Bazý anlar geliyor ve cümlelerin arkasýna gizlenen yüzler bütün haller ortaya çýkýyor. Bütün haller... Demokratlýk, cumhuriyetçilik, laiklik, çaðdaþlýk vs... Birer slogan gibi, birer yafta gibi boyunlara asýlan ve kerameti de, hakikati de kendinden menkul özellikler. Varlýðýný ve kimliðini ifade için þatafatlý kavramlardan aþaðýsýna rýza göstermeyen kibirli bir ruh hali...
O çaðdaþtýr, laiktir, gerekirse demokrattýr.
Ama “o vakit” geldiðinde, hakikati gizlemenin imkansýz olduðu an tahakkuk ettiðinde yaftalar fayda etmiyor. O çaðdaþ kibir, bildiðimiz holigan reflekse kurban olup gidiyor, Takke düþüyor kel görünüyor... Býrakýn kendisi gibi olmayana karþý nefreti, onun sosyal hayatta var olmasýna tahammülsüzlük bile en bayaðý haliyle ortalýða saçýlýyor.
Türkiye, WTA kadýnlar tenis turnuvasýna evsahipliði yaptý. Ýstanbul, dünyada pek az þehrin baþarabildiði bir organizasyonu gerçekleþtirdi. Zevkli, baþarýlý bir turnuvaydý.
Pazar akþamý da final oynandý...
Sýra ödül törenine geldiðinde; turnuvanýn ihtiþamý, Ýstanbul’un kalitesi gitti; yerine o sinsi, korkak ruh hali avdet etti. Daha önce Dünya Basketbol Þampiyonasý’ndan tanýdýðýmýz veya U2 konserinden hatýrladýðýmýz korkaklýk...
Bakanlarýn ve belediye baþkanýnýn ismi anons edildiðinde tribün kalabalýðýna sinmiþ bir güruh yuhlamaya baþladý. Tipik bir siyasi tepki mi? Veya bir bakaný, bir sebepten dolayý hedef alan reaksiyon mu? Deðil...
Bir gerekçe olmaksýzýn hepsine birden yuh! Deðil mi ki iktidar partisinin bakanlarý, deðil mi ki kendi dünyalarýnýn insanlarý deðiller. Deðil mi ki, o bakanlar on yýllardýr babalarýnýn malý gibi sahip olduklarý iktidarý ellerinden aldýlar ve býrakmýyorlar. Yuhlayacaksýn... Varlýklarýna isyan edeceksin...
Bunu, o bakanlar olmasa Ýstanbul’un tenis turnuvasý göremeyeceðini bile bile yapacaksýn. Ýsterlerse Türkiye’yi dünyanýn yýldýzý yapsýnlar, Ýstanbul’a hayal bile edilemeyecek organizasyonlarý getirsinler hiç ama hiç fark etmez.
“Onlar”, o tribünlerdeki “beyaz” kendisi “gri” güruhun hayatýnda hiç olmamalýydý. Çünkü onlar; adý üzerinde “onlar”...
Ýktidar hep, tribüne gizlenmiþ, sinsi, korkak ve ezilmiþ ruh halinin tekelinde kalmalýydý.
O bakanlar, o belediye baþkaný hepsinin hayatýný zenginleþtirmiþ kimin umurunda?
Hatta, herkesten çok yuhcularýn hayat kalitesi artmýþ ne fark eder?
Kadýnlar turnuvasý ödül töreni... Kadýn bakan Fatma Þahin konuþuyor, yine saygý yok. O Fatma Þahin, “Cumhuriyet” tarihinin en baþarýlý kadýn haklarý bakaný olmuþ, kadýnlar için senelerdir edebiyat yapanlarýn düþünemediðini gerçekleþtirmiþ bir baþarý öyküsü...
Ama, tribündeki ruh halinin kadýna da saygýsý yok. Yok çünkü, o kadýn kendi dünyalarýnýn bir parçasý deðil.
Tribündeki korkaðý tanýyalým.
Demokrasiye inanmýyor, zira demokrasiden korkuyor. Baþkasýnýn fikrine, siyasetine, sosyal varlýðýna tahammül edemiyor, çoðulculuktan korkuyor.
Beyaz yakalý, küstah ve bencil... Sayýlarý çok az ama bitmek tükenmek bilmez bir iþtahlarý var. Hep daha fazlasýný isterler. Dünyanýn en prestijli organizasyonlarýný izleyecekler ama o organizasyonu ülkeye getirenleri ortalýkta görmeyecekler.
Ýþleri de hep týkýrýnda. O siyasetçileri görene kadar hayatý hep keyifli. O yüzden kalabalýða karýþýp baðýrýyor. Kendisini ancak böyle ifade edebiliyor. Açýk açýk konuþmaya kalkacak olursa iki cümle kuramayacaðýný biliyor.
Günün mana ve ehemniyetine istinaden þunu da söyleyelim. Þimdi bir telaþla Cumhuriyeti hatýrladýlar. Düne kadar Cumhuriyet umurlarýnda deðildi. “Çaðdaþ hayat”larý gibi Cumhuriyet’e; yani “cumhur”un hakkýna hukukuna saygý edebiyatlarý da yalandýr. Aksine, en çok cumhurdan nefret ederler.
Tribündeki korkak ve sinsi güruha son söz...
Yaþam tarzýna saygý mý diyorsun? Bir kez de baþkasýnýn varlýk hakkýna, bir siyasi ve sosyal kimlik olarak yaþama hakkýna saygýyý dene. Dene de ondan sonra gel.