Teklif değil, tehdit bu!

İçimizden bazıları ‘Katliamlar ne kötü be birader’ dizesiyle tüketecekler bugünü. Bir kısmı haklı çıktıklarını fısıldayacak derinden derine. ‘Böyle olacağı belliydi, geri adım atmalıydılar’ diyecek.

Tarihe ise kanla, utançla yazılacak dün olanlar. Mısır’ın, bu coğrafyanın ve dünyanın tüm çocukları başı önünde hatırlayacak olup biteni.

Dün Mısır’da insanlık adına kutsal bilinen ne varsa çiğnendi, ayaklar altına alındı.

Dün Mısır’da sadece meydanlardaki masumlar değil, tüm insanlık katledildi.

Şimdi zalimlerin sessiz ortaklarını izliyoruz.

Şimdi iki yüzlüleri, katillerin gizli dostlarını ve onlara yaltaklanıp ömürlerini zillet içinde bile olsa sürdürmek için çırpınanları izliyoruz.

Darbeden bu yana meydanları dolduran milyonlarca insan, tek bir insanı bile incitmeden bir direniş destanını yazmaya devam ettiler.

Onlar da biliyordu Mısır ordusunun ne kadar gözü dönmüş olduğunu. Onlar da hariçten gazel okuyanlar kadar farkındaydı bu ordunun masumların kanını dökmekte bir an bile tereddüt etmeyeceğini.

Aldırmadılar.

‘Heyhat, minez-zilleh’ diye haykırdılar.

Hiç kuşkunuz olmasın. ‘Zillet bizden uzaktır’ diyen yiğitler kazanacak eninde sonunda.

***

Hala olup biteni basit bir seçim, sandık ve demokrasi tartışması gibi görenler ne derler bilemiyorum.

Ama Mısır’da yaşananlar, topyekün bir İslam coğrafyasının kaderini yeniden çizme çabasıdır.

Bir asır sonra bir kez daha bu coğrafyanın kaderini çizmek ve kodlarını yazmak için darbe, ordu, kan ve katliam dahil her türlü yöntem uygulanıyor.

Bakın, bölgede malum ülkenin varlığını korumaya kendisini adayan lobinin sözcüleri olup biteni nasıl birbirine bağlıyor:

‘Bu yaşananların hepsine topluca bir bakıldığında, barış görüşmelerine önyargısız yaklaşmak, Mısır’ın Hamas güdümlü silahlanmaya itiraz etmesi, Filistinliler arasındaki uzlaşmazlık, Hamas’ın Mısır’da izole edilmesi ve bunun giderek derinleşmesi, Mahmud Abbas’ın Hamas’ın itirazlarına rağmen müzakere masasına oturmayı kabul etmesi; Hamas’ın ve İsmail Haniye’nin hareketin ideolojisini, stratejisini, barış görüşmelerine yaklaşımın ve Mısır ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Yani Hamas’ın önüne ve arkasına aynı anda bakması ve geçen yılın artılarını çok abartmaması gerekiyor. Artık Hamas ve İhvan arasında İsrail’e tehlikeli bir darbe - ölümcül darbeden söz etmiyorum- vurmaya gücü yetecek bir lider yok. Hamas’ın öğrenmesi gereken bir şey var: Sürekli redçi ideolojisi hareketin kendisin üzerinde büyük bir yük oluşturuyor. Hatta Kahire’de kendisine dost olan bir otorite olsa bile.. Hamas sadece organizasyonel yapısını değil aynı zamanda siyasi vizyonunu da gözden geçirmek zorunda.’ (David Makovsky, Washington Institute, www.dunyabulteni.net, Çeviri: Tuba Yıldız )

Bu analizin, daha doğrusu tehdidin adresi sadece Hamas değil, Filistin de değil. Tüm İslam coğrafyasına yeni bir ‘model’ ve ‘barış’ öneriliyor! Barışın da, demokrasinin de, meşruiyetin de kaynağını kendisinde gören küstahça bir teklif bu. 

Hayır diyenlerin akıbeti ise Mısır’daki katliamla gösteriliyor.

***

Kahire’nin kaderini kendi kaderimiz, Filistin’in özgürlüğünü kendi özgürlüğümüz olarak görmedikçe, bu tekliflerin ve tehditlerin kucağında yaşamaya devam edeceğiz.

Hala ve hala Gezi operasyonunu özgürlük adına savunanlara bir çift söz daha. Siz de bu tehditlerin uzantısı olmaktan öte bir anlam taşımıyorsunuz!