Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Tek merkezli dünya 19 Ocak 2018’de bitti

Yeni dünyanın da üzerinde Türkiye var… Bu kargaşalı dünyada güçlü Türkiye lazım...

Dünyada dengeler ve ağırlıklar değişiyor, ortalık toz-duman... Dünya değişiyorsa, bakışımızın da değişmesi lazım ki, yön bulalım. 

Türkiye bölgesinde bir güçtür. Küresel alanda da ne tarafta durursa, o tarafın ağırlığını ve gücünü değiştirecek bir ağırlık merkezidir. Artık büyük güçler hesap yaparken, ‘Türkiye ne yapar?’ diye sormak durumundalar... Eskiden bu sorunun cevabı otomatikti... Artık değil. 

Türkiye zorunlukların değil, çıkarının gerektirdiği tarafta yer alıyor. Dünya da zaten benzer esnekliklerin dünyası. Takımlar, ittifaklar kağıt üzerinde yer alsa da, çıkarlar çatışınca oyun değişiyor. Normalde ‘müttefik’ sayılan Türkiye’nin kollanması, gözetilmesi, desteklenmesi, takımda tutulması gerekirken, standart müttefikleri Türkiye’ye hem eşitlikçi davranmıyor, hem de Türkiye’den kolayca vazgeçebilir-miş gibi yapıyorlar. 

Türkiye’nin çabası hem çıkarları gereğidir, hem de adalet ve eşitlik içindir.  Aynı kulübün içinde Türkiye’yi onyıllarca ikinci sınıf saydılar. Sadık müttefik-ittifakın sarsılmaz kalesi-stratejik konum-şiş kebap-rakı tekerlemesiyle uyuttular. Şimdi rüzgar tersten esip sıcakta makyaj akınca, Türkiye’yi eşit saymadıkları ortaya çıktı. Sonra da yaygara başladı: Türkiye öngörülemez hale geldi... Gelir tabii. Türkiye alıştığınız muhallebi formatında değil. Şimdi tekerlemeyle idare edilemeyecek yeni ve kaotik dünyaya bakıyoruz. 

Bu dünya ABD’nin Rusya ve Çin’i rakip sayarak onlara karşı hamle yapmaya başladığı bir dünya. Tek merkezli olmaktan çıkan, Büyük Güçlerin açıkta itişmeye başladığı bir dünya. Belki üç büyük merkez var, ama 10-12 tane de bölgesel güç var. Bu alışık olmadığımız bir dünya. Ancak her durumda Türkiye’nin üzerinde yer bulacağı bir dünya. Bu dünyada daha da güçlü bir Türkiye gerekiyor.  

 

Küresel çoklu rekabet dönemi

ABD Genelkurmayı, 19 Ocak’ta açıkladığı yeni strateji belgesiyle, Berlin Duvarının çöküşünden beri yaklaşık 30 yıldır süren ‘Tek kutuplu, ABD merkezli’ Dünya Halinin sona erdiğini duyurdu. Dört yıl aradan sonra yenilenen belge, ABD’nin artık dünyaya tek başına hakim olmadığını, Çin ve Rusya’nın rekabet baskısı altında olduğunu söylüyor.

Soğuk Savaş sonrası... diye anılan dönemi de böylece kapatmak gerekiyor. Dönem, Küresel Çoklu Rekabet Dönemi. Çin ve Rusya’yı hedef alan yeni ABD stratejisi, dünyada Büyük Güçler Rekabeti başladığının belgesi. Artık üç büyük gücün ve 10-12 bölgesel gücün rekabeti var. ABD diğer iki büyüğe karşı, bölgesel güçlerden destek almayı umuyor. 

Belgeye göre, Çin ve Rusya’ya karşı ABD daha da fazla askeri harcama yapacak. Donald Trump ‘ABD’nin tarihinde görmediği en güçlü orduyu kuracağız’ diyor. 

Belge diyoruz ama ortada yalnızca 11 sayfalık özet var. Kalanı gizli… Genel durum ABD için hayli vahim: ABD son 15 yılı Afganistan, Irak ve diğer noktalarda gayrı-nizami harp ve küçük taktik vuruşmalarla geçirirken, Çin ve Rusya dünyayı paylaşıp, ABD zayıflıklarına karşı çalışıp, kendi hakimiyet alanlarını perçinlediler. 

Belge, savaş stratejisinin hemen her noktasındaki ABD üstünlüklerinin Çin ve Rusya tarafından etkisiz kılındığını söylüyor. ABD uzmanları, muhtemel bir çatışmayı ABD’nin kazanacağından emin değiller. 

Peki son 18 yıldır ‘terörle mücadele’ adı altında süren, zihinleri formatlayan, algıları dağıtan, İslam coğrafyasını alt-üst eden, yüzbinlerin can verdiği kaosa ne oldu? O da sürecek, ancak düşük yoğunlukta sürecek. Şimdi esas tehdidin başka yerden geldiğine karar verdiler. İstisna: İran. 

ABD-Çin-Rusya arasındaki üçlü rekabet, bölgemiz ve dünya için tehlikelerle dolu. Belirsizlik ortamlarında başlayan büyük güç tepişmelerinde dünyanın savaşa gittiği bilinir. Özellikle hakim güç gerilerken. Bu yüzden Kuzey Kore meselesinden endişeliyiz. 

