Terörist ülke

Hayır, Amerika’dan ya da “terör uygulamalarıyla” ayakta kalmaya çalışan İsrail’den söz etmiyorum.

Bu ülke, El-Kaide’ye yardım göndermekle suçlanan bir ülke.

İsmi Türkiye...

Bu suçlama da, ilginçtir, Türkiye’de yayın yapan bazı gazeteler tarafından yöneltiliyor.

Serdar Turgut’tan istihbar ettiğimiz habere göre, dünyada (daha doğrusu “yenidünyada”), Türkiye’yi “terörist ülkeler” kategorisine sokmayı amaçlayan bir çalışma yürütülüyormuş.

Bu çalışmanın ayaklarından birini, Türk entelijansiyası oluşturuyor elbette... Manipülasyonlar, asparagas haberler, ceffelkalem sunulan malzemeler, öncelikle bu algıyı (terörist ülke algısını) tahkim etmeye yönelik.

Bu entelijansiya, algı operasyonunu yürüten odaklarla ilişki ve işbirliği halinde... “Gezi” olaylarından sonra bu ilişki aleniyet kazandı. Buna dair sayısız örnek var elimizde.

Bir ülke düşünün ki, aynı anda hem El-Kaide’ye yardım göndermekle, hem de “Persçi” olmakla suçlanıyor...

Daha da kötüsü, bu ülkenin istihbarat örgütü, terörist gruplarla iç içeymiş gibi gösteriliyor. (MİT krizini ve Hatay’da yaşanan TIR hadisesini hatırlayalım.)

Kitabın orta yerinden konuşmak iktiza artık:

Bağımsız politika izleyemezsin; çevre ülkeleriyle ilişkilerinde tarihsel konumuna atıf yapan bir tutum içinde (“bağımsızlıkçı” bir tutum içinde) olamazsın.

Buna yeltendiğin an cezalandırırlar seni.

İsrail’i eleştiremezsin...

Hele, İsrail’in “işgalci politikalarından” şekvacı olamazsın...

İtirazlarını, ancak dost ve müttefik ülkelerin çizdiği sınırlar içinde dile getirebilirsin. İtirazcı olmaman tercih sebebidir tabii...

Birtakım uluslararası yükümlülüklerini (vaktiyle “dayatma” olarak sunulmuş birtakım yükümlülüklerini) unutup, stratejik yatırımlara yönelemezsin. Eskilerin ifadesiyle, “icat çıkaramazsın...” 

Mesela, “milli savunma sanayidiyemezsin. “Bölgede bir ağırlığım var” deyip, oyun kurucu rolüne soyunamazsın... “Sevr” şartlarıyla çıkarlar karşına. Üzerler...

Kendi enerjini üretemezsin.

Kendi altyapını tahkim edemezsin.

Demiryollarına “işlerlik” kazandıramazsın.

Köprü yapamazsın... (Köprü yapacaksan da, “Bu köprüyü uluslararası transit geçişi kolaylaştırmak için tasarladık” deme... Ayrıca böyle bir şeyi aklından geçirme. “Bu köprü İstanbul içindir... Trafiği rahatlatmak içindir... Kadir Topbaş’ın seçimi yeniden kazanması içindir...” filan de. Merkel’i üzme.)

Havaalanı açamazsın... “Dünyanın en büyük havaalanını inşa ediyoruz, dağıtım merkezi artık İstanbul olacak, Frankfurt’un önceliği kalmayacak” diyemezsin...

Üzerler...

Boğaza paralel, yeni bir  “geçiş kanalı” açamazsın...

Hemen uluslararası dayatmaları hatırlatırlar. Bin dereden su getirirler.

“Montrö”filan demeye başlarlar. Aba altından İngiliz sopası gösterirler.

Üzerler...

Üzülmek ve “terörist ülkeler” listesinde yer almak istemiyorsan, stratejik yatırımlardan derhal vazgeç...

Enerjide “dışa bağımlı”  konumunu sürdür.

Milli savunma fikriyatını rafa kaldır.

Dünyaya haraç ödemeye devam et.

HAMİŞ:

Konuyla ilgisi yok ama kaç aydır masamda durup duran ve ara ara okuduğum bir kitaptan haber vermek istiyorum:

Muhittin Bilge, “Batılılaşma, Sivil Toplum ve Cuntacılık” başlığı altında İdris Küçükömer’i incelemiş.

Rahmetli hocanın fikir dünyası, otuz iki kısım tekmili birden bu kitapta... “Okuyalım, okutalım” derim.