Türk sinemasýnda oyuncu darboðazý yaþanýyor. Ama beklenmedik anda bir performansla karþýlaþýyorsunuz ve “Bu oyuncuyu þimdiye kadar filmlerde niye görmedik?” diye soruyorsunuz. Bu sürpriz isimlerden biri de Ýpek Türktan Kaynak. Ýki kýz kardeþin öyküsü üzerinden kadýna þiddet konusunu iþleyen Kusursuzlar filmindeki performansýyla Malatya Film Festivali’nde En Ýyi Kadýn Oyuncu ödülünü kazanan Türktan, sinemaya ve hayata dair sorularýmýzý cevapladý.
-Senaryoyu okuduðunuzda size “Ben bu filmde oynamak istiyorum” dedirten þey neydi?
Böyle güçlü kadýn karakterlerin yazýldýðý senaryolar bulmak, karþýlaþmak çok zor. Bu benim ilk film deneyimim ve iki kýz kardeþin öyküsü çok cazip geldi.
-Çok zayýf gibi göründüðü anlarda bile güçlü bir duruþ sergileyen bir karakteri canlandýrýyorsunuz. Role nasýl hazýrlandýnýz?
Lale karakteri hem pasif hem agresif. Bu karaktere bir psikologla, travma geçirmiþ bir kadýnýn geçireceði süreçler üzerine çalýþtýk. Çekimler baþlarken bu bilgileri nerede kullanacaðýmý bilmiyordum açýkçasý. Aslýnda bunu söylersem filmin sonunu söylemiþ gibi olacaðým ama Lale þiddet gördü ve o þiddeti uygulayan kiþinin enerjisi var içinde. Artýk ne olursa olsun negatif de olsa bir iliþkiyi paylaþýyorlar. Karakterimi canlandýrýrken, bu iliþkiyi ve bu þiddeti uygulayan kiþinin enerjisini kullandým. Agresif çýkýþlarýnýn olduðu sahnelerde özellikle.
-Sonuçta kadýnlar da içinde bulunduklarý topluma göre bir role bürünüp onun sertliðinde karþýlýk vermeye çalýþýyor...
Ve bunun için bazen erkeksi tavýrlarý bazen de bir yaratýða ait tavýrlarý istemeden seçiyorlar. Ne kadar bastýrýrsanýz o kadar daha farklý bir yaratýk olarak çýkýyor. Aslýnda kadýn ve erkek olarak deðil, bir insanýn dramý olarak düþünmeye çalýþtým.
-Çoðunlukla þiddet gören kadýnlarýn köy ya da varoþlarda yaþadýðý düþünülür ama siz kentli ve toplumun üst tabakasýnda yer alan bir þiddet maðdurunun öyküsünü anlatýyorsunuz.
Kentte yaþayan kadýnlar daha üstü kapalý, daha da baskýlayarak yaþýyorlar bunu. Biz de baþka þekilde bastýrýyoruz aslýnda, þiddet ayný þiddet. Tabii ki boyutlarý ve þekli farklý, yoldan çýktýðýmýz an yaþadýðýmýz þeyler...
-Dizi filmlerin ardýndan sinema tecrübesi yaþadýnýz. Sizce ikisi arasýnda nasýl bir fark var?
Dizide pek bir þey anlamamýþým, çabuk yetiþmesi gereken bir program vardý. Yine de çok þanslýydým, harika bir setteydim. Üç sezon sürdü ama çok az haþýr neþir olabildim kamerayla. Ama sinema filmi ortamý bence bambaþka bir disiplin. Her gün baþka bir þeye þaþýrýyorduk Esra ile (Esra Bezen Bilgin).
KADINLARIN ‘DERDÝ’ VAR
-Türk sinemasýnda 90’lý yýllarýn ortasýna kadar feminizm kokan filmler izledik. Ama son yýllarda kadýn temalý filmlerde bir geriye gidiþ, cesaretsizlik mi söz konusu?
Cesaretsizlik diyemeyeceðim. Dizi furyasýyla beraber insanlarýn ilgi odaðý deðiþti, toplum ne istiyorsa o tarafa yönelme oldu. Sinema sektörünün de kafasý karýþmýþ olabilir. Þu anda baþka bir deðiþim var. Kadýn oyuncular var elimizde, müthiþ kadýn oyuncular! Fakat karakter olmayýnca, oyuncu ne yapsýn?
-Senaryo olmadýðý için mi böyle, yoksa oyuncularýn da toplumsal deðerler gerekçesiyle geriye adým atmasýyla da mý ilgili?
Belki de bazý maddi sebeplerle olabilir. Demek istediðim zamaný yok insanlarýn, tiyatroya bile zamanlarý yok.
-Kadýn oyuncularýn bu konuyu ‘Dert edindiklerini’ düþünüyor musunuz veya olmasý gerekiyor mu?
Kesinlikle kadýn oyuncularýn ‘bir derdi’ var. Kadýn karakterler çok az yazýlýyor, çok renksiz. Erkek gözüyle yazýlýyor. Sorun yaþýyoruz. Ben 33 yaþýndayken ilk defa tesadüfen bir filmle karþýlaþabildim. Sekiz yýllýk tiyatro oyuncusuyum, dört oyunda yer aldým. Doðru projelerle doðru oyuncularýn karþýlaþmasý maalesef güç, kadýnlar için daha zor.
O kadar hayraným ki arkadaþý olamýyorum
-Esra Bezen Bilgin ile iki kardeþi oynuyorsunuz. Ýkinizin de ilk sinema filmi. Onun belki Beþ Vakit filminde küçük bir rolü vardý. Türkiye’de artýk sinema oyuncusu ne yazýk ki diziden geliyor ve filmlerde bunun izlerini de görüyoruz. Ama Kusursuzlar filminde iyi bir performans sergilediniz. Bu olgunluðu nasýl yakaladýnýz?
Esra (Bezen Bilgin) sayesinde oldu. Çok iyi bir tiyatro oyuncusu, büyük hayranlarý var. Ben de ders gibi gider izlerim. Ona o kadar hayranýyým ki arkadaþý olamýyorum, öyle bir mesafeyi koyuveriyorum bir anda araya. Esra buna gülüyor tabii ne yapsýn. Ýkimiz ortaya bir iliþki çýkardýk. Ýyi anlaþýyoruz, birbirimizi seviyoruz. Yine yönetmenin de sayesinde, bizim beraber çalýþmamýza da izin vermedi Ramin (Matin). Bir araya hiç gelmedik. Okuma provasý hiç yapmadýk, ayrý ayrý psikolog ve Ramin’le görüþüyorduk çekim zamanýna kadar. Normal hayatta karþýlaþýyorduk, tabii ki tiyatroda film üzerine konuþmadýk. Fakat bir bað var, çok seviyoruz birbirimizi belki! Bu olabilir. Ve onun muhteþem yeteneðinden belki de...