Terör ve muhipleri

İki yıldan bu yana Türkiye ile DAEŞ’i ilişkilendirmeye çalışanlar önceki günkü Sultanahmet saldırısından sonra neredeyse “besle kargayı oysun gözünü” anlamına gelecek rezil yazılar yazıyorlar. Analiz değeri zaten yok. Başkasına tesir kabiliyetini de yitirmiş sadece kendini tatmin eden bir propaganda dili... 

Yalanın bini bir para. Ahlak ve vicdan deniz seviyesinin altında. Milletle ünsiyet kabiliyeti sıfır. Türkiye’ye hasmane yaklaşan ülke ve odaklarla ilişkiler ise pekiyi!

DAEŞ’le ilgili yalanın nasıl bir prosesle üretildiğini, hangi araçlarla dolaşıma sokulduğunu anlamak için şu meşhur kebapçı fotosuna, DAEŞ petrolünün taşındığı söylenen güzergaha ve bu yalanların hangi ülke ve çevrelerce kullanıldığına bakmak yeterli. 

İddia sahipleri PYD’nin DAEŞ petrolünden aldığı komisyonun ihmal edilebilir seviyede olduğunu düşünmüş olacaklar ki güzergahın PYD’nin kontrolünde olan bölgelerden geçtiğini hesaba katmamışlar. Ama dedik ya yalanla beslenmiş bir propaganda aygıtı var ortada. Bu aygıt, başlarda zehirli bir algı üretir, epey de zarar verir ama orta ve uzun vadede ancak kendini tatmine ve dolayısıyla kafayı kuma gömen keskin inançlılar oluşturmaya yarar. Olan da bu zaten.

Şalvar ve sakalı DAEŞ’e zimmetleyen şuursuzlara, Rus ve İran medyasına, içimizdeki Rusçulara ve İrancılara, hep kazık yediğimiz batılı müttefiklerimize, onların yeni flörtü PYD-PKK medyasına ve tabii ki PKK muhibbi 1128 aydına, geç uyandığı için meşum bildiriye imza atamayan ‘şanslılara’, kendini PKK’nın aparatı yapan HDP’lilere falan sorsanız; DAEŞ terörünü “şiddetle lanetliyorlar”, hatta terör karşısında birlik olmaya falan çağırıyorlar. 

***

Tezinizi bizzat DAEŞ çürütüyor, farkında mısınız?

Tıpkı arka çıktığınız PKK gibi, DAEŞ’in de en çok zarar verdiği ülke Türkiye. Ve Türkiye sadece 2013’te DAEŞ’i terör örgütü ilan ettiği için değil DAEŞ’in zayıf düşürdüğü Suriye muhalefetini desteklediği için de DAEŞ’in hedefinde.

DAEŞ’in, PYD’ye saldırması da PYD’ye değil yine Türkiye’ye husumetinden. DAEŞ’in taşeron bir örgüt olduğunu, PYD ile eş zamanlı olarak güçlendiğini ve asıl oyuncuların ise vekalet ettiği ülkelerin istihbaratları olduğunu akılda tutmak kaydıyla... 

2011’den bu yana Türkiye’nin; komşuları için, İslam coğrafyasının mazlum halkları için, Kürt vatandaşları ve Kürt soydaşları için bir hayali vardı: Diktatörlerden kurtulmuş, yöneticilerini halkların seçebildiği bir İslam coğrafyası... İçeride ise ret-inkar-asimilasyon politikalarının, 80 darbesinin, Diyarbakır cezaevinin beslediği, büyüttüğü PKK terörünü Kürtlerin demokratik haklarının önündeki engel olmaktan çıkarmak ve Türkiye’deki Kürt vatandaşların bölgedeki Kürtlerle kurulacak iyi, güçlü ve geleceğe dönük sağlam ilişkilerin yapıcı parçası kılmaktı.

Güzel başlayan bir hikayeydi vesselam. Fakat neredeyse Türkiye’nin elini uzattığı her şeyin ateşe verildiği bir karanlık senaryoya dönüştü-rüldü.

DAEŞ, Arap Baharı’nı ümmetin kışına çevirmeye çalışan karanlık ve maskeli yüzlerin maymuncuğu olarak iş gördü bu süreçte. Suriye isyanını kirletip attı. Türkiye’nin burnunun sürtmesi için ne gerekiyorsa fazlasıyla yerine getirdi. Türkiye’deki çözüm sürecini Suriye’deki iç savaşın diyetine dönüştürdü.

“Türkiye, Kürtleri katleden DAEŞ’e yardım ediyor” cümlesine yardım ve yataklık eden Kobani travmasını yarattı. Irak’taki Şii milislere karşı savaşan, Musul’u anahtar teslimi ele geçiren DAEŞ görevi gereği Kürtlerin yaşadığı kuzeye yöneldi. 

2011 şartları bugünden geriye bakınca ne kadar da naif, değil mi?

İstanbul’a gelen hemen her turistin mutlaka uğradığı en merkezi yerde DAEŞ saldırı düzenliyor. Üstelik ölenlerin çoğunluğunu da mülteci sorununda kilit ülke olan Almanya vatandaşları oluşturuyor. İyi planlanmış bir terör saldırısı fakat bitmiş değil, devam ediyor. “Ambulanstan önce yayın yasağı” demeçleriyle, “Türkiye, Suriye’deki politikasının bedelini ödüyor” sözleriyle...

Katil ise eserini seyrediyor.

Terör zaten eylemin sonrasında söylenecekleri hedefler. Yer, zaman, kimlerin öldürüleceği hedefe göre farklılık gösteren detaylar. Terörün vermek istediği mesajı Sultanahmet meydanından kaldırıp bir kez daha Türkiye’ye doğrultanlara bakın, ne olduğunu anlarsınız zaten.