Tek yol savaþ olamaz

Hep alkýþlanmaya alýþmýþ, sürekli takdir edilmiþ kiþilerin eleþtirilere tahammülü daha zor oluyor; iki zýt kutup arasýnda gidiþ-geliþlere göre ayarlý deðil zihinlerimiz... Ancak sürekli takdir alacak meziyetlere sahip olanlar eleþtirilerden ders çýkarmayý baþkalarýndan daha kolay becerirler...

Ülkemizin son on yýldýr yürüttüðü dýþ politika çizgisinin önemli mimarlarýndan biri olan Ahmet Davutoðlu’nun durumu bunun iyi bir örneði. Önceleri baþdanýþman sýfatýyla, son birkaç yýldýr da bakan olarak gerçekten çok baþarýlý bir çizgi sürdürdü. Türkiye bugün ‘dünya süper-liginde ülke’ muamelesi görüyorsa, bu sonucun alýnmasýnda en büyük paylardan biri onundur.

Bana mý öyle geliyor, bilmem, ama son zamanlarda bir yanlýþ anlaþýlmýþlýk ruh hali sergiliyor Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu... Kendisine yakýn çevrelerden gelen eskisinden hayli farklý deðerlendirmelere kýzdýðýný belli ediyor. Hele yakýn geçmiþe damgasýný vuran ‘komþularla sýnýr sorun’ politikasýndan bahis açýlýnca kýzgýnlýðý daha da artýyor. ‘Stratejik derinlik’ tezinin mucidi olarak, bugünkü çizgisinin dünden farklý olmadýðýný ýsrarla vurguluyor.

Samimiyetinden ve kendisini savunmak için kullandýðý argümanlara inandýðýndan zerre kadar kuþku duymuyorum. Ancak kendisi de ‘eleþtiri’ olarak kabul ettiði yaklaþýmlarý biraz daha insafla deðerlendirmeli.

Lahey’deki Ýnsan Haklarý Mahkemesinde yargýlanan Miloseviç ile Esad arasýnda kurduðu  iliþkide haklý elbette; ikisi de ‘insanlýða karþý suçlar’ kapsamýna giren kýyýmlara imza atmýþ kiþiler bunlar. Ellerinde kendi halklarýnýn kaný var. Bugünün dünyasýnda her ikisinin de yeri yok.

Ancak Türkiye açýsýndan da, Ak Parti hükümeti açýsýndan da iki farklý tavýr sergilenmesi gereken uç örnekler olduklarý da kesin Miloseviç ile Esad’ýn: Sýrbistan ülkemizden binlerce km uzakta, Suriye ise komþumuz... Miloseviç’i tanýmayýz etmeyiz, ama Beþþar Esad yakýn zamanlara kadar ülkemizde en fazla itibara mazhar devlet adamýydý... Ýlkine müdahale için bize ihtiyaç yoktu, diðerine müdahalenin ise Türkiye’siz olmasý mümkün deðil...

Kamuoyu yoklamalarýnda Suriye’ye bir askeri müdahaleye halkýmýzýn ezici çoðunluðu bu yüzden karþý çýkýyor zaten. Halkýný arkasýna almayan bir hükümetin askeri müdahale gerçekleþtirmesi hiç de kolay deðildir.

 

Bunu en iyi bilecek durumdaki kiþidir Ahmet Davutoðlu... Sadece yýllarca dýþ politika dersleri vermiþ tez sahibi bir bilimadamý olduðu için deðil, Ak Parti hükümetinin karþý karþýya kaldýðý ilk kriz olan ‘1 Mart tezkeresi’ dönemecini ‘baþdanýþman’ sýfatýyla yaþadýðý için de... Kendisine yakýn duranlar o sýrada ülke üzerinde dolaþan kara bulutlarýn def edilmesinde büyük katkýsý olduðuna inanýyorlar.

Her gün onlarca Suriyeli’nin hayatýný kaybetmesinin müsebbibi Beþþar Esad ile Halepçe katliamýna talimat vermiþ Saddam Hüseyin arasýnda vahþet farký yoktur.

Kan akýyor Suriye’de ve bunun durdurulmasý da lâzým. Ancak akan kaný durdurmanýn tek yolu çok daha fazla kan akmasýna kapý aralayacak bir savaþ mýdýr? Herhalde diplomasi baþka formüller de bulabilir.

Eleþtirenler de o formülü yine Ahmet Davutoðlu’nun bulacaðýna inanýyor.