Tezgahtaki balık çeşidi denizdeki kirliliği söylüyor

Marmara Denizi, adeta kirliliğini saklayan bir ilüzyonist! Onca atık, betonlaşma, nüfus artışı, kirlilik derken yüzeyindeki oksijen değeri 50’li yıllardaki gibi. Peki ya derinde? 50 metre derine indiğinizde çözünmüş oksijen yok!
En görünen kanıtı ise balık tezgahları.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde çok tüketilen besinler içerisinde balığın adı sanı geçmiyor. Balık yemiyoruz belli ki... Balığın başkenti İstanbul’da da durum aynı maalesef. Hatta işin acı tarafı İstanbul denildiğinde artık kimsenin aklına balık gelmiyor. İstanbul kendi mirasına ne kadar sahip çıkıyor dersiniz? Karakin Efendi’nin Balıkçılık Kitabı’nda anlatılan Boğaz, balık ve İstanbul üçgeni artık sadece sararmış kitap yapraklarında mı kaldı? İstanbul’da yaşayıp denizi, balıkları tanımayan, balık yemeyi sevmeyen, Boğaz yerine AVM’lere giden, balık yerine hamburger tüketen İstanbullular var artık.

40 YILDA 124 BALIK TÜRÜNÜN NESLİ TÜKENDİ

Dünyada kendi iç denizine sahip nadir ülkelerdeniz. Üstelik bizimki ilüzyonist gibi... İçindeki kirliliği bile saklayabiliyor. Türkiye’nin en büyük nüfusunun tüm atık suyunu bünyesine almasının ötesinde, ölçümlerde temiz çıkmayı başarabilen nadir denizlerden... Yüzey alanının geniş olması sebebiyle, Marmara Denizi’nin üst düzeyinin atmosferle direkt teması sayesinde suyun yüzeye yakın bölümünde çözünmüş oksijen miktarı, 1950’de ölçülmüş değerlerle aynı çıkıyor. Çok enteresan değil mi? Oysa bilenler bilir, 50’lerde Marmara’da bol miktarda bulunan balıklar artık yaşamıyor. Hatta 70’lerden bu yana, yani son 40 yılda yaklaşık 124 balık türünün Marmara’da nesli tükendi.

Çözünmüş oksijen miktarı yüzeyde aynı ama denizin derinliklerinde büyük farklar var. İşte Marmara’nın ilüzyonistliği de burada yatıyor. Sadece yüzeyde ölçüm yapıldığında çözünmüş oksijen miktarı normal aralıkta çıkıyor ama denizin derinliklerinden numuneler alınıp ölçümler yapıldığında çözünmüş oksijen miktarlarında düşüşler gözlemleniyor. Denizin yaklaşık 50 metre derinine inildiğinde neredeyse çözünmüş oksijenin kalmadığını görmek mümkün. Orkinos, kılıç balığı, uskumru, kefal gibi pek çok balık türü artık yok. Neden biliyor musunuz? Çünkü biz kendi iç denizimizi bizzat kendimiz kirletiyoruz. 50’lerden bu yana Türkiye’de gelişen sanayi başta olmak üzere, nüfus artışı, kentleşme, ormanlık alanların tahribi, betonlaşma ve yağışın büyük bölümünün yüzeysel akışa karışıyor olması denizlerimizi, özellikle de Marmara Denizi’ni büyük ölçüde kirletiyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İSTAÇ’ın Marmara Denizi’nin pek çok noktasında katı atık toplama araçları vasıtasıyla deniz yüzeyindeki çöpler düzenli olarak toplanıyor. Peki ya görünmeyen kirlilik?

Her sifon çekişinizde kanalizasyona yolladığımız atık suyun çok kısa süreler sonra denize ulaştığını biliyor muyuz? Eskiden Marmara için büyük kirlilik yükü oluşturan Ayamama Havzası’nın atık su yükü arıtılmadan direkt Marmara’ya gidiyordu. Fakat şimdi Ataköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi sayesinde biyolojik arıtım yapılarak atık su temizlenerek Marmara Denizi’ne deşarj ediliyor. Bu çok güzel bir çalışma. Fakat ya diğer deşarj noktaları? Marmara Denizi’ne giden bütün atık sular biyolojik arıtımdan geçmiyor. Evde kullanılan yağ ve deterjanla dolu evsel atıklar tam teşekküllü arıtılmadan denize deşarj ediliyor. Ve daha önemlisi sanayi tesislerinden kontrolsüz çıkan ve yine arıtılmadan denize dökülen atık sular. Sanayiden çıkan atık sularda bol miktarda kimyasal madde bulunuyor. Marmara’nın çevresinin Türkiye’nin en büyük sanayi bölgesi olduğu düşünüldüğünde tehlikenin boyutlarını görmezden gelmek mümkün değil.

Yapılan ölçümler, hatta ölçümlerden önce balık tezgahları hatta oltanızın ucu bile bunun en basit kanıtı. Marmara’da balık miktarı her geçen gün azalıyor. Orkinos, kılıç, kalkan gibi balıkların yerini kirli suda yaşamaya en dayanıklı balıklardan biri olan istavrit alıyor. Marmara’da yaşayan balıkların içinde biriken civa benzeri tehlikeli maddeler de işin ayrı bir boyutu. Sağlıklı beslenmek için balık tüketirken, kirli suda yaşayan balıkları yemek ne kadar sağlıklı acaba?