Geçtiðimiz gün, Türkiye’nin kalbi, Gebze’deki yerli otomobil tanýtým töreninde attý... Türkiye’nin Otomobili Giriþim Grubu, hepimize ufuk açýcý bir iþ gerçekleþtirdi. Ýlk yerli otomobilimiz, hepimizin heyecanlý bekleyiþlerine cevap verecek þekilde arz-ý endam etti.
Benim gibi pek çok kiþi, gözyaþlarýný tutamamýþtýr eminim. “Keþke Erbakan hocamýz da görseydi” dedik dostlarla. Onun en büyük ideallerinden, rüyalarýndandý bu iþ... Biz bu günün geleceðini biliyorduk, zira ortaokul günlerimizden itibaren bir gün kendi uçaðýmýzý, gemimizi, otomobilimizi yapacaðýmýzýn ufkuyla büyümüþtük. Bizim hasretle beklediðimiz bir iþti bu... Milli sanayi ve milli teknoloji davasýyla yetiþmiþ, bu inancý sýrtlamýþ, ufuk ve gaye sahibi bir lider olarak sayýn Cumhurbaþkanýmýz’ýn coþkusuna tüm Türkiye iþtirak ediyordu o saatlerde... Sahnedeki “made in Turkey” ifadesine itirazý da anlamlýydý. “Türkiye, her yerde Türkiye’dir” dersini veriyordu gençlere...
Genç bakanlarýmýzdan Sanayi ve Teknoloji Bakaný Mustafa Varank bey, yeni nesil için umut dolu bir ufuk açtý. Boyu kýsa mý, uzun mu þeklinde geçen esprili polemikten, “küçük dev adam” olarak, tüm gençlere örnek bir kimlik olarak çýktý... Allah, yerli otomobilimizin yollarýný da bahtýný açýk eylesin...
Uzun bekleyiþlerin, umudun, hüznün, çilenin, sabrýn, inancýn, çalýþkanlýðýn hikayesiydi bu aslýnda. Türkiye’nin hikayesiydi, bizim hikayemizdi... Bu yazýyý, bir coþku yazýsý olarak kaleme almadým. Çünkü içim burkularak bilmekteyim ki, Türkiye’nin teknoloji tarihi, aslýnda can sýkýcý bir ihanetler tarihine de eþlik eder.
Niçin bu kadar gecikmiþti yerli otomobilimiz. Niçin uçaðýmýz yok, paraþütümüz yok...
1941’de Nuri Demirað tarafýndan üretilen tamamiyle yerli ilk uçaðýmýzýn, Divriði semalarýnda gerçekleþtirdiði uçuþunun ardýndan ne oldu da uçak üretimi durduruldu. THK, uçak üretimiyle ilgili olarak yaptýðý anlaþmalarý niye fesh etti, ardýndan çýkartýlan kanunla, yurt dýþýndan alýnan sipariþlerin yerine getirilmesine niçin yasak getirildi... 1939’da ilk yerli paraþütümüzü de üretiyordu Demirað... Ne oldu, niçin yok edildi tüm bu giriþimler... Ne olacak? Devrin siyaseti bu parlayan yýldýzý söndürmeyi, kendine hak görmüþ ve Demirað nezdinde milli teknolojinin köküne kibrit suyu dökülmüþtü...
TOGG’un tanýtým gününde, ‘Devrim’ adlý ilk yerli arabamýz da seyirciler arasýndaydý. Þayet onun önü de kesilmemiþ olsaydý, bizler 60 yýldýr kendi markamýzý taþýyan otomobilleri kullanýyor olacaktýk... Devrim’i akamete uðratanlar, tuzak kurup, önünü kesenler, bizi 60 yýl geride býraktýlar...
Türkiye’de kendisini ‘ilerici’liðin simgesi olarak takdim eden siyaset cepheleri, yerli otomobil giriþimini sevinecekleri yerde alaycýlýkla karþýladýlar. Batý hayranlýðý ve taklidi dýþýnda pek bir þey bilmedikleri açýk. Filibeli Þehbenderzade Hilmi Bey, “20. Asýrda Alem-i Ýslam ve Avrupa Siyaseti” adlý eserinde bu paradoksu þöyle dile getiriyor; “Avrupa’nýn ilim deryasýndan bir damla alabilen kimselerimiz doðruyu açýk bir þekilde söylemek gerekirse, milletini pek aþaðý ve zayýf görüyor. Milletini reddettiði için, millet de onu reddediyor. Batý taklitçisi yarý aydýn, muhitinin yabancýsý kalýyor. Bir Fransýz gibi giyinen, bir Ýngiliz gibi gezinen, bir Ýtalyan gibi þarký söyleyenimiz var; fakat bir zýrhlý mühendisimiz, bir fabrika kuracak adamýmýz yok…’