Bir Anadolu takýmý, Ýstanbul’da galip durumdayken; maçlarda þu üç þey olur: BÝR: Hakem ilk uygun fýrsatta penaltý verir... ÝKÝ: Ýkinci uygun fýrsatta, rakibe kýrmýzý kart gösterir... ÜÇ: Ýstanbul takýmý hala yenik durumdaysa, maçýn uzatma dakikalarýný kafasýna göre uzatýr. Üç dakikalýk süre, bazen 5-6 dakika olur; yerine göre 7 dakikayý bile bulur.
Dün biraz farklý oldu... G.Saray erken gol yiyince, yukarýdaki üç maddeden ikisi, daha ilk yarýda yürürlüðe girdi. Hem penaltý noktasý gösterildi, hem ilk devre için 4 dakika verildi, ama 5 dakika uzadý.
Diyeceksiniz ki: Penaltý, penaltý deðil miydi? Kollar açýktý... Ama topun yönünü deðiþtirmeye hedeflenmemiþti. Kolu topa deðil, top koluna çarptý ama, verilmesi gerekirdi. Aksi olsaydý, kimseyi inandýramazdýn.
Yani... Penaltý kararý kurala uygun ama, ilahi adalete uygun deðildi. Belki de bu yüzden kaçtý.
***
G.Saray erken yediði golün üstüne epey fýrsatlar buldu. Fakat telaþa kapýldýðý için; þutlarýndaki/paslarýndaki/ortalarýndaki isabet oraný düþtü. Gomis’i penaltý atýþýnda boþa çýkaran da bu duyguydu. Ama G.saray gibi bir takým; bu tür durumlarda ne yapýlmasý ve nasýl davranýlmasý gerektiðini bilmeliydi. Daha maç öncesinden B planý olarak kurtaracak olgunluða/tecrübeye sahip olmasý gerekiyordu. Sýradan takýmlar nasýl panikliyorsa, öyle panikledikleri için; ilk yarýdaki onca pozisyondan gol çýkaramadýlar. Temel sebep bu!
***
Galatasaray ikinci yarýda, belli ki hocasýnýn uyarýsýyla; sakin oynamaya çalýþtý. Fakat zaman geçip gol gelmeyince, doldur-boþalta baþladý. Savruk oynadýlar, sinirlendiler. Maç, zorlukla geçti.