Terörün özü

Son terör olaylarýný anlamak için baþlangýcýný doðru anlamak gerekir. PKK kurulduðunda Dev Yol, Devlet sol gibi sosyalist bir hareketti. Ýsminin içindeki Kürtleri hatýrlatan kelme bir soyu deðil, bölgeyi temsil ediyordu. Yani Tunceli’ye Dersim demek gibi bir þeydi. Bu örgüt de diðerleri gibi eylemler yaptý ve terörün hedefinde bölgedeki aðalýk düzeni vardý.

Bu hareketi büyüten alýnan tedbirler oldu, Devlet bir avuç teröriste karþý, sonunda sayýsý 80 binlere varan koruculuk kurumunu oluþturdu. Bu durum devletin aðalarýn  yanýnda olduðu izlenimini yarattý ve PKK devleti de hedef almaya baþladý. O dönemde de bunun çok yanlýþ olduðunu düþünüyordum ve korucu olamayanlar da maddi çýkar ve güvenlik saðlamak amacýyla, hiçbir ideolojik temele dayanmayan, ancak bir tarafý tarif eden PKK’ya hýzla katýldýlar.

***

1991 yýlýnda Turgut Özal, Kürt sorununu konuþmak için beni Köþk’e davet etti. Buluþma pazar günüydü ve etrafta çok kimsenin bundan haberdar olmamasý isteniyordu. Konuþma süresince de radyo yüksek sesle açýk tutuldu. Bu, o dönemde dinlemeleri engellemek için kullanýlan bir metottu ve devletin baþý bile bu endiþeyi taþýyordu. Yüksek bürokraside Özal’a nasýl bakýldýðýna dair izlenimlerim olduðu için yapýlaný yadýrgamadým. O sýrada telefon çaldý ve Turgut Bey konuþtu. Dönüþünde Adnan Kahveci’nin de benim gibi düþündüðünü ve sýradan halka tahsis edilmek üzere 80 bin iþçi kadrosu açtýðýný söyledi. Ýki þeye karþý olduðumu söyledim. Birincisi olaya diðer sol örgütlerin yaptýðý gibi sýradan bir asayiþ sorunu olarak bakýlmasý, ikincisi Güneydoðu’daki yapýnýn deðiþtirilmesi için önlem alýnmasý gerekirken bunu bir soy çatýþmasýna çevirmek olduðunu söyledim. Bunun sadece bireye hizmet için yapýlan yatýrýmlarýnýn artýrýlmasý ile saðlanamayacaðýný, oradaki aþiret reislerinin ya da baþkalarýnýn bireysel yatýrýmlar yapmasýnýn saðlanmasý ile mümkün olacaðýný söyledim. Çünkü o sýrada devletin yaptýðý yatýrýmlarda da korucu baþlarýnýn etkili olduðu söyleniyordu.

Bu sýrada olayý bir iç mesele olmaktan çýkarýp, bölünmenin alt yapýsýný hazýrlamak isteyen dýþ destekli iç güçler ve PKK’yý sosyal bir hareket olmaktan çýkarmak isteyen dýþ güçler devreye girdi. Doðu’ya gönderdiðimiz insanlara Þark hizmeti yapýyor derken orada sosyal bir sorun olmadýðý söyleniyor, bu sorunu tartýþmak bir yana, Kürt demek bile bölücülük sayýlýyordu. Sorunun çözümü, bir yanda teröristlere hiç müsamaha göstermeden mücadele etmek, diðer yandan bölgedeki sosyal yapýyý çaða uydurmaya çalýþmakla mümkün olacaktý. Hareketi bu hale dönüþtüren dýþ ve onlarýn yönlendirdiði iç güçler oldu.

Dýþarýdan müdahale eden güç tek deðildi. Önce bazý Avrupa ülkeleri olayý kontrolüne almak istedi ve ülkemizi kendi politikalarýna uygun olarak yeniden þekillendirmeye çalýþtý. ABD bu politikaya karþý olduðu için inisiyatifi ele aldý. Böylece sorun PKK’nýn bir markaya dönüþtüðü ve uluslararasý bir mücadelenin aracý haline geldi.

Artýk terörle mücadelenin bir avuç teröristi etkisiz hale getirmekle çözüleceðini düþünmekten vazgeçip dýþ güçlerin etkisiz hale getirmesi ile mümkün olduðunu düþünmek gerekir. Türkiye’de taþ ve molotof kokteyli atarak geçimini saðlayacak ve kiþilik sahibi olacaðýný zanneden çok insan vardýr.