleri görmediler, tanklarla yıkılmış Gazze’yi görmediler. 

Şeref mi bu?

Gazze, bire kadar kırılsa kaybetmiş sayılır mı? Onlar insanlığın onurunu korumak için direndiler. Şehid oldular. Onlar için şeref anıtı dikilecek.

Tayyip Erdoğan için yarın ne yazılacak?

Bütün dünya İsrail’in vahşeti karşısında lalü ebkem olmuşken o, “Tek başına” ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri ortamında Gazze’nin çığlığına sahip çıktı. İşte onur budur.

Sözümona “İslam ülkesi” diye nitelenen, ama İhvan’ın ve Hamas’ın Amerika- İsrail  - Sisi kumpasında yokedilmesi için “Hınk deyiciliğe” soyunanlar için yarın ne yazılacak?

Söyleyeyim: Onların yarınları hiç olmayacak.

İslam dünyası böyle kalmayacak. Hep dövülen, hep sövülen, hep sömürülen bir İslam dünyası, hayır, böyle olmayacak.

Dünya böyle kalmayacak.

Tayyip Erdoğan’ın duruşu, eninde sonunda yepyeni bir dünya, yepyeni bir İslam dünyasının sesini yansıtmaktadır.

İslam dünyasında bundan sonra herkes kalbine bakacak ve “Allah bize yeter” cümlesinin orada ne kadar yankılandığını sorgulayacak.

Gazze, Gazze, hep Gazze!

Bunu bir CHP kafasıyla söylemek var, bir de Tayyip Erdoğan yüreğiyle. İhsanoğlu’na, hani şu en sonunda “Bunlar rejimi değiştirmek istiyorlar” jurnaline sürüklenen zata baktığımda, gittikçe daha çok CHP’lileşen bir siyasi figürü müşahede ediyorum, “Tek başıma kalsam yine de Gazze’ye sahip çıkacağım” diyen adamda ise, insanlığın onuruna sahip çıkan yepyeni bir dünya liderini görüyorum.

Hazreti İbrahim için su taşıyan güvercin gibi...

Gazze ne diyor Tayyip Erdoğan için?

- İyi ki varsın ey dost, ey kardeş, diyor.  

Evet iyi ki varsın, yüreğine sağlık.