Cüneyd Altıparmak
Cüneyd Altıparmak
Tüm Yazıları

Trollizm ile mücadelede yeni tedbirler şart!

Bir önceki yazıda "trollizmi" ifade etmeye çalıştım. Bu akımla mücadelede bireysel olarak yapmamız gerekenler hakkındaki düşüncelerimi aktardım. Bugün de sorunun kaynağına dair hususlara değinmek istiyorum. Zira trol hesapların rahatsız edici düzeyi aştığını düşünüyorum. Ancak meseleye bir tasnif yaparak başlamak gerekiyor ki bu ayrım, çözüme dair yaklaşımımız anlamında mühim.

Trol türleri

Trol (Troll) "genel ağ üzerinden sosyal ortamlarda gizli kimliklerle tuzak kurarak, başkalarını avlayan, dolandıran, alay eden, yanlış yönlendiren kimse" olarak tanımlanıyor TDK'da. Bu tanım bize çok katmanlı bir kavramı işaret ediyor. Şüphesiz en "tutarlı" olanı gerçek kimliği ile paylaşımlarda bulunan ama içeriği itibarıyla trol tavırlar sergileyen hesaplar. Bunların başında toplumda hiçbir şey olamayınca "gazeteci" olmayı seçen profil geliyor. Bir de sadece "trollemek" için kurulan sahte hesaplar sorunu var. Bir kişi kendisinin ve çevresinin kullandığı onlarca hesap açıp bir siyasiyi parlatmak veya bir ürünü tanıtmak için yalan yanlış bilgiler verip yapılan eleştirilere karşı hakaretvari ifadeler ile karşılık verip algı oluşturabiliyor. Bir başka trollük durumu ise bir kimsenin zaman zaman bu tavra girişmesi. Gerçekleri konuşmak yerine algılar üretmek için saldırganlaşması. Bunların ve daha fazlasının trollük olduğunu söyleyebiliriz. Ancak hepsinin beslendiği bir mecra var. Sinekleri yok etmek için bataklığı kurutmak şart!

Türkiye'de ne yapıldı?

Türkiye'de bu konu özelinde bir mevzuat olmadığı gibi bu başlıkla yürütülen net bir tartışma yok. İnternet mevzuatı açısından halen durum sosyal medya şirketlerine şube açtırmak ve verileri koruma sorumluluğunu pekiştirmekten öteye geçemedi. Bir de bu süreçte TCK m.217/A maddesi ihdas edildi. Bunun dışında kayda değer pek gelişme yok. Troller ile mücadelede bireysel çabalar yetersiz bunu biliyoruz zira sosyal medya şirketleri ile toplumun kavramlara yükledikleri anlamlar farklı, farklı dili konuşuyoruz. Bu alana tahkim edici düzenlemeler ile girilmesi gerekiyor. Yoksa işin önünü almak imkânsızlaşacak.

Şirketlerin sorumluluğunu yeterince konuşmuyoruz

Bu durum sadece bizim konumuz değil. Bilişim uzmanlarından hukukçulara; siyasilerden iş insanlarına kadar herkes bu konuyu konuşuyor desek yeridir. Konunun "bilgi düzensizliği" yönü, Birleşmiş Milletlerin de gündeminde... Bu konuda en güncel gelişme İngiltere'de yaşanıyor. İngiliz Kraliyet Savcılığı (CPS) trollük konusunda şöyle bir tanım getiriyor: "Tüm sosyal medya platformlarına taciz edici ve incitici yorumlar göndermeyi içeren bir tür çevrimiçi taciz".

Bu konuda yasa çalışmaları yapıldığı dönemde milletvekili olan Nadine Dorries, meseleye dair çerçeveyi şöyle belirtiyordu: (1) İnternet platformlarının kirleten "anonim" trolleri durdurma sorumluluğu olduğunu düşünmeliyiz. (2) Sosyal medya kullanıcılarının bu mücadelede elini daha güçlendirecek uygulama ve haklara imkân tanımalıyız. (3) İnsanlar artık kendileriyle kimin iletişime geçebileceği konusunda daha fazla kontrole sahip olmalıdır.

Trollerin etki alanı büyük...

The Guardian'da yazdığı makalesinde Alice Drury'nin yaptığı şu tespit önemli: "Büyük teknoloji şirketlerinin kâr güdüsü demokrasimize zarar veriyor. Parlamentonun devreye girmesine ihtiyacımız var... Şirketler kamusal söylem üzerinde büyük bir güce sahip, bu güç beraberinde bir sorumluluk da getirmeli..." Jacques van Wyk bir paylaşımında Oxford Üniversitesi yazarlarına atıfla şunları söylüyor: "Birçok farklı ülke, kamuoyunu çevrimiçi olarak yönetmek ve manipüle etmek için önemli sayıda insan kaynağı kullanıyor, bazen yerel unsurlar hedef alınıyor, bazen de yabancı kamuoyu hedef gösterilebiliyor." (Bradshaw/Howard "Troops, Trolls and Troublemakers")

İngiltere'de durum

"Speaker's Corner" gibi bir fikirden; troller konusunu konuşan evreye geçmek, İngiltere için hayli ilginç olsa da hemen herkesin uzlaştığı bir husus var: Trollerin tutumlarının insanları ciddi düzeyde etkilediği ve artık kamu düzenine, demokratik kültüre zarar verdiği... İngiltere'de bu konuda adımlar atıldı, birçok ülkede de buna benzer tartışmalar var. Bunlara ve ülkemiz için önerileri sonraki yazıda devam edeceğiz...