Timsah gözyaşlarına kimse inanmaz

Ölüm Emri-Eye in The Sky bu haftanın en önemli filmi. Batı güçlerinin Müslüman ülkelere yaptığı zulmün bir kesiti. Tam da İstanbul Film Festivali’nin başladığı hafta vizyona giren film bütün festival filmleriyle yarışacak güçte...

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı:  Eye in the Sky

Yönetmen: Gavin Hood

Senarist: Guy Hibbert

Oyuncular: Helen Mirren, Aaron Paul, Alan Rickman, Barkhad Abdi

Yapım:  2015, İngiltere, 102 Dk.

İnsanlık olarak 1900’lerden itibaren modern toplum olma adına birçok sınav vermiş. İnsan Hakları Beyannamesi gibi ülkelerin kendini savunma ve kaderini tayin hakkı, eşitlik gibi birçok konuda bütün dünya milletlerinin altına imza attığı sözleşmeler yapmışız. Üstelik bunları akan kanlar üzerine imzalamışız. Batı medeniyetini oluşturan ülkeler kendilerine ve insanlığa ihanet ederek türlü oyunlarla sömürgeci tutumlarını geçmişe nazaran daha da acımasız bir şekilde devam ettiriyorlar. 1980’lerde bir maskenin ardına saklanarak sahneledikleri tiyatroyu artık herkesin gözü önünde oynuyorlar. Güney Amerika’da, Türkiye’de ve Afrika ülkelerinde yaşanan darbelerle oluşturdukları sistemin devamı için daha kanlı oyunları daha acımasız bir şekilde kurguluyorlar. Bu hafta vizyona giren Ölüm Emri bu oyunları sahneye koyan aktörlerin çirkin yüzünü bize gösteriyor.

İngilizler’in Kenya’da işi ne?

Bu filmde Kenya’da bir grup teröristi izleyen İngiltere askeri istihbaratının teröristleri kaçırma operasyonunun nasıl imha operasyonuna dönüştüğünü seyrediyoruz. Londra merkezli ordu istihbarat komutanı Albay Katherine Powell operasyonun başındadır. Teröristler içinde Susan Danford adlı bir İngiliz kadın da vardır. 15 yaşında radikal islamcılarla tanışan bu genç Hristiyan kız, Müslüman olmuş ve isyancıların arasına katılmıştır. İngilizlerin operasyonu yapmasının asıl sebebi de budur. Kızın yaptığı eylemler yüzünden ülkeye geri getirilip cezalandırılmasını istemektedirler. Bu kaçırma operasyonuna Kenya’daki ordu güçleri ve ABD Hava Kuvvetleri de insansız hava araçlarıyla destek vermektedir. İsyancı güçlerin kontrolündeki bir mahallede evde toplanırlar. Kenya Ordusu o mahalleye girememektedir. Helen Mirren’ın canlandırdığı İngiliz Albay Katherine evi insansız hava aracından atılacak bir füzeyle yok etmek ister. İngiliz hükümeti yetkililerinin ise bu konuda çekinceleri vardır. Özgür bir ülkenin topraklarını bombalamak ve sivil insanların ölümüne göz yummanın karşı propaganda anlamında kendilerine zarar vereceğini düşünürler. O sırada evin içine bir böcek sokarlar. Evdeki iki teröristin canlı bomba olduğunu anlarlar. Üstlerine canlı bombaların durdurulması için mutlaka evin bombalanması gerektiğini anlatır. İzinler alındıktan sonra insansız hava aracından füzeyi atmaları emredilir. Tam o sırada yedi yaşındaki bir kızın bombalanacak evin hemen bahçe duvarının yanı başında ekmek sattığı görülür. Tetiği çekecek olan görevli bombayı atamaz ve bu yeni durumda tekrar değerlendirme yapılmasını ister.

Çocuk katili olmanın bedeli ne?

Film özellikle bu noktadan sonra Batılı güçlerin küçücük bir çocuğun hayatı üzerine nasıl oyunlar oynadıklarını gösteriyor. Ve tabii bomba atılır. Yedi yaşındaki Müslüman kız ölümcül yaralar alır, yerde yatmaktadır. Bombalanan evi kameralarla inceleyen operasyon yetkilileri canlı bombaların öldürüldüğünü görürler ama yıkıntılar arasında İngiliz terörist kadının hareket ettiği saptanır. Albay Katherine artık canlı bomba tehdidi olmadığı halde ikinci bir füze atılmasını onaylar. Ve hedef bir daha vurulur. Yedi yaşındaki Müslüman kız babasının kucağında kurtarılmayı beklerken ikinci füzeyle ölür. Filmde de görüldüğü gibi Batı her zayıflığımızı kullanmaktadır. Bazen demokrasi getirme, bazen canlı bombaları durdurma bahanesiyle Müslüman ülkeleri bombalar, sivilleri öldürür ve buna önem vermezler. Her ülkenin kendi problemleriyle uğraşma hakkı ve özgürlüğü vardır. Eğer Batılı güçler Müslüman coğrafyasında katliamlar yapmasalardı ne DAEŞ olurdu, ne de katledilen milyonlarca Müslüman masum insan. Bu filmi göz yaşı akıtmadan seyretmek çok zor. Ama özellikle gençlerin yüreklerine taş basarak, bir ders niteliğinde Ölüm Emri’ni izlemelerini isterim.