Kiþi kültü iki bakýmdan zarar veriyor toplumlara. Birincisi, olumlu geliþmeleri “ilahi nitelikler” taþýyan kahramanlarýn kiþisel baþarýsý olarak görmek yeni nesillerde gayret ve özgüven eksikliði oluþturuyor; mehdi bekler gibi yine bir kahramanýn çýkýp meseleleri halletmesini bekliyor insanlar. Ýkincisi, baþlarýna gelen olumsuzluklarý “kötü adam”larýn çevirdiði entrikalara veya komplolara baðlayýnca da hadiseler arasýndaki sebep-sonuç iliþkilerini deðerlendiremiyor; ayaklarý yere basmadýðý için doðru tercihlerde bulunamýyorlar.
Þahsen benim “Atatürk olmasaydý...” edebiyatýna karþý çýkmamýn sebebi bu. Bu baðlamda özetle “Türk modernleþmesi Osmanlý’dan Cumhuriyet’e kesintisiz bir süreçtir. Onun için Atatürk olmasaydý da Atatürk’ün yaptýklarýný yapacak birileri olurdu” görüþümü dile getirdiðim bir önceki yazýya hiç ummadýðým tepkiler geldi. Her iki taraftan da...
Anladým ki bu konularýn soðukkanlý biçimde analiz edilmesi kimseye bir þey ifade etmiyor. Yaralarý acýyan insanlar analiz istemiyorlar. Bir tarafta bunca zaman Atatürk sopasýyla dövülmüþ insanlarýn biriktirdikleri öfke var; öbür tarafta ise özellikle bu dönemde haksýzlýða uðradýklarýný düþünen bir baþka kitlenin sýðýnaðý durumundaki Atatürk var.
(Üçüncü bir kesim daha var ki onlar Atatürk’ü laik ideolojinin veya çaðdaþ yaþam tercihinin güvencesi olarak deðil, Türkiye’nin baðýmsýzlýðýnýn ve milli bütünlüðünün sembolü olarak görüp benimsiyorlar ve bu tarihi þahsiyetin günlük ideolojik kavgalarýn aleti olmasýndan rahatsýz oluyorlar.)
Bu çerçevede bu yýl 10 Kasým’da Anýtkabir ziyaretçilerinin daha önceki yýllardan çok daha yüksek sayýda olmasýný dikkatle deðerlendirmek ve toplumun bir kesiminin psikolojisini anlamaya çalýþmak hem siyasetçilerin hem de aydýnlarýn görevi olmalý.
Diðer yandan, Atatürk üzerinden yürütülen kavgalarýn bir maðduru da tarihi gerçekler... “Köle pazarýnda satýlmadýðým için teþekkürler Atatürk” diye yazmýþ genç bir haným mesela. Demek ki Atatürk’ten önce genç kýzlarýn köle pazarlarýnda satýldýðýný, Atatürk’ün bu insanlýk dýþý uygulamaya son verdiðini düþünen insanlar var. Bütün dünyada olduðu gibi bizim tarihimizde de insanlarýn mal gibi alýnýp satýldýðý köle pazarlarýnýn olduðu doðru maalesef. Ama bu iþ Atatürk devrinden epey önce sona ermiþti. Bu konuda teþekkür edilmesi gerekiyorsa “teþekkürler Abdülmecid” demek daha doðru olur.
(Peki, hümanizmin geliþmesi veya yöneticilerin merhamet duygularýnýn artmasý sonucu olarak mý bu karar alýndý? Hayýr, sosyal ve iktisadi geliþmelerin birtakým anlayýþlarý ve alýþkanlýklarý deðiþtirmesinin sonucu olarak...)
Ýster olumlu ister olumsuz deðer atfedin, Türk modernleþmesinin miladý cumhuriyet veya Atatürk deðil. Bu dönemdeki modernleþme hamlelerinin hemen tamamýnýn geçmiþte kökleri var. Sözgelimi “kýyafet devrimi”nin öncüsü Ýkinci Mahmut’tur. Sarýk, þalvar vs giyilmesini yasaklayýp ceket, pantolon ve fesi getiren bu padiþahtýr. Ýlk defa kendi portrelerini yaptýrarak devlet dairelerine astýran da. Dolayýsýyla “gavur padiþah” denilmiþtir kendisine.
Devam edelim... Modern anlamda “milletleþme” giriþimlerinin baþlamasý da Ýkinci Mahmut dönemindedir. Etnik milliyetçiliklere ve ayrýlýkçý eðilimlere set çekmek amacýyla eþit ve kaynaþmýþ bir Osmanlý milleti yaratma giriþimleri bu dönemde baþlamýþtýr.
Artýk bir çeþit özerk feodallere dönüþmüþ olan “âyan”larý kontrol altýna alarak merkezi otoriteyi yeniden kurma teþebbüsü de bu dönemdedir. Modern devletin her þeyden önce merkeziyet demek olduðu düþünülürse bu dönemde yapýlarýn anlamý daha iyi anlaþýlýr. Ýkinci Mahmut döneminde atýlan adýmlar ve nihayet Tanzimat’la yeniden güçlenen merkeziyetçilik bilahare ikinci meþrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinin ulus-devlet formüllerini hazýrlamýþtýr.
Atatürk’ün izlediði politikalarýn eleþtirisi yapýlabilir ve yapýlmalýdýr. Ama bunun yeri sokak deðil bilim ve araþtýrma merkezleri olmalýdýr. Zira “baþýmýza gelen bütün fenalýklarýn müsebbibi Atatürk” diye düþünenlerle “bugünümüzü saðlayan ulu Atatürk” diyenlerin ortak yanýlgýsý ayný kaynaktan: Bilgisizlikten.