Milli gelirimiz son on yýlda 240 milyar liradan 1 trilyon 300 milyar liraya yükseldi.
Bugün geliri artanlara sorun bakalým refahlarý da artmýþ mý? Veya gelir artýþý ile refah artýþý ayný oranda mý?
Elbette gelir artýþý objektif-fiziki ölçülebilir olgu iken, refah artýþý somut ölçümle elde edilemez. Fakat refah artýþýný da ölçeceðimiz somut sonuçlarý bulunmaktadýr.
Mesela þirketler müþterilerine hala velinimet gözü ile mi bakýyor; yoksa ganimet gözü ile mi bakýyor. Veya eskiden ibadet olan çalýþma hayatýna bugün iþkence gözü ile neden bakýlýyor.
Her gün iþ kazalarýnda ölen insanlar acaba kendilerini öldürmeye bu kadar heveslimidir. Ya da her alýþ-veriþte sonu iþkenceye kadar giden iþ iliþkileri hangi ihtiyacýn karþýlanmasýdýr.
Kazanmak bir iþkence-harcamak ayrý bir iþkence
Rant kazancýný burada ayrý tutalým: Ýki kesim rant kazancýnda köþeyi döndü: Ýnþaatçýlar ve bankacýlar.
Bankacýlýk sektörü faiz makasýný korudu. Hatta faizin yanýna masraf, komisyon, ücret gibi ana isimli ama detayý isimsiz bi sürü gelir kalemi ekledi.
Ýnþaat sektörü ise zaruri konut ihtiyacýndan maksimum karý çýkartmasýný bildi.
Ýki kardeþ sektör adeta birleþti ve birbirini tamamlar oldu.
Bankalarý kanunlarla koruduk. Ýþlemleri zaruri bankalardan yapar olduk; ama bankalarý yazamaz olduk. Yazmak kanunen yasak oldu.
BDDK’nýn yeni Baþkaný da koltuða otururken vatandaþý düþünüp “bakacaðýz” dedi; sonra “abartmayýn” noktasýna eriþti.
Zaten Ticaret Bakaný özellikle bankalarý zorlayacak yeni tüketici haklarý yasasýný da bir türlü yasallaþtýramýyor. Þirketler güçlerini yeni TTK’da göstermiþti. Þirketlerin mutluluk odaðý artýk çalýþaný deðil, müþterisi deðil, küçük ortaðý hiç deðil: Günümüzde þirketlerin mutluluk ortaðý bankalar ve patronlardan baþkasý hiç deðil.
Bankaný ve patronunu mutlu et; yeter.
Bu düzen dünyada yýkýlýyor. “Yüzde 1 için yüzde 99’a hayýr” diyerek ABD sokaklarý dolmuþtu. Avrupa’da ise krizle beraber banka yolsuzluklarý ayyuka çýkýyor. Libor+ faiz piyasasý bile libor+yolsuzluk piyasasý oluverdi.
Hileli kazançlar karlarý þiþiriyordu. Enron ders olmadý.
Lehman bile batarken CEO’larý jet gezisindeydi.
***
Ýyi ama bu düzen Türkiye’de farklý mý?
O kadar ilerlemedik ama ayný yolda hýzla ilerlediðimizi kimse inkar edemez. 1980’lerde yüzde 60 ekonomik büyümeyi yüzde 100 büyüyen sanayi sürüklüyordu. Oysa son on yýlda ayný büyümeyi yüzde 100 büyüyen bankacýlýk sektörü besliyor.
Artýk ekonomide merkezi güç sanayi olmaktan çýktý. Bankalar ile büyüyoruz, bankalara baðlanýyoruz. Aracý sektör ise inþaat. Týpký 10 yýl önceki Ýspanya gibi.
Evrimleþen arz iktisadý bizi bu noktaya taþýyor.
80’lerde 'özel giriþimciyi destekle ki ekonomi büyüsün' düþüncesi, artýk 'mali sektörü destekle ki rant büyüsün' noktasýna eriþti. Borsacýlýk gibi, havadan kazanmak gibi hayallerle beslenen yolsuzluk-dolandýrýcýlýk ekonomisi geliþti, serpildi.
***
Bir ürün alýyorsun ki karþýlýðý yok; belki de servisi yok. Yok yok çaðrýda da kimse yok. Var da cevap veren yok; çok meþguller.
TUÝK hesaplýyor ya gelir artýyor diye. Ýyi ama hesaba katýlmayan gider artýþlarýna da bakmak gerekmiyor mu? Eskiden bireysel refahýmýz için harcadýðýmýz paralar, artýk þirketlerin refahý için harcanýyor.
Okul için internet, banka için ücret, belediye için park, medya için abonelik bunlardan sadece birkaçý.
Gazetelere bakýyorsun þirket haberlerinden geçilmiyor. Sanýrsýnýz ki muhteþem ülke, müreffeh bir hayat. Yatlar-katlar her yerde. Özel muhabirler, haberler kýrla. Ama bunlar yukarýdakilere
Altta kalanýn caný çýksýn derler ya
Çýkýyor da.
Maden ocaklarýnda kazalar, ölümler, inþaatlarda düþmeler, cenazeler. Göldeki santral iþçilerinin çýrpýnýþlarý, elektrik kablosunda can çekiþen çocuklar.
Bütün bunlarýn sonucu
Kamu giriþimi tank yapýyor, ÝHA yapýyor, savaþ uçaðý yapýyor.
Özel sektör ise daha bir otomobil yapamýyor.
Ama çok iyi reklam yapýyor.
Kimi parasýný alýyor; kimi havasýný seyrediyor.
Düzen böyle kurulmuþ; direnen eleniyor - teslim olan besleniyor.