Trabzonlular bana onların kızıymışım gibi davranıyor

Moskova’nın Şifresi Temel  bu hafta gösterime giren filmlerden... Başrol oyuncuları Aslıhan Güner ve Alper Kul çekimlerde yaşadıkları komik olayları paylaştı.

KOMEDİ Türk sinemasının en enerjik filmlerini barındırır içinde. Üstelik en büyük değişimi geçirmiş türdür de. Yeşilçam döneminde trajikomik filmler seyrederken günümüzde absürt komedi baskın çıkmakta. Bu da dönemimiz komedi filmlerinin en eleştirilen yönüdür. Bu hafta vizyona giren Moskova’nın Şifresi Temel birinci filmden sonra böyle bir tür değişimi yaşamış. Dramatik derinliği daha fazla olan bu ikinci filmde güldüğünüz kadar duygulanıyorsunuz da. Bakalım Temel ve sevgilisinin hikayesinde ne gibi değişiklikler olmuş? Alper Kul ve Aslıhan Güner’e sorduk.

TWİTTER YORUMLARIYLA SENARYO

-Bu bir devam filmi. Devam filmleri genelde biraz risklidir. Sanırım bir film daha çekilecek...

Aslıhan Güner: Yapımcımız Adem Bey (Kılıç) karşıma filmin senaryosunu koyduğunda bunun bir üçleme olacağını söylemişti. Beni çok heyecanlandırmıştı. Hem büyük bir risk hem de çok güzel bir şey oyuncu adına. Beklentisi artan izleyici “Bakalım bu sefer ne yapacaklar?” diyerek daha beklentili oluyor.  İlk filmden sonra tabii ki çok olumlu eleştiri de aldık olumsuz da. ‘Bunlara dikkat edelim’ dedik çünkü bir devam filmi çekeceğiz. Bunların hepsini Twitter’dan, Facebook’tan ya da birebir görüşmelerden biriktirip bir havuzda topladık. Yılmaz ağabey (Okumuş) ona göre bir şeyler yazdı. Bittikten sonra sekiz kere revize edildi senaryomuz. Filmde seyirciye sürpriz olarak Moskova’da iki hafta süren bir çekim gerçekleştirdik. Orada da yine bizimkiler acayip olaylar yaşamış. Bu sefer Rize’ye de gittik. Onun dışında aksiyon var bu sene. Aksiyon-komedi yaptık. 

-İlk filmdeki Temel-Safinaz hikayesi ve Temel fıkralarından ziyade bu filmde insan hikayeleri dikkat çekiyor...

A.G: Karakterim Zuhal’in daha bir Karadeniz kızı olduğu bu filmde ortaya çıkıyor. Evet orada doğmuş, büyümüş ama babası yurtdışına göndermiş, orada kendini geliştirmiş, eğitimini almış. Tabii Trabzon’a geldiğinde aslında daha farklı bir Zuhal olabilirdi ama biz daha Karadeniz insanına yakın olmasını istedik. Fagmanda olduğu için rahatlıkla söyleyebilirim: İkinci filmde Zuhal’in silah kullandığını görüyor, masaya yumruğunu vurduğunda ses çıkaran bir kız olduğunu anlıyoruz. Çünkü sevdiği söz konusu ve burada bir acaba var; ihanet mi, kıskançlık  mı yanlış anlaşılma mı var? Tepesi atıyor Zuhal’in ve izleyici orada onu farklı bir şekilde görmeye başlıyor. Ben biraz severim masaya vuruldu mu ses çıkmasını!

Alper Kul: Her tutmuş, beğenilmiş işin ikincisi risk ihtiva eder. İhtiva doğru kelime mi?

A.G: Ne bileyim, yaşımı ele verme şimdi. Küçüğüm ya...

A.K: Bunun farkındaydık Allah’tan! Birinci filmin neden beğenildiği, beğenilmeyen yerlerinin neler olduğu ile ilgili kapsamlı bir araştırmaya gittiler. Birinci filmimizi çektikten sonra sosyal medyada araştırma ve sonrasında anket çalışması yaptı prodüksiyon şirketimiz. Bu bizim için iyi bir yol haritası oldu. İlk filmimizde aksiyon sahnelerimiz o kadar yoğun değildi, ikinci filmimiz daha aksiyona dayalı bir komedi.

KÖYLÜ KIZI OLACAĞIM SANMIŞTIM

-Dramatik yapısı daha derinlikli. Bu, komedi filminin trajikomik olmaya başlaması, Yeşilçam komedisine dönüşme riskini doğurdu mu?