 

Ne kadar ucuz, o kadar etkili savaş

ABD, kara, deniz, hava, uzay ve siber uzayda kendisine hakimiyet sağlayan bütün üstünlüklerin, Çin ve Rusya tarafından eritildiğini düşünüyor. 

ABD 1945’ten beri açık denizlerde uçak gemileriyle hakimiyete alışmışken, Çin ABD savaş unsurlarını bölgesine sokmamak için hayli başarılı adımlar attı. Çin’in kıyılarından açıkta Pasifik Okyanusunda iki tane Çin Seddi var. Denizde Çin Seddi gibi savunma duvarı kurdular.  

Rusya da Doğu Akdeniz - Kafkasya - Kırım - Karadeniz - Belarus - Baltık ekseninde kurduğu hakimiyet alanına ABD ve NATO’yu sokmamaya kararlı. 

ABD Rusya ve Çin’i rakip gördüğünü resmen kabul edince, silahlanma yarışı da hızlandı. 

ABD yeni dönem için Kongreden 700 milyar dolarlık savunma bütçesi geçirdi, ancak gerçekleşme 600 milyar civarında kalacak. 

ABD 650 milyar bile harcasa, bu miktar, kendinden sonra gelen 10 ülkenin toplamından fazla. ABD ekonomisi bu bütçeleri kaldırır mı?

Çin savunmaya 200 milyar dolar harcıyor. Rusya ise 80-90 milyarda… Üstelik ABD yıllardır bu hızda harcıyor. Uzmanlara göre, ABD ordusunun şimdiki halini bile Çin ya da Rusya eşitleyemez. Ancak iki ülke daha ucuza ABD’yi rahatsız ediyor. Kuzey Kore ise ezber bozan şekilde ABD’yi tehdit ediyor. ABD’de füze savunma sistemi henüz yok. 

Çin’in ABD kadar uçak gemisi yok, ama uçak gemilerini vuracak füzeleri var. Bir uçak gemisinin yapılması 12-13 milyar dolar. Sesin 10 katı hızla uçan, halen durdurulması mümkün olmayan ve uçak gemisi batıran Çin füzelerinin tanesi ise 10 milyon dolar. Çin’de bu füzelerden binlercesi var. 

Siber saldırının da maliyeti düşük, hasarı yüksek... ABD siber saldırılara zayıf kaldığını fark etti.

Bu yeni silahlanma yarışının ve üstünlük kurma çabasının sonu yok. Eskiden nükleer silah caydırıcılığı barış sağlardı. Yeni dünyada nükleer silahların daha kolay kullanılması yolları açılıyor. 

 

Nükleer savaş artık daha kolay

Silahlanmanın bir tehlikesi var: Silahlanmanın nerede duracağının, ülkenin kendini hangi noktada güvende hissedeceğinin ölçüsü yok. Sonsuz güvensizlik ve sonsuz silahlanma sarmalına giriliyor.

ABD nükleer alanda Rusya tarafından ciddiye alınmadığını düşünüyor. Bu yüzden ABD küçük çaplı nükleer bomba yapacak: 20 kilotonluk, Hiroşima’yı yerle bir eden bombalar ‘küçük’müş. Bombalar yerel-bölgesel çatışmalar için düşünülüyor.  

Peki ülkeleri yok edecek dev nükleer füzeler? Onlar kıyamet silahı oldukları için -zaten kullanılmaz- diye, yeterince caydırıcı değilmiş. Küçük bomba -kolayca kullanılır- diye caydırıcı olurmuş! Tam mağara adamı mantığı... Birkaç yüzyıl sonra uzaylılar dünyanın neden yok edildiğini anlamak isterlerse belki bu yazıyı görürler. 

Ayrıca ABD nükleer silah kullanmak için mutlaka nükleer saldırıya uğramanın gerekmediğini, ABD’yi sekteye uğratacak bir saldırıya karşı da nükleer kullanabileceğini yeni belgeyle açıkladı. Yeni dünya, kuralsız dünya. 

 

Çin bile ‘belirsizleşen dünya’ diyor

Çin de ABD ve Rusya’ya bakarak, kendi nükleer gücünü artıracak.

Çin Ordu gazetesinde 30 Ocak’ta yer alan makale, ‘Günümüzün giderek belirsizleşen dünyasında nükleer caydırıcılık ve karşı saldırı yeteneklerimizi güçlendirmeliyiz’ diyor. Askeri Akademi uzmanlarınca yazılan makale, ABD’nin 30 yılda nükleer için 1.2 trilyon dolar harcayacağını, Rusya’nın 2021’de nükleer modernizasyonu tamamlayacağını hatırlatıyor. Neyse ki, Çin makalesi ‘nükleer silahı ilk kullanan biz olmayacağız’ diyor. 

Bir Amerikalı uzman ise misalen soruyor: ‘’Seyir füzesine nükleer başlık takmayı düşünüyoruz. Bir seyir füzesi attığımızda, düşman bu füzenin nükleer mi konvansiyonel mi olduğunu nereden anlayacak? Ya biz konvansiyonel attığımızda düşman nükleer zannederse?’’ 

Artık her doğan gün için şükretmek gerekiyor.