19. yüzyýlda uluslararasý sistemi belirleyen iki büyük güç olarak Fransa ve Birleþik Krallýk vardý. Bu iki güç, sömürge alanlarýný geniþletmek ve/veya buralarýn hakimiyetini diðerine kaptýrmamak için bir dizi “vesayet” savaþý sürdürmüþler, doðrudan karþý karþý karþýya gelmemeye özen göstererek ülkeleri ve halklarý birbirlerine kýrdýrmýþ; iktidarlarla halklarý karþý karþýya getirmiþ, sonra da birer kurtarýcý gibi sahneye çýkarak egemenlik alanlarýný saðlamlaþtýrmýþlardý.
Osmanlý-Rus dengesini temel düzlem olarak alan bu iki ülke, Osmanlý ile Rusya’nýn düþman olmalarýný ve içlerinden birinin diðerini ortadan kaldýrmayacaðý ölçüde savaþmalarýný öngörmüþlerdi. Kýsacasý Fransa ve Birleþik Krallýk, Rus ve Osmanlý devletlerinin berabere kalmalarýna çok çalýþmýþlardý.
Fransa ve Birleþik Krallýk, iki ciddi rakip olmalarýna raðmen, ayný zamanda da bu rekabetlerini denetimli hale getirmeye çabalamýþ, karþý karþýya geldikleri oranda anlaþma da saðlamýþlardý. Yani bir tür anlaþarak mücadele yöntemi uygulamýþlardý.
Eski sistem
Ýki ülkenin rekabet ve uzlaþma noktalarýný anlamak için sadece Afrika kýtasýnda Fransýzca ve Ýngilizce konuþulan ülkelerin haritalarýna bakmak yeterli. Fransýzca konuþulanlarý maviye, Ýngilizce konuþulanlarý kýrmýzýya boyasak, stratejik olarak nasýl bir paylaþým gerçekleþtirdiklerini görmek zor olmaz.
Benzer bir durumu Ortadoðu tarihinde de görmek mümkün. Her ne kadar Ortadoðu’daki paylaþýmlarý daha çok stratejik geçiþ yollarý, boðaz, kanal ve körfezlerde daha net görmek mümkünse de, “orasý senin-burasý benim” oyunu bu bölgede de yaþanmýþtý. Çok kabaca, birbirine bugün komþu olan ülkelerin birisinde Fransa etkiliyse, diðerinde Birleþik Krallýk etki yaratmýþtý. Cezayir-Libya, Tunus-Mýsýr, Suriye’nin bir kýsmý-Irak’ýn bir kýsmý ile Lübnan-Filistin bölgesi gibi. Zaten anlaþamadýklarý yerlerin de parçalara ayrýlarak paylaþýlmasý söz konusu olmuþtu.
O zaman da terör vardý, o zaman da “ondan yana halklar-bundan yana halklar” oluþturulmuþtu, o zaman da daha önce hiç görülmemiþ þiddeti savunan akýmlar ortaya çýkmýþ, yeni yeni örgütler, yapýlar kurulmuþtu.
Sonunda Almanya’nýn sisteme dahil olmasýyla bu denge bozulmuþ ve dünya savaþý çýkmýþtý.
Yeni sistem
Savaþ sonrasý Fransa ile Birleþik Krallýðýn yerini ABD ile SSCB almýþtý. SSCB’nin daðýlmasýyla birlikte sistem bir süre sarsýntý geçirdiyse ve küresel bir yapý ortaya çýktýysa da bugün yeniden ikili bir denge arayýþý söz konusu.
Putin Rusya’sýnýn eski sisteme olan özlemi ABD’den çok daha fazla; ancak Suriye’ye yaptýðý müdahale ile ABD’yi de bu özleme ortak olmak zorunda býraktý. Bugün, bu iki rakip gücün Ortadoðu’daki davranýþlarý Fransa-Britanya modeline benziyor. Bu ikilinin bölgede gözettiði denge Türkiye-Ýran dengesi, etki alaný mücadelesinin keskinleþtiði bölge tarihtekinin aynýsý, halklar, gruplar ya da örgütleri her ikisi de eþ zamanlý kullanma eðiliminde ve oyuna kimin ne kadar gireceðine birlikte karar veriyor gibiler.
Günümüzde, sistem dýþýna itildiði için Savaþ öncesi Almanya gibi dengeyi deðiþtirecek bir oyuncu yok. ABD ve Rusya’nýn en dikkat ettiði konu da bu. Hem sistemi ikili bir dengeye oturtmak, hem bir üçüncü oyuncunun güçlenmesine izin vermemek, hem de bu üçüncüyü saha dýþýna itmemek. Dolayýsýyla sistem istikrarý açýsýndan sorun ABD ile Rusya’da deðil, üçüncü oyuncularýn bu sisteme razý olup olmamalarýnda. Çizgide tutulmaya çalýþýlan Almanya ya da Çin gibi üçüncü ülkelerle bu ikilinin kurduðu iliþkiler, üçüncüler için bir tür cesaret tüneli gibi görüldüðü sürece ise ikilinin öngördüðü sistem kurulamýyor.