Futbolunda tempo yoksa; ne yaparsan yap (Ýstersen aðzýnla kuþ tut) faydasý yok... Rakibi kontrol edeceðim diye, kontrollu oynamaya kalktýðýnda; karþý savunmaya dinlenme fýrsatlarý veriyorsun demektir. Baský kuramýyor ve savunmasýna panik duygusu yaþatamýyorsan; o kontrolu oyunun ancak rakibe yarar.
G.Saray, bir de Schalke’nin ileri uç presiyle karþýlaþýnca; tam 5 dakika boyunca kendi yarý sahasýndan top çýkaramadýðý anlar oldu. Anlamý, yararý, iþlerliði olmayan paslaþmayý ne yapayým?
Devre biterken kaleci Nübel’in göðsüne çarpýp tesadüfen kurtardýðý pozisyon dýþýnda, hayati bir tehlike yaratamayan G.Saray; buna karþýlýk kendi ceza alanýnda, Konoplyanka’nýn oyuncaðý haline dönüþüyordu. Adam ne fýrsatlar buldu da heba etti. Gününde olsaydý, daha ilk yarýda sefilleri oynardýk. Linnes çizgi üstünden top çýkardý.
Rodrigues savruktu... Derdiyok ise, ceza alaný yarým dairesi içinde ve Sfenks pozisyonunda top bekleyen heykel gibiydi. Yerinden kýpýrdamadý... Schalke savunmasýnýn ondan hiçbir þikayeti yoktu. Çünkü bizimki, onlara sorun çýkarmýyordu. Sinan çalýþýyordu ama, yeterli deðildi. Kafayý yardý, savunmayý yaramadý.
***
Ýkinci yarý, Schalke’nýn delici ataðý ile baþladý ve neredeyse mucize kabilinden gol yemedik. Ýkinci kez çizgi üstünden sýyýrdýk. Alman ekibi oyunun hakimi olmaya baþladý. Golü de yedik ama, bereket ofsayttý. Maçýn sonu yaklaþmaya baþladýðýnda, baskýya ve tempoya nihayet ve mecburen yöneldik; fakat iþ bitirecek adamlar ortalýkta yoktu. Ya da beceriksizdi.
Galatasaray’da iyi oynayan kimdi derseniz, (Kaleci Fernando Muslera hariç) kimseyi bulamadým/göremedim. Tek puana þükredelim.