Dün 15 Temmuz’u ve FETÖ’nün hainliğini hep birlikte bir kere daha hatırlattık.
Bu çok önemlidir. Çünkü 15 Temmuz FETÖ’nün, ne kadar “satılabileceğini” ve vahşileşebileceğini gösteren bir gerçektir.
Ancak FETÖ’nün hıyaneti 15 Temmuz’dan ibaret değildir.
Hatta FETÖ karşıtlığını sadece 15 Temmuz’a teksif etmek, gerisindeki daha derin ihanet olan “Haçlı-Siyonist Projesi” ayrıntılarını örtmesi bakımından işlerine bile gelmektedir.
Öyle ya!..
Mesele sadece 15 Temmuz ise Sayın Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi “O gece millete kurşun sıkanlar Meclis’e bomba atanlar yakalandı ve cezalandırıldı. O halde mesele kalmadı! Artık toplumsal barış zamanı!...” demektir.
Ne kadar mantıklı ve adil görünüyor; değil mi!..
Değil beyler...
15 Temmuz, sadece 40 yıllık ifsad projesinin çıkmaza girdiğinin görülmesi üzerine başvurulmuş bir “acil eylem planı”dır.
Zaten başarısız olduğu andan itibaren de, FETÖ ile hiçbir ilgisi kalmamıştır(!)
Evet aynen öyledir.
FETÖ, işi biten yakıt tanklarını gövdesinden koparıp atarak yoluna devam eden uzay mekiği gibidir.
15 Temmuz’da görev alan mankurtlarını, daha yakalandıkları gün unutmuştur...
Cezaevindekilerle irtibatını koparmaması, para yardımı yapması veya uyduruk rüyaları; “Devran dönecek, siz çıkacaksınız, sizi yargılayanlar içeri girecek” palavraları, sadece çözülüp itirafçı olmalarını ve diğerlerinin zihninde de “düşene sahip çıkılmıyor” fikrinin oluşmasını önlemek içindir.
Yani bu hukuk mücadelesi elbette yapılmalı, hainler cezasız kalmamalıdır. Ama bunlar, FETÖ örgütünü değil, üyelerini cezalandırmakta; ihanet şebekesi hiç etkilenmemektedir.
Çünkü FETÖ ile mücadele, maalesef; FETÖ bataklığını kurutacak evsafta ve kapsamda yürütülememektedir.
Üstelik bu kadarı bile bir konsensüsle değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesi sayesinde sürmektedir.
Bunu çok iyi bilen FETÖ ve bağlı olduğu emperyalist akıllar, “Erdoğan’ın görev süresi bitinceye kadar durumu muhafaza etme” çabası içindedir.
Çünkü iyi biliyorlar ki, “Erdoğan gittikten sonra çok şey değişecektir.”
Oysa bu mücadele kişilerle kaim olmamalıdır.
Bu handikabı çok iyi bien Cumhurbaşkanı, doğal olarak sitemlidir. Önceki gün Vahdeddin Köşkü’ndeki sohbette, “Bizi hâlâ anlamak istemeyenler var. Çok yakın dostlardan bile, ‘Bunların üzerine bu kadar gitmek doğru mu’ diyenler var. Biz FETÖ ile mücadelenin bittiği kanaatinde değiliz. Çünkü bunlar adeta vücutta metastaz yapmış bir kanser gibidir. Tamamen temizlenmelidir. Bu can bu tende oldukça bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Yatıyorlar, kalkıyorlar bize saldırıyorlar. Bunlara karşı gerekeni hep birlikte yapmalıyız” dedi.
Sayın Cumhurbaşkanı siteminde haklıdır. Özellikle Erdoğan karşıtı cephede, “Düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesizliğine dayalı; çirkin işbirliği mevcuttur.
FETÖ’ye borç ödeyen Kılıçdaroğlu ve diğer “rehineler” ile, “Bu dönem geçer, fazla göze batmamayım” onursuzluğuyla hareket eden bazı bukalemunlar hiç aklından çıkarmasın ki, FETÖ akrep ruhludur, hiç acımaz; kendisini taşıyanları da ilk fırsatta ısırır.
Kaldı ki asıl mücadeleyi, 15 Temmuz örtüsünün gizlediği “Haçlı-Siyonist savaşçısı FETÖ” ile yapmak gerekir ki bunun tek yolu da, İslamiyet adına “reformist fikirleri” değil, gerçek dinî bilgileri tedavüle sokarak, milleti; bu sapıklıklara karşı dirençli hale getirmektir.