Tek bir can kaybetmeden...

Bayramda hep iyi, güzel, huzur veren, hayýrlý haberler duymak istiyor insan; ‘açlýk’, ‘grev’ ve ‘ölüm’ sözcüklerinin içinde yer aldýðý cümleler bayrama göre deðil... Ancak bu bayramý “Acaba ilk ölüm haberi hangi cezaevinden gelecek?” tedirginliðiyle geçiriyoruz.

Açlýk grevleri 12 Eylül günü baþladý; 58 cezaevinde 680 tutuklu ve mahkumun eylemi bayramda da sürüyor. Adalet bakaný Sadullah Ergin Sincan Cezaevi’ne gidip eylemcilerle görüþtü ve açlýk grevinin sona erdirilmesi için ileri sürülen þartlarýn çoðunun yerine getirebileceðini, bu yolda çalýþmalar yapýldýðýný açýkladý.

Eylemler buna raðmen devam ediyor.

Konuya yakýn duranlar, aile ve avukat ziyaretlerinin çeþitli gerekçelerle kesildiði Ýmralý’ya gidiþlerin yeniden baþlamasýnýn açlýk grevlerini sona erdirebileceði kanaatindeler. Kimi ise, “Açlýk grevi yapýn” talimatý veren örgütün eylemcilerin ölmesini beklediðini, bu sebeple þartlar yerine getirilse bile eylemlerin sona ermeyeceðini söylüyor.

Hangisinin doðru olduðunu ziyaretlere yeniden izin verilmesinden sonra öðrenebiliriz.

Kendisine ölümüne baðlý insanlarýn hayatlarýný sona erdirmeyle sonuçlanacak eylemleri örgütün zorlamasýný aklý almayanlar var. Ancak, terör örgütleri için insan hayatý önemli deðildir; aldýðý canlar kadar kendi militanlarýnýn ölümünden de yararlanýr örgütler... ‘Açlýk grevi’ ve ‘ölüm orucu’ gibi eylemler yoksa baþka nasýl ortaya çýkardý?

2000 yýlýnýn sonlarýnda gerçekleþen 32 kiþinin hayatýný kaybettiði cezaevlerine yönelik devlet operasyonu hafýzalarýmýzda hâlâ taze... Devletler de, kendi gücünü ispat için, gerektiðinde örgütler kadar insafsýz olabiliyor. Üstelik onca can alan o operasyona ‘hayata dönüþ’ gibi gerçeðin tam zýttý bir isim de verebiliyor devletler...

Bu defa ne olacak?

Ne olursa olsun, ama ‘örgütün dediði olacak’ veya ‘devletin gücü ispatlanacak’ diye tek bir can bile yanmasýn...

Zamaný mýdýr, bilemem; ancak ‘KCK operasyonu’ diye adlandýrýlan, binlerce kiþinin cezaevlerine doldurulmasýný getiren adli olayýn siyasetin rengini deðiþtirdiðini, hükümetin façasýný fena halde bozduðunu belirtmeden geçemeyeceðim. Türkiye’nin son on yýlda elde ettiði kazanýmlarýn gözardý edilmesini getiren, AB raporlarýnda, uluslararasý kuruluþlarýn deðerlendirmelerinde ve kýsa süre öncesine kadar hükümeti övmek için sýraya giren Batý medyasýnda en aþýrý eleþtirilere yol açan her konu bir biçimde KCK operasyonu ile iliþkili...

“Türkiye’de basýn özgürlüðü ayaklar altýnda” tespitinin kalkýþ noktasý da, KCK operasyonu kapsamýnda gözaltýna alýnýp yargýlanan ve büyük çoðunluðu Özgür Gündem gazetesi, DÝH Ajansý, Etik Ajans ve Gün Matbaasý’nda çalýþan ‘gazeteciler’...

Elbette baþka sebepler de var, ancak ‘Kürt sorunu’ ile ilgili olumlu geliþmeler de býçak gibi kesildi KCK operasyonlarý sonrasýnda...

‘KCK operasyonu’, aralarýnda belediye baþkanlarý ve parti yöneticilerinin de bulunduðu çok sayýda insanýn, ellerinde plastik kelepçe, tek sýra halinde, Emniyet’e götürüldüðü fotoðrafla zihinlere kazýnmýþtý; herhalde hatýrlayacaksýnýz...

O görüntüden sonra ‘Kürt sorunu’nda her þey ters gidiyor...

Hiç deðilse canlar kaybolmasýn; ne yapýlacaksa yapýlsýn ve fazla gecikilmeden açlýk grevleri durdurulsun.