Literatürde 109 farklý terör tanýmý olduðu gibi hemen her devletin yasalarýnda da uluslararasý kuruluþlar çerçevesinde yapýlan tanýmlarda da farklýlýklar vardýr.
Küresel düzeydeki ilk tanýmlama 1937 Cenevre Sözleþmesinde bulunur. Sözleþme, terörü doðrudan bir devleti hedefi alan ve dehþet ortamý yaratmayý amaçlayarak özel kiþiler, grup ya da halkýn bütününe yönelik olarak, tasarlanmýþ veya hesaplanmýþ her türlü cezai eylem olarak tanýmlamýþ, ancak bu sözleþme hiçbir zaman uygulamaya konamamýþtýr.
BM’de ise terör eylemi “savaþ suçlarýnýn barýþ zamanýna karþýlýk geleni” mealinde tanýmlanmýþtýr. BM Genel Kurulu’nun 1999 yýlýndaki kararýna göre terör, “özel kiþilere, grup ya da halkýn bütününe siyasi, felsefi, ideolojik, ýrkçý, etnik, dini ya da baþka sebeplerle her türlü yasa dýþý baský yaparak dehþet ortamý yaratmayý tahrik eden tüm cezai eylemler”dir. Buna göre yasadýþý olan her eylem, uygulama ve yöntem terör içine dahil edilmekte, terör eyleminin amacý da her þey olabilmektedir. Diðer bir ifadeyle terör eylemini þiddete dayalý diðer suçlardan ayýrt edici bir özellik belirtilmemektedir.
Avrupa’daki tanýmlar
1977 Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleþmesi terörü bazý kýsýtlý koþullara altýnda bir eylem olarak tanýmlarken NATO mevzuatý, taným yapmaksýzýn terörle mücadeleyi, üstelik askeri mücadeleyi, dünyanýn birçok yerinde mümkün kýlmaktadýr.
Ýnsan Haklarýný ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Avrupa Sözleþmesi’nde ise terör, baþkalarýnýn insan hak ve temel özgürlüklerini yok etmeyi amaçlayan yýkýcý eylem olarak tanýmlanýr.
AB mevzuatýna giren 2001 Terörizmle Mücadele kararýna göre ise terörün tanýmý gayet geniþ tutulmakta, eylemler ayrýntýsýyla sýralanmakta, ancak terörü adi suçtan ayýracak temel göstergeleri belirtmekten uzak kalmaktadýr. Bununla birlikte söz konusu mevzuatýn baþlangýç cümlesi olan “..Her üye devlet, kendi ulusal hukukuna göre tanýmlanmýþ olan, bir þahýs ya da grup tarafýndan bir veya birden fazla ülkeye karþý...” ifadesi, kilit önemde kabul edilmektedir.
Türkiye’den farklar
Uluslararasý kurumlar ile AB nezdinde yapýlan tanýmlarda terörün esas maðduru olarak bireyler tanýmlanýr; bizdeki tanýmda ise devletin önceliði bulunur. Bu durumda bizde terörün tanýmý daha dar bir anlam ifade eder. Bizde, terör eylemleri de uluslararasý mevzuattaki kadar ayrýntýlý ele alýnmaz.
Ortaya çýkan bu ve benzeri farklýlýklarýn en önemli nedeni, Türkiye’deki yaygýn terörün PKK eylemleri olmasý ve PKK’nýn da sivillerden çok devlet memurlarýný hedef almýþ olmasýdýr. Bu, AB ülkelerinden çok farklý bir durumdur. Dolayýsýyla bizde geliþen refleks, devletin bireyleri deðil devleti korumasý þeklindedir.
Bir diðer farklýlýk ise AB mevzuatýnda eylemler, hedefler, örgütler açýkça tanýmlanýrken bizde bu denli net tanýmlarýn olmamasýdýr. AB’nin zaafý, tanýmlananlar dýþýndaki eylemlerin terör sayýlmamasý, bizdekinin zaafý ise her faaliyetin eylem sayýlabilmesidir.
Tüm bunlara raðmen, her kurum ve devletin terör konusunu kendi meþrebine, yaþadýklarýna ve tarihsel gerçeklerine göre doldurduðu bir gerçektir.
Bugün AB ile Türkiye arasýndaki en temel hukuki anlaþmazlýk konusu ise BM, AB ve hatta ABD’nin yaptýðý gibi teröristlerin ve terör örgütlerinin bir listesinin Türkiye’de düzenli olarak yapýlmýyor ve yayýnlanmýyor olmasýdýr. Türkiye hukuken bu tarzý uygulasa bile, terör eylemleri sürerken listelerini her saat baþý yenilemek durumunda kalabilir. AB tarafýnýn anlamaktan imtina ettiði hassas içerik burada yatmakta; mesele “senin teröristin-benim özgürlük savaþçým” konusunda kilitlenmektedir.