A.K: Bu riski gişe olarak soruyorsanız bildiğim bir konu değil. O bir hissiyat ve o hikayenin yaşıyor olması, organik olması, bozulmamış doğal bir hikaye olması insanlara daha kolay ulaştığını düşündürtüyor bana. O yüzden bizim ilk filmimizdeki tiplerimizin günlük hayat içerisinde yaşadığı sorunlara değiniyor olmamız bence tam aksine izleyici tarafından daha olumlu karşılanacak.

A.G: İkinci filmde Zuhal’in iç dünyasını az buçuk öğrenmiş olduk. Ne zaman nasıl sinirleneceğini, ne zaman tepki verebileceğini görmüş olduk. Ben Karadeniz’de, Trabzon’da kızlarıyım artık onların! Herkes bana oranın kızıymışım gibi davranıyor. Oradaki Nihat Usta mesela ‘Babanın yerine geldim’ diyor. Herkesin bakışları, hitap edişi... Karadeniz insanı sevmese mesela hiç oyuncusun diye o numaralara girmez, suratına bakmaz çeker gider. Ama sevdiği için candan yaklaşıyor.

-Filmin ilk sahnelerinde silahlar ortaya çıkıyor ve siz de olaya gerçekten konsantre olmuş görünüyorsunuz. Acaba doğal tepkileriniz de filmdekine yakın mı?

A.G: Biraz yakın, o yüzden de doğal oldu. İlk filmde başlarken Adem Bey Karadeniz deyince ‘Herhalde ben bir köylü kızını oynayacağım, silahlar, güçlü bir kız, odun taşıyacağım falan’ dedim. ‘Şive öğreneceğim’ diyorum kendi kendime. Bir geldim, ben yine topuklu ayakkabılarla, çıtı pıtı... Topuklu ayakkabı üstünde de olsa o Karadeniz kızı onu yapar. Hiç o kılık kıyafetle falan alakalı    değil.

A.K: Sonuçta çocuk, ilk eğitimi anneden alıyor. Deliyim diye ortalıkta gezen Karadenizlinin annesi de böyle bir annedir.

Barcelona’nın rengi de bordo mavi

? Filmde Trabzonluluk vurgusu yapılıyor. Hangi takımı tutuyorsunuz?

A.G: Ben Galatasaraylıyım. Ama fanatik bir taraftar değilim.

A.K: Milli takımlıyım diyeceksin...

A.G: Ama şimdi yalan söylemeyeyim. Yoğun fanatikliğim yok ama Trabzon forması giydim tribünde...

A.K: Ergun Gürsoy ekolü...

? Siz hangi takımı tutuyorsunuz?

Alper Kul: Trabzon...

? Türk sinemasında bir ilktir Trabzonspor’un bu şekilde bir filmde yer alması. Fenerbahçe, Galatasaray, çok az olsa da Beşiktaş’ın var, Bursa’nın hatta yeni belgeseli var, Trabzonspor’un hiç yoktu.

A.K: Üçüncü filmimiz o zaman sizin ilgi alanınıza giriyor. Barcelona’ya gitme sebebimiz Xavi’yi kaçırmak. Barcelona’nın rengi bordo-mavi ya... Yabancılık çekmez uşak diye kaçırmaya gideceğiz!

‘TEMEL DEGEDEG ATTAY!’

-İkinci filmde de çekimler sırasında ilginç olaylar yaşadınız mı?

Alper Kul: Bir tane çocuk vardı, adı neydi? İnsan Trabzon Merkez’den Akçaabat’a yürür mü ya? Çocuğu kovuyoruz, gidiyor tam çekiyoruz taşların, kayaların arasından çıkıyor. ‘Oğlum tamam konuşalım, gel bu kenara’, oraya koyup mekan değiştiriyoruz. Öbür taraftan ‘Temel degedeg attay’ (Temel de git atlama) diyor. ‘Temel degedeg attay mısın’ diye bir tabir oluştu orada. Artık çekmenin imkani ihtimali yok. En dramatik sahneyi çekiyorsun, yemin ederim denizin içinden bir kafa çıkıyor. ‘Temel degele gattay mısın’ deyip kayboluyor. Üçüncü film daha zor olacak herhalde...

-Rusya’daki çekimler nasıl  oldu?

A.K: Yine ‘Temel degedeg attay mısın’ diyen Trabzonlular orada da vardı. Sen zannediyor musun ki Karadenizliler sadece o bölgede oturuyor...