Terör ile Mücadelenin Anatomisi (1)

Ýnsanoðlu on binlerce yýllýk toplumsal tarihinde kendisi için hayati önemde ve asla vazgeçemediði bir ihtiyaçlar piramidi inþa etti. Bu ihtiyaçlar piramidinin en tepesinde her zaman yeme içme en önemli ihtiyaç olarak yerini korudu. Yeme içmeden sonra sýrasýyla barýnma ve güvenlik ihtiyacý geldi. Bu üç ihtiyaç bütün tarih boyunca insanoðlu dediðimiz türümüzün ‘’bütün davranýþlarýný’’ belirledi. Esasýnda adýna kültür dediðimiz ve hayatta kalmamýzý saðlayan bütün bildiklerimizin, öðrendiklerimizin ve uyguladýklarýmýzýn kaynaðýnda bu üç ihtiyacýn mührü vardýr.

Ýnsanlar bu üç ihtiyaç için toplumsallaþýrlar. Bu üç ihtiyaç toplumsallaþmayý bir düzen içinde oluþmasýný zorunlu kýlar. Çünkü düzen içinde toplumsallaþmanýn olumsuz alternatifi kaostur. Kaos hiç bir ihtiyacý karþýlamadýðý gibi, insan olarak hayattaki varlýðýmýzý bir kemirgen gibi kemirir ve bölük pörçük hale gelen varlýðýmýz hýzla ufalarak çürümeye baþlar.

Ýhtiyaçlar piramidinin huzur ve barýþ içinde karþýlanmasý ve mutlu bir toplumsal hayat için hem düzen, olabilmenin gereði, hem de düzenin kusursuz iþlemesi için temsili yönetimlere karar veririz. Hiç kuþkusuz bu süreç burada anlattýðým gibi kolayca oluþmaz, kolayca geliþmez. Çünkü her ihtiyaç ayný zamanda beraberinde bir fikir de getirir. Ýhtiyaçlarýn karþýlanmasýna fikirlerin rekabeti eþlik eder. Bu da bizi siyasetin kaynaðýna, tarih sahnesine çýkýþ nedenlerine götürür.

Tarihin belli dönemlerinde toplum kendi ihtiyaçlarýný karþýlarken ihtilaflar yaþamaya baþlar. Bu ihtilaflarýn siyasi düzeyde þekillenmesi doðal, gerekli ve makbuldur. Bir süre sonra söz konusu ihtilaflar baþka içerikler de kazanýr. Ýdeolojik, kültürel ve ekonomik alanda baþ gösteren yeni ihtilaf çeþitleri geliþip güçlendikçe toplumu kutuplaþtýrmaya baþlar. Kutuplaþan toplum artýk yavaþ yavaþ düzenin dýþýna çýkararak kaotik ortama adým atar.

Bu durumda toplumlar ya yeni bir toplumsal sözleþme yolu ile ortak mutabakatlara varýrlar ya da toplumdaki kaos büyür ve toplum kendi kendini yönetemez hale gelir. Toplumun kendi kendini yönetemez hale gelmesinin en büyük sonucu ‘’güven duygusunun’’ giderek zedelenmesidir.

Güven duygusu zedelenen toplum doðal olarak daha fazla güvenlik talep eder.

Güven duygusu zedelenen toplum ya da güvenlik ihtiyacýný birinci öncelikli ihtiyacý olarak algýlayan toplum, aslýnda iç ve dýþ saldýrýlara daha açýk hale gelir. Toplumu ikna gücüne sahip olmayan, toplumun içinde toplumun büyük bir kesiminin rýzasýný alarak iktidar olma imkanýna sahip olamayan bazý güçler, iþte tam bu süreçte sahne alýrlar.

Demokratik yollar ile iktidara gelme zahmetine girmeyen ve kendilerince daha ‘’kýsa yollar’’ arayan mihraklar, demokratik yollara itibar etmedikleri için bir tür otomatik olarak þiddet ve terör yolu ile toplumu rehin alma yoluna baþvururlar.

Toplumsal düzenin doðal imkan ve dinamiklerine baðlý olmayan güçler, geliþtirdikleri þiddet ve terör eylemleri ile toplumda iki duygu zayýflamasýný saðlamaya çalýþýrlar. Birincisi, toplumun kendi kendini yönetemediðini göstermek, diðeri de hiç kimsenin güvende olmadýðýný ayyukaya çýkarmak.

Kimliði, menþei, amacý ve niyeti ne olursa olsun bütün þiddet ve terör örgütlerinin baþat hedefleri budur. Yönetenlerin yönetemediðini göstermek ve can güvenliðinin bütün ihtiyaçlarýn en tepesine çýkmasýný saðlamak. Diðer bir deyimle toplumun bu iki düzen damarýna saldýrarak toplumun bir tür ‘’komaya girmesini’’ saðlamak. Toplumsal koma toplumsal kaostan baþka bir þeydir.

Peki bu korkunç amaçlar taþýyan düþmana karþý ne yapýlmalý? Bunun cevaplarýný  gelecek yazýlara býrakalým.