BÝZLER... Cumhuriyetin kurulmasýndan bu yana “had bildirenlerin” hüküm sürdüðü bu ülkenin “ÖÐRENÝLMÝÞ ÇARESÝZLÝÐÝ”yle büyüyen nesilleriyiz.
Yüz yýllýk bir hikayemiz var bizim. Bu ülkede analar hep aðladý, babalar aðladý, çocuklar aðladý, konu komþu dostumuz atalarýmýz aðladý, herdaim anamýzý aðlattýllar velhasýlý kelam...
Devrim dediler aðlattýlar darbe dediler aðlattýlar, yaptýklarý zulümler yapacaklarý zalimliklerin garantisi olsun, iyice belleyelim unutmayalým diye zulümlerine isimler verdiler, imzalarýný attýlar göstere göstere.... Öldürmeye, iþkenceye, sahipleri olduklarý ülkeyi beðenmiyorsak kovmalara doyamadýlar. Onlar hiç ölmeyeceklerine, yaptýklarýný bedelini ödemeyeceklerine inanýrken bizleri de buna inandýrdýlar.
ÖÐRENÝLMÝÞ ÇARESÝZLÝÐÝMÝZ kaderimiz oldu. Yediðimiz tokatlarla yüzlerimiz nasýr baðladý, vurula vurula sýrtýmýz kamburlaþtý; adým atamaz, düþünemez olduk. Ama onlar vurmaktan, iteklemekten yorulmadýlar. Üç günlük dünyayý kendilerine cennet bizlere cehennem ettiler. Ne yalan söyleyelim, bizler yine de “öðrenilmiþ çaresizliðimize” raðmen bir gün bu ülkeye de bir Molla Kasým’ýn geleceði umudunu hiç eksik etmedik burkulmuþ yüreklerimizden.
***
Tarih 2012. Yine bir Cuma günü ve akþamý. Bakmayýn siz “kararý deðersizleþtirmek” için toplumu hipnotize edercesine tekrarladýklarý “bir rövanþ almanýn zevki için, bir karar vermiþlerdi, uygulanacaktý. Davanýn baþýndan beri, gerçek bir savcý, gerçek bir mahkeme yoktu” sözlerine. Türkiye tarihinde ilk kez savcýlar ve hakimler, bu ülkenin masum halkýna indirmek istedikleri balyozu zalimlerin elinden alýp, onlara “durun bakalým” diyen bir mahkumiyet kararý verdiler. Dokunulmaz kiþilere dokundular ve Türk siyasi tarihinde ilk kez “darbeye teþebbüs”ün hesabýný sorabildiler. Elbette ki, TSK’nýn imajýný zedeleyecek kadar ordu mensubunun “darbeci” olarak yargý önüne çýkýyor olmasý ve mahkum olmasý hepimiz açýsýndan içler acýsý ve üzücü bir durum.
Özgürlükçü fikirlerine hayran olduðum bir meslektaþýmýz her zamanki gibi “modüs operandi” yaparak, “Balyoz davasýnýn sonuçlarý beni þaþýrtmadý. Fakat Silivri Cezaevi’nin önünde elleri titreyerek aðlayan eþler ve çocuklar mideme oturdu” diyor. Sorarým kendisine. O “Balyoz” inseydi, tutuklanacak 250 bin kiþiyle birlikte yüreði yanacak, feryatlarý göðe yükselecek milyonlarca kiþinin acýsý midesine oturacak mýydý?
Cezaevinin önünde aðlayan kadýnlara bakarken, biri dört aylýk iki küçük çocuðun annesi olan Cihan Uzun’un, kocasýnýn tabutuna sarýlmýþ “Bugünün bütün gazetelerini toplayýp saklayacaðým, iki oðlun da senin yolunda, savcý olduklarý gün bugünün gazetelerini vereceðim Muradým” derken döktüðü gözyaþlarý da midesine oturdu mu? Çok deðil, hatýrlamamasýna imkan yok, 28 Þubat sürecinde ordudan atýlan subaylarýn, eþlerinin ve çocuklarýnýn gözyaþlarý, çaresizlikleri midesine oturmuþ mudur?
Okullarý önünde yerlerde sürüklenen gencecik Ýmam Hatipli kýzlarýn, üniversitelerin kapýsýndan çevrilenlerin gözyaþlarý için midesinde yer var mýdýr, merak ediyorum? Ýþ adamlarý itiraf ediyorlar, siyasetçiler itiraf ediyorlar, medyanýn aðýr toplarý itiraf ediyorlar artýk geçtiðimiz yirmi yýlda neler yaþandýðýný... Bütün bunlarýn failleri, aktörleri þimdi yaptýklarýnýn bedelini ödüyorlar ve ödeyecekler. Eþleri, çocuklarý aðlýyor diye “yaptýklarýnýn bedellerini” ödemesinler mi?
Eminim ki sadece “göstermelik” bir biçimde “mideme oturdu” diyen, gerçekte “gözyaþý” dökmemiþtir bile. Ancak o görüntüleri izleyince, yüreðimin parçalandýðýný ve sahiden aðladýðýmý yüreðim kaldýrmadýðýný söyleyeyim.
Þimdi “rövanþist” diye baðýracaklara: Rövanþist deðilim, vicdanýmý yitirmedim.
Keþke bu ülkeyi bu hale getirmeselerdi... Ancak herkes yaptýðýnýn bedelini ödemeli.
Bakýn, avukatlarýn okuduðu bildiride mahkumlar hâlâ tehdit etmeye devam ediyorlar. “Ortada gerçek savcý, gerçek mahkeme yoktu” diyeceðinize, “yarýn güç bizim elimize geçtiðinde” diyerek aba altýndan sopa gösterenleri tartýþalým. Ben o sanýk avukatlarýnýn okuduðu bildiriyi dinleyince “sen ölürsen çocuklarýndan senin hesabýný soracaðýz” diye mail atanlarý hatýrlayýp ürktüm. Bilmem anlatabiliyor muyum?