Çatý adayý Ekmeleddin Ýhsanoðlu adýna yürütülen seçim kampanyasý çok eleþtiriliyor. Hatta eleþtiri sýnýrlarýný aþýp konuyu mizah malzemesine dönüþtürenler var! Özellikle medya ve reklamcýlýk alanýnda güçlü bir temsile sahip kesimlerin desteklediði bir adayýn tanýtým kampanyasýnýn bu kadar acemice yürütülüyor olmasýnýn sebebi hikmetini anlamak zor görünüyor. Bunun temelinde bir “kafa karýþýklýðý” olduðunu düþünmek en kolayý.
Haddizatýnda Ýhsanoðlu kampanyasý için asýl problemin tanýtým ve imajla ilgili olmaktan ziyade “hedef kitle” belirlenmesiyle ilgili olduðunu düþünmek lazým. Kaldý ki ne kadar baþarýlý bir reklam ve propaganda kampanyasý yaparsanýz yapýn þu gerçeði deðiþtiremezsiniz: Siyasi reklamýn gücü ve etkisi sýnýrlýdýr. En azýndan ticari reklamlarýn tüketici davranýþlarýný etkilediði kadar seçmen davranýþlarýný etkileme gücü yoktur. Çünkü sosyal davranýþlar ve siyasi tercihler tüketici davranýþlarýndan çok daha karmaþýk bazý süreçlerde oluþur.
Dolayýsýyla seçim kampanyasý sýrasýnda hem CHP-MHP koalisyonunun hem de Kürt siyasi hareketinin oy tabanlarýný büyütmek amacýyla uygulamaya koyduklarý politikalarýn sosyal realiteye uygun olmasý lazým... Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak lazým...
Ne var ki muhafazakâr kimliði itibarýyla CHP-MHP tabanlarý dýþýndan da oy almasý beklentisiyle aday yapýlan Ýhsanoðlu’nun bu muhafazakâr kimliði itibarýyla CHP tabanýna ve buna ilaveten Kürt meselesi, Ermeni meselesi, anayasal kimlik meselesi gibi konularda Erdoðan’dan farksýz görüþleri itibarýyla bu sefer MHP tabanýna uzaklýðý büyük bir çeliþki.
Benzer bir durum Kürt siyasi hareketi için de geçerli. Bugünlerde galiba “Erdoðan’a gidebilecek oylarýn bir kýsmýný bloke edebilir” ümidiyle bazý “ulusalcý” kalemlerin de þaþýrtan övgüsüne mazhar olan Selahattin Demirtaþ’ýn önceki gün açýkladýðý seçim bildirgesinde kendi doðal tabanýnýn sandýk motivasyonunu olumsuz etkileyecek bölümler dikkat çekiyor.
Demirtaþ’ýn “Yeni Yaþam Çaðrýsý”nýn olumlu tarafý bu hareketin ülkedeki tek bir etnik kimliðe dayalý olarak siyaset yapma tutumunun yumuþamasý. Bunun çok deðerli bir adým olabileceðini kabul etmek lazým. Gerçi öteden beri HDP-BDP geleneðindeki partilerin Kürt partisi olmaktan çýkýp “Türkiye partisi” olmaya yönelmeleri gerektiði tartýþýlýp durur. Ama bu konuda ne doðru düzgün bir adým atýlabildi bugüne kadar ne de mevcut siyasi çizgisiyle bu hareketin böyle bir þeyi yapabilmesi mümkün.
Yine de söylem düzeyinde bile olsa Türkiye partisi olma iradesinin ortaya konulmasý olumlu tabii... Ancak, Demirtaþ’ýn “hepimizi temsil eder” dediði bayraðýn cumhurbaþkanlýðý adaylarýndan birinin seçim manifestosunun açýklandýðý toplantý salonunda bulunmamasý gibi “küçük” bir ayrýntý da gösteriyor ki “Türkiye partisi” olmak o kadar kolay deðil. Bir devletin cumhurbaþkanlýðýna aday olacaksýnýz ama o devletin bayraðýný benimsemeyeceksiniz. Bu kadar büyük kafa karýþýklýðý olur mu?
Milletin bayraðýný “ortak deðer” olarak benimseyemediðiniz zaman kendi kitlenizin dýþýnda ittifak edebileceðiniz çok az topluluk bulabilirsiniz. Onun için Demirtaþ’ýn konuþmasýnda ütopik sosyalizme selam gönderen ifadeler maruz görülmeli. Ayný þekilde “LBGT bireyler”in hak ve özgürlüklerini çok vurgulu bir þekilde savunmasý da milletin çoðunluðuyla paylaþabileceði “ortak deðer” bulamamanýn sonucunda mecburen sarýldýklarý bir politika olmalý.
Elbette siyasi Kürt hareketinin toplumun farklý kesimlerine yönelmesini eleþtiri konusu yapmak deðil, takdir ve teþvik etmek gerekir. Etnik milliyetçilik yerine sosyalizme yönelmesini de ben þahsen tercih ederim. Sosyalist bir partinin ise toplumun ezilen unsurlarý adýna politika yapmasý kadar normal bir þey olamaz. Ne var ki Kürt siyasi hareketinin etnik milliyetçilikten vazgeçme iradesi göstermesi kendi varlýk gerekçesini ortadan kaldýrmasý demek. Etnik milliyetçilikle sosyalizmin mezcedilebilme imkâný ise geniþ bir teorik tartýþmanýn konusu olabilir... Ona burada girmeyelim...
Ýþin teorik boyutunu býrakýp pratik boyuta baktýðýnýz zaman zaten yeterince büyük problemler var bu siyasetin önünde. Biraz önce çatý adayý için dile getirdiðimiz problemin aynýsý. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesi.
Bu topraklarda hiçbir zaman halktan destek bulamayan marjinal solun peþine takýlmýþlýk görüntüsü dindar Kürt toplumunun hoþnut kalacaðý bir þey deðil. Keza dindar ve muhafazakâr Kürtlerin “LBGT bireyler”in hak ve özgürlükleri uðruna sandýða koþmalarýný beklemek gerçekçi bir tutum olmaz.