Tişört yurt dışına çıkar mı?

Üzerinde kahraman anlamına gelen “hero” baskısı olan tişört ile ilk kez cumhurbaşkanına suikast davası sanıklarından birinin üzerinde tanıştık. 15 Temmuz sürecinin en hassas davalarından birisinde toplumu tahrik etmeye yönelik bu tutum, muhakkak ki üzerinde iyi çalışılmış bir girişim.

Tişört kampanyasının lansmanı, toplumun sinir uçlarına en fazla dokunacak yerde yapılıyor. Cumhurbaşkanı’na suikast düzenleyenler kahraman olarak gösteriliyor. Böylece hem darbecilerin mücadeleyi bırakmayarak saflarını sıkılaştırılması bekleniyor, hem de 15 Temmuz’un esasen cumhurbaşkanının bertarafına yönelik bir girişim olduğunu hatırlatıyor.

Lansmanı tasarlayanların beklentileri gerçekleşiyor, toplumun çok geniş bir kesiminden büyük tepkiler geliyor, ardından hükümet de bu tür gösterilerin yapılmasına izin verilmeyeceğini açıklayarak önlemler alınacağını duyuruyor.

Hükümetin alacağını duyurduğu önlemler, tutukluların davalara getirilirken o anları birer şova çevirmelerine engel olmaya yönelik. Ancak anlaşıldığı kadarıyla tişörtçülerin esas beklentisi, bu simgenin sadece tutuklu sanıklarda kullanılması değilmiş. Amaç, Türkiye’yi bir giyisi ile mücadele eder hale getirmekmiş.

Taktik

Polisi söz konusu tişörtün peşine düşürmeyi amaçlayan ilk girişimler, 15 Temmuz anma törenlerinde yaşanıyor. Örneğin İzmir’de 15 Temmuz gecesi meydanda toplananların arasına anılan tişörtü giymiş bir genç geliyor ve halk onun üzerine yürüyor. Polis, duruma müdahale ediyor; bir yandan genci yakalayıp öte yandan halkın elinden kurtarıyor. Anlaşılıyor ki, bu genç Suriyeli, Türkçe bilmeyen ve kısmen engelli birisi.

Buna benzer hikayeler başka kentlerde de yaşanıyor. Demek ki, bir sonraki adım Türkiye’de Suriyelilere yönelik toplumsal şiddet eylemleri yapıldığı iddiası olacak. Ancak meselenin başka bir yönü daha var. Söz konusu simgeyi olup bitenlerin hiç farkında olmayanlara giydirilip sokağa salınması, tişört kampanyasının can alıcı noktalarından birisi. Taktik, bir yandan hedefin çoğullaşmasını, bir yandan polisin tişörtlü insanlar peşine düşmesini bir yandan da bu kişilerin toplum galeyanından korunmasını sağlamak.

Taktik tutmuş olmalı ki, arka arkaya Türkiye’nin bir çok yerinde bu tişörtü giyen insanlar göz altına alınıyor, bazıları serbest bırakılıyor, hemen hepsi de giysinin taşıdığı anlamı bilmediklerini söylüyor. Emniyet güçleri, gerek toplumsal tepkilerin tişörtü giyenler üzerinde şiddete dönüşmemesi için, gerek eni konu bir protesto kampanyasına dönüşmemesi için insanların üzerlerini değiştirmesini  sağlıyor.

Taktiğin sunduğu model

Operasyon, tişörtçülerin operasyonu ve devletin vereceği tepkiler bilerek hazırlanmış. Bunun bir sonraki adımı, meseleyi uluslararası alana taşımak. Sivil alanda  insanların ne giydiğine bile karışıldığı, emniyetin tişörtlere müdahale ettiği, suçu kesinleşmemiş ve davası devam eden kişilerin giysi yoluyla haklarının ihlal edildiği tezleri yurt dışına taşınacak.

Bu tezlerin yurt dışında epeyce alıcısı olacağına da şüphe bulunmuyor. Dolayısıyla bu konunun uluslararası alanda yeni bir tartışma ve hatta dava konusu olmaması için şimdiden ön almak gerekiyor.

Tişört operasyonu, darbecilerin aslında nasıl çalıştıklarını gösteren bir model sunuyor. Dolayısıyla sadece bu örneğin bile dış dünyaya etraflıca anlatılması, FETÖ’nün nasıl faaliyet sürdürdüğünü ve ne tür taktikler uyguladığının anlaşılmasına katkı sağlayabilir. Bugün toplumu sinirlendiren, emniyeti yoran bu girişim pekala dış kamuoyuna yönelik “karşı argüman”  olarak değerlendirilebilir.