Tempo baþka, telaþ baþka!..

G.Saray maça baþlamasý gerektiði gibi zevkli, istekli ve etkili baþladý ama, bunu ancak 15 dakika sürdürünce; Antalya cezasýný çabuk kesti... Amrabat’ýn tetiklediði ve sürüklediði takým; baþlangýç temposunda sürekli pozisyona girdi. Burak goller kaçýrdý.

Her þey iyi giderken, G.Saray bir anda temposundan, amacýndan ve maçtan koptu... Hiçbir zorlayýcý etkin neden olmadan oyundan kopuþ, konuk takýmý bir anda öne geçirdi. Eray deðil de, kalede Muslera bile olsaydý; o sert, ani ve hýzlý top gene gol olurdu.

Tabelanýn deðiþmesiyle beraber, Antalya þaþýlacak bir soðukkanlýlýkla oynamaya baþladý. Bu sakinlikle uyguladýðý etkin pres, G.Saray’ýn kolay ya da rahat çýkýþ olanaklarýný týkadý. Þaþýran ve týkanan Cim-Bom; kýsa ve orta menzilli paslarda çuvallamaya baþlayýnca, uzun toplara yöneldi. Onlarda da top hep rakibe gitti ya da rakip etkisiz hale getirdi. Devre bu beceriksizlikle bitti ama; Burak son saniyede doðru yere doðru kafa vursa, gene de soyunma odasýna teselliyle gidebilirdi.                                               

***

Ýkinci yarýya Amrabat’sýz baþlanmasýný biraz yadýrgadým. Çünkü ilk yarýnýn takýmý forse eden gücü oydu. Gerçi sonradan yalpaladý, hatta hatalara bile baþladý ama; oyundan alýnmayý hakedecek bir zaaf içinde deðildi. Hocanýn tasarrufudur, karýþamayýz. Bir bildiði vardýr.

Antalya’nýn, klasik bir Avrupa takýmý gibi, oyun disiplininden taviz vermeyen tutarlý futbolu; G.Saray’ý zorlayan en önemli faktördü.

Bu arada, sarý-kýrmýzýlý taraftarlarýn, Milan Baroþ için tribünde Ýngilizce olarak “Evine hoþ geldin” diye pankart asmasý ve oyundan alýnýrken alkýþlamasý da, büyük bir incelikti.

Bu iþler sadece incelikle, kibarlýkla olmaz; sahadakilarin de efektif bir þeyler yapmasý gerekir. Gerçi G.Saray ikinci yarýya baskýyla baþladý ama, ataklarýnda akýl deðil acelecilik hakimdi. Buna raðmen beraberlik geldi.

G.Saray, iþler ters gidince uygulanacak bir B planýnýn yokluðunu yaþadý. Telaþlý olmayý hýzlý olmak sanýyor.