Trump’ýn kadrolarýna insan dayanmýyor; bu kiþileri ya Trump görevden alýyor ya da kendileri dayanamayarak istifa ediyorlar. Son olarak görevden alýnan kiþi Dýþiþleri Bakaný Tillerson oldu, kendisi de bu durumu tüm dünya gibi twitter mesajýyla öðrendi.
Bir ülkede dýþiþleri bakaný deðiþti diye dýþ politikasýnýn deðiþeceðini ileri sürmek kolay deðil. Ancak konu Trump ABD’si olduðunda durum biraz tartýþmalý oluyor.
Kadrolarýn sýklýkla deðiþmesi, uluslararasý sistemin en büyük güçlerinden birinde olduðunda, diðer tüm devletlerin öngörülebilir bir siyaset üretmeleri giderek daha zor hale geliyor. Üstelik her yeni atama, politikalardaki deðiþiklik isteðine de iþaret ediyor. Sanki ortada yaþama geçirilmesi istenen bazý politikalarýn olduðu, ama önemli mevkilerde bulunan kiþilerin bunlara engel olduðu, dolayýsýyla onlar deðiþince rahatça bu politikalarýn uygulanabileceði gibi bir durum ortaya çýkýyor. Sonuçta da politikalar kiþilere baðlý hale geliyor.
Tillerson, görevden neden alýndýðýný bilmediðini ancak Ýran gibi bazý konularda baþkanla aralarýnda anlaþmazlýk olduðunu açýkladý. Bu açýklamanýn anlaþýlan kýsmý, Trump’ýn Ýran konusunda çok daha sert politikalar uygulamak istediði, Tillerson’ýn ise buna karþý çýktýðý. Ancak anlaþmazlýklar içinde Ýran’dan fazlasý bulunuyor; zira açýklamada “gibi” denmiþ.
Ýran gibi olan konular Ýslam’la iliþkili desek, Suudi Arabistan ile ABD yakýnlýðýný açýklamak mümkün olmayacak; Nükleer çalýþmalar desek, bu sefer Kuzey Kore ile görüþme giriþimleri ne anlama geliyor diye sormak gerekecek. Pek sanmýyoruz ama otoriter rejimler desek, o zaman da Rusya ile iliþkiler nereye konacak? Þiilere karþý çýkýyor desek, neden DEAÞ’la savaþýyor sorusu sorulacak. Ýsrail’in güvenliði desek, bu sefer de Ýsrail’in güvenliðini her zamankinden daha fazla tehlikeye sokan kendisinden baþka hangi oyuncu var denecek.
Neresinden tutulursa tutulsun, Trump’ýn Ýran karþýtlýðý, tatmin edici bir içeriðe sahip deðil. Bu tutum olsa olsa baþka stratejilerin Ýran üzerinden ele alýnmasý olabilir.
Tillerson’ýn yerine CIA Baþkaný Mike Pompeo atandý, ondan boþalan CIA Baþkanlýðýna da Gina Haspel’i getirdi. Belirtelim, Trump artýk daha þahin kadrolarý tercih ediyor, ancak bu kadrolar ayný zamanda kendisini de rehin alýyor.
Anlaþýlan bundan böyle ABD dýþ politikasý daha fazla istihbarat içeren, daha sert ve çatýþmalara daha yatkýn olacak. Adý siyasi ve aydýnlanamamýþ cinayetlerle anýlan birini CIA’nin baþýna getirdiðine göre, ayrýca bundan böyle siyasi suikastlarýn da daha fazla görüleceði söylenebilir.
Bir açýdan Trump’ý koltuðundan edebilecek giriþimleri olan FBI ile CIA arasýndaki dengeyi CIA lehine çevirmek istediði ileri sürülebilir. Ancak bu kadro deðiþikliklerin arkasýnda “Rusya ile mi, Rusya’ya karþý mý?” sorusunun olduðu unutulmamalý.
Hal böyle ise esas meselenin Ýran deðil Rusya olduðu düþünülebilir. Trump’ýn Ýslami ya da Ýslam referanslý rejimleri “öteki” ilan ederek Putin ile bu konuyu uzlaþma zemini kýlma arayýþý bulunabilir; Ýran da bunun test edildiði yerlerden sadece biri olabilir. Yeni kadrolarýn Ortadoðu’da iktidarlarý deðiþtirmeye yönelik faaliyetlerinin artacaðý, Ýran’ýn sýkýþtýrýlacaðý, Suudilerin “modernlerine” alan açýlacaðý, Türkiye’nin daha sert biçimde keskin tercihlere zorlanacaðý ve Avrupa’nýn ABD iradesine boyun eðmeye itileceði öngörülebilir. Öngörülemez olan ise bu tutumlarýn Rusya dýþýnda kime yarayacaðý.