Hafta içi Adana'da hiç birimizin görmek istemediði olaylar oldu. Sonradan öðrendiðime göre Kuytul cemaati veya Furkan Vakfý adýyla tanýnan bir grup, polisle karþý karþýya gelmiþler. Sonrasýnda ise kýyamet kopmuþ. Alpaslan Kuytul'u medyaya yansýyan bazý konuþmalarýyla bilirim. Gaipten haber vermeye kalkan kiþilere itibar etmediðim için ve bazý provakatif konuþmalarý baðlamýnda da tasvip etmediðim bir kiþidir.
Bununla birlikte tasvip etmediðimiz kiþilerin de, toplanma, imza toplama, gösteri yapma haklarý vardýr. Olayýn öncesini bilmiyorum lakin bir amaç çerçevesinde ve güvenliði ihlal etmedikleri sürece her türlü eylem ve protestoyu da yapabilirler. Polisleri çileden çýkartacak, tahrik edecek þeyler söylenmiþ diyorlar. Emniyet güçlerimiz, tahrik üzerine harekete geçmeyecek þekilde eðitim alan kiþiler, bizim gibi sýradan insanlarýn beynini zýplatacak durumlarda bile onlar, asli görevleri olan güvenlik, koruma, kollama iþini unutmazlar, sarfý nazar etmezler, diyorum ben de...
Netice itibariyle Sayýn Ýç Ýþleri Bakaný da; "Orantýsýz güç kullanýmýndan' söz etmiþtir. Umulur ki bundan sonrasýnda böyle durumlar yaþanmaz...
Hepimizin adalete ihtiyacý var, kanunen tanýmlanmýþ suçlar ve cezalar eþliðinde iþleyen bir adalet, toplumun nefes almasýný saðlar. Kanunun tanýmlamadýðý suç olmaz ve yine kanunen tanýmlanmayan þekillerde cezalandýrýlmaya da gidilemez. Þüpheli, Zanlý, Tutuklu, hatta Mahkumun dahi hukuku vardýr ve adalet onlarý da kapsar. Suç, suç eðilimi, söz konusuysa, gözaltý olur, tutuklama olur, mahkemeye sevk edilenlerin davasý görülür. Ýcap ederse hapis cezasý, para cezasý verilir. Ama mesela kafasýný kýrmak veya kanýný akýtarak dövmek diye kanunun tanýmladýðý bir cezalandýrma þekli yoktur...
Biz bir olayda yere düþen insanýn kim olduðuna bakarak tepki gösteriyorsak, iþte orada çifte standartlar peydah olur ve adalet sýrra kadem basar. Ve bu çifte standart, bir bumerag gibi, zamaný geldiðinde dönüp dolaþýp, bizi yaralayacaktýr.
..............................................................
Olaylar içinde en dikkat çekici fotoðraf ise; baþörtülü bir polisin elindeki jopla kovaladýðý kiþileri dövmesiydi. Olayý görünce þoke olduðumu söylemeliyim. Çünkü 55 yýllýk hayatýmda 37 yýlýmý baþörtülü kadýnlarýn eðitim ve istihdam haklarýný kazanabilmek adýna mücadele vererek yaþadým. Benim yaþlýlýðýma verin lütfen, duygusallýðýma verin. Okul önlerinde tesettürlü kýzlarý jopla kovalayan polisler daha dün gibi hatýramda... Ters yüz edilmiþ haliyle, tesettürlü bir kadýnýn elinde inip kalkan jop, doðrusunu isterseniz benim çok zoruma gitti... Kabus gibiydi.
Bizim aðýr yaralarýmýz var, ruhlarýmýzda derin izler kaldý. Tam olarak seküler mantýkla düþünemiyoruz. Mesela sosyal medyada bana çok sýk söylendiði gibi; "ne yapalým emir kulu, jop da sallayacak, adam da dövecek' diyemiyorum. Kaldý ki jopu sallayan kiþinin -baþörtülü bir kadýn olmasa dahi - kanunda tanýmlanmamýþ bir cezalandýrmayý halka reva görmesini benim kabullenmemin ihtimali yok...
Örtülü polisler, daha evvel baþka kiþilere yönelik de jop kullandýlar, niçin sustunuz diyorlar... Doðrusunu isterseniz ilk kez böyle bir fotoðraf gördüm ve þoke oldum, beynimden kaynar sular indi.
Ayrýca kimi dövdüklerini deðil, niçin dövdüklerini soruyoruz zaten... Kanunlarýmýzda dövme þeklinde bir cezalandýrma þekli yok. Bunu söylüyoruz... Toplumun devlete olan güveni, ancak adaletle saðlanýr diyen Nizamülmülk ne de doðru söylemiþ...