Amerikan halký Hillary Clinton'a karþý Trump'ý tercih etti. Aþaðý yukarý yarý yarýya bir tercih bu. Hatta oy itibariyle Clinton daha önde. Seçim sonuçlarýnýn ABD'deki yansýmalarýna bakýldýðýnda Trump'ýn hiçbir yeni baþkanda görülmeyen bir tepkiye maruz kaldýðý, bir kýsým toplum kesiminin (bunun içinde Müslümanlar da var) Trump'tan korktuðu bile söylenebilir. Onun için þu sýralar bazý kurumlar, mesela üniversiteler, yabancý öðrencilerine tedirgin olmamalarý yönünde telkinlerde bulunma gereði duyuyorlar. Trump çizgisinin arkasýnda “Beyazlar”ýn, Neocon çizgisinin etkin olduðu da bilinenler arasýnda.
Þu sýralar yer yer, otobüslerde, sokaklarda, 11 Eylül sonrasýna benzer biçimde, Müslüman bilinen kiþiler (baþörtüsü takan kadýnlar en baþta) saldýrýlara hedef oluyor. Trump, kendi sitesinde yer alan “Ýslam karþýtý” söylemleri sildirdi ama bu tür iþler, yazýda durduðu gibi durmuyor ve siteden silinince insanlarýn zihninden de silinmiyor.
Trump'ýn dünyadaki yankýlarý da az deðil. Hani “liberal” dünyanýn temsilcisi bir ülkede, böylesine köþeli bir kiþinin Baþkan seçilmesi herkesi þaþýrtýyor.
Bizdeki yansýmalara gelince...
Biz olayý FETÖ baðlamýnda mý görelim, oradan “FETÖ'yü korumaz, iade eder” gibi bir ümit üretip, olumlu beklentiler içine mi girelim?
Mesela Amerika'daki tepkileri “hazýmsýzlýk” olarak mý deðerlendirelim?
Yoksa FETÖ tepkisini ilk defa dile getiren ve þu sýralar Trump'ýn Güvenlik Ýþleri Danýþmaný olmasý beklenen Mike Flynn'in FETÖ ile birlikte Seyyid Kutup'u da, Hasan el Benna'yý da ayný çuvala koyup “Bunlarýn hepsi ayný” kanaatine varmasýna bakýp ...
Oradan Trump'ýn islamofobi söylemlerine ulaþýp...“Dur hele, biraz bekleyelim, Amerika'daki Müslümanlarýn kaygýlarýný yabana atmayalým” gibi bir teenni içine mi girmeli?
Ne demeli mesela Trump'ýn Kudüs'ü Ýsrail'in resmi baþkenti haline getirme söylemine? Yarýn ABD'nin Ýsrail Büyükelçiliði Kudüs'e taþýnýrsa nasýl davranmalý? Filistin'in göstereceði tepkiye katýlalým mý katýlmayalým mý?
Acaba Trump'a verilen oylarý Putin'le, Tayyip Erdoðan'la paralelleþtirip “Dünyada dünya sistemini sorgulayan liderler öne çýkýyor” gibi bir hükme mi varmalý, yoksa Trump'ýn hala bir süper devletin lideri olduðunu, Putin'in de ondan farklý olmadýðýný ve bunlarýn kendi ülkelerinin gücünü sýnýrlamak gibi bir projeye evet demeyeceklerini, hatta bunu sorgulayanlara karþý birlikte direneceklerini mi görmeli?
Avrupa'nýn “en yabancý düþmaný” siyasetçisi Le Pen ile içine girdiðimiz paralelliklere bakýp, nereye gidiyor bizim düþünce sistematiðimiz, diye mi sormalý?
Bizde baþkanlýk sistemi tartýþmalarý gündemde. Zaman zaman Amerikan sistemi ile benzeþme üzerinde de duruluyor. “Zavallý Obama”dan Trump tiplemesine geçildi þimdi. Acaba Trump'ýn geliþi ile baþkanlýk modellemelerimiz arasýnda iliþkiler kurmalý mý, yoksa Trump'ýn çok tartýþmalý kiþiliðinin, bizdeki baþkanlýk sürecine zarar vereceði düþüncesiyle o iþi bir kenara mý býrakmalý?
Trump'a yönelik deðerlendirmelerin, sýcak Ortadoðu gündeminde yoðunlaþmasý kaçýnýlmaz. Amerika Ortadoðu'da ne kadar olacak ve nasýl olacak, sorusu bu coðrafyadaki herkes gibi Türkiye'yi de ilgilendiriyor.
Obama zayýf bir lider profili çizdi ve Ortadoðu bataklýða döndü. Arap Baharý sürecinde Mýsýr'daki darbenin desteklenmesi, Suriye'de“Ýktidara Ýhvan gelmesin” diye kanlý bir iç savaþýn fitilinin ateþlenmesi, Tayyip Erdoðan yönetimindeki Türkiye'yi zayýflatmak için “Kürtlere alan açma” hesabýyla, PKK ve uzantýlarýný ümitlendirip, Türkiye'de baþlatýlan çözüm sürecinin akamete uðratýlmasý... “Sünni dünya ile Þii dünyayý” birbirine karþý kullanma sadedinde, Ýran'ýn etkinliðinin artmasýna zemin hazýrlanmasý...
Böyle birçok baþlýk, paragraf...
Erken kabul de sorunlu erken red de...
Kuþkusuz ABD'nin bir reel-politiði olacaktýr, dünyanýn bütün ülkelerinin de.
Zamanýn bu kesiti, özellikle bizim coðrafyamýzda müthiþ bir hesaplaþma þeklinde geçiyor.
Maalesef birbiriyle yeterli gönül buluþmasýný temin edememiþ topluluklarý.
Hani diyoruz ya, “Bizim bir de gönül sýnýrlarýmýz var” diye... Ýþte en acil sorun, o gönül sýnýrlarýnýn gönül dokularýný hayat haline getirmek...