ABD Ankara Büyükelçiliði'nin Türk vatandaþlarýnýn vize baþvurularýnýn askýya alýnmasýna iliþkin açýklamasý, geçtiðimiz hafta boyunca siyaset ve diplomasi gündeminin en önemli maddesiydi. Hayatýn doðal akýþý itibarýyla Türk-Amerikan iliþkilerinin henüz "John Bass seviyesine" düþürülmesi söz konusu olamayacaðý için, diplomatik çabalarýn da yardýmýyla bu sorun kýsa vadede çözülecek gibi görünüyor. "John Bass seviyesi" derken neyi kastettiðimize de açýklýk getirelim ki, yanlýþ anlamalar için herhangi bir unsur kalmasýn. Asla negatif bir gönderme yapmýyorum. Sadece düzgün bir tespit yapmaya çalýþýyorum. John Bass demek, görev yaptýðý üç yýl boyunca zaman zaman genç bir "backpacker" gibi, bilmediði bir ülkeyi keþfe çýkmýþ bir gezgin izlenimi veren bir profil demek. Bir büyükelçiden çok sýrtýnda çantasý ile spontane gezilere çýkan bir ergen profili çizen John Bass, muhalif her türlü formasyona da doðal müttefik oldu ayný zamanda. Bulunduðu coðrafyanýn en belirleyici ülkesi olan Türkiye'de iktidar ve muhalefet arasýnda nötr kalmasý gerekirken, muhalefete hamilik hatta ve hatta rehberlik yaptý. Eðer bütün bunlarý bir strateji çerçevesinde yapmadýysa, bir diplomatýn ne yapmamasý gerekiyorsa yapmýþ olarak Ankara'dan ayrýlýyor ABD'li büyükelçi.
Bu satýrlarýn yazýldýðý saatlerde muhtemelen ülkemizden ayrýlmýþ olacak John Bass. Türkiye tarihine Arabistanlý Lawrence'dan hallice bir iz düþmüþ olarak geçmiþ oluyor.
Konumuz John Bass deðil. Ancak, mevcut Donald Trump yönetimine muhalefeti bilinen John Bass ve benzeri profillerin, Türkiye'yi yok sayýp, itibarsýzlaþtýrarak, kriminalize etme çabasýndan vazgeçmiyor yýllardýr. Önce 17-25 Aralýk yargý darbesi, ardýndan DEAÞ'a destek yalaný, muhalif operasyonlara oyun kuruculuk ve ardýndan 15 Temmuz. Önünü bizzat Batý'nýn açtýðý DEAÞ'ý Türkiye'nin yanýna koyacaksýnýz ki, PKK/PYD o "Ýslamcý teröristlere" karþý savaþan "laik ve çaðdaþ" kahramanlar olacak. Denklem tam da bu. Bu nedenle basýn-yayýn organlarýnýzý Suriye'nin kuzeyindeki kadýn teröristlerin hikayeleri kaplayacak.
Türkiye'nin geride býraktýðýmýz haftalardaki diplomatik temaslarý da ABD'de bu çevreleri oldukça rahatsýz etti. Venezuela Devlet Baþkaný Nicolas Maduro'nun Ankara ziyareti, Ýran'a önce Genelkurmay Baþkaný Hulusi Akar'ýn ziyareti, ardýndan da Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan baþkanlýðýnda hükümetin en kritik isimlerinin ziyareti, Rus lider Vladimir Putin'in Ankara ziyareti... ABD'nin derinlerinin kurmak istediði oyunlarýn anti-dotlarýnýn nerdeyse tamamý Ankara ile temasta idi.
Elbette, 17-25 Aralýk ve 15 Temmuz sürecindeki ABD parmaðýný somut delillerle ortaya koyan operasyonlar ve adli soruþturmalar da panik atak yaþamalarýna neden oldu. Bu çerçevede ABD'nin Ýstanbul Baþkonsolosluðu'nda çalýþan Metin Topuz'un tutuklanmasý kendileri açýsýndan bahane edilmiþ gibi görünüyor. Madem bu kadar hassastýnýz çalýþanlarýnýza, ABD Adana Baþkonsolosluðu'nda tercüman olarak çalýþan H.U'nun gözaltýna alýnmasýna niye bu kadar tepki göstermediniz?
Ama vize kararýna giden yolun sadece son taþýydý bu operasyon.
Oysa, kararlarý sadece Washington vermiyor. Bu bölgenin kendi dinamikleri var. Rusya var, Ýran var... Hatta ABD'den Ýran ile ilgili son dönemde gelen kararlara karþý, Müslüman ülkelere daha fazla itirazda bulunan Avrupa ülkeleri var. Fransa lideri Emmanuel Macron'un Ýran'a gideceðini açýklamasý ve Donald Trump'ýn Ýran ile yapýlan nükleer anlaþmayý tartýþmaya açmasýna karþý sesini yükselten AB kurumlarý ve kilit AB üyesi devletler var.
Yeni bir düzen ve hegemonya kurmaya çalýþan Washington merkezli bazý çevrelerin, baþýný çalýþtýklarý masabaþýndan kaldýrýp biraz sahaya bakmalarý, kendi hayýrlarýna olacak.
Elbette, Suriye'de Astana süreci çerçevesinde oluþturulan çatýþmasýzlýk bölgeleri, Türkiye'nin Ýdlib'e asker göndermesi, terör koridoruna karþý gerekli önlemleri almasý, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin referandumun kararýnýn ardýndan, Erbil'in olayý bir uluslararasý müdahale noktasýna getirme çabasý...
Çok sýcak günler ama ayný zamanda hayýrlý sonuçlar bizi bekliyor.