TRT Belgesel Günleri yine iddialı

Belgesel sinemaya en çok gereksinme duyduğumuz dönemdeyiz belki de... Dört bir koldan üzerimize haber ve bilgi yağarken hangisinin doğru ve nesnel olduğunu ayırt edemiyoruz. Tarihin belki de her döneminkinden daha fazla yanlı ve kasıtlı haber içinde bilgi kirliliğinden mağdur oluyoruz. Haber alma ve yayma kanalları çoğaldıkça ve serbestleştikçe kontrolsüzlük de sansür kadar tehlikeli bir hale geldi.

İşte bu dumanlı havayı seven kurtlardan bizi kurtaran belgesel sinemacılar oluyor çoğu zaman. İnsanlığın entelektüel birikiminden yararlanarak dünyanın önemli meselelerine vicdanlı bir açıdan bakabilen, siyasi manipülasyona karşı doğru bilgiyi aktarabilen, hayatlarını araştırmalarına vakfeden uzmanların görüşlerine başvurabilen, kulak verilmeyenlerin sesini duyurmayı, görünmeyeni görünür kılmayı başarabilen belgeselciler...

TRT Belgesel Günleri, İstanbul’daki iki başarılı organizasyonun 1001 Belgesel Film Festivali ve Documentarist’in yanında kentin alanındaki üçüncü etkinliği olarak yerini aldı. Uluslararası, Ulusal Profesyonel ve Ulusal Amatör başlıklı üç kategoride yarışmalı oluşuyla da kendi karakterini belirledi.

Bugün başlayan ve 13 Mayıs’a dek sürecek olan TRT Belgesel Günleri’nde özellikle Ulusalararası Kategori’de oldukça iddialı yapımlar dikkat çekiyor. TRT İstanbul Harbiye Radyoevi, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi Salonu ve İstanbul Modern’de yapılacak olan ücretsiz gösterimlerde birbirinden çarpıcı filmlerin yanı sıra birçok yönetmen de izleyicilerle buluşacak.

***

Bu akşamki açılışta gösterilecek olan “Dirty Wars” örneğin yılın en çok ses getiren filmlerinden biri. Sadece Sundance’te yarışıp sinematografi ödülü kazandığı için değil: Richard Rawley araştırmacı gazeteci Jeremy Scahill ile birlikte ABD’nin “teröre karşı savaş”ının içyüzünü anlatan, insanlarla temas kurmaya çalışan bir belgesel. Rawley ve ekibi Scahill’I Afganistan, Somali, Yemen’de takip ediyor. Scahill, Democracy Now programında Obama yönetiminin Bush yönetimi sırasında Amerikalı liberallerin karşı çıktıkları saldırgan dış politikayı normalleştirdiğini, ABD’nin savaşta olmadığı ülkelerdeki gizli operasyonlarında Kongre’yi devre dışı bıraktığını ileri sürdü. Sivil halkın drone (insansız savaş aracı) saldırılarında verdiği ağır kayıplara bu belgeseldeki gibi değindi. Rawley de aynı programda yüzbinlerce kişinin öldüğü teröre karşı savaşın Amerikan tarihinin en uzun savaşı olduğunu söyledi ve amacını şöyle özetledi: “Bizim adımıza, ama bilgimizin dışında yapılan bu görünmeyen savaşı görünür kılmak”.

Diğer filmler de eş derecede iddialı: Geçen yıl Cannes Film Festivali Eleştirmenlerin Haftası’nda yarışan Sofia’s Last Ambulance, 52 yıllık tarihinde bu bölüme seçilen ikinci belgesel oldu. Bulgaristan’ın başkentinde bir hekim, bir hemşire ve bir şoförden oluşan ambulans ekibinin yoğun trafiğine ve yaşadıkları tuhaf olaylara tanıklık eden film insani ve duyarlı yaklaşımı için övgüler aldı.

Belgesel sinemacıların dürüstlüğüne, içtenliğine ve sanatçı kimliğine güvenerek yazının girişinde düzdüğüm övgülerin de bir istisnası var elbette. Mizansen, özel efektler ve montaj zanaatın dışında niyetlerle de işin içine girebilir. Sinema nihayetinde sinemadır ama habercilikte bu gibi uygulamalar bariz ahlaksızlıktır. İtalyan gazeteci Amedeo Ricucci bir smartphone aracılığıyla Suriye’deki savaşın güncesini tutarak ve onu anında yayınlayarak hem sansürün hem her tür görsel hilenin önüne geçilebilecek bir habercilik türü öneriyor “Siria 2.0”da.

Hemen her konuda belgeselin izlenebileceği TRT Belgesel Günleri’nin bu yılki Onur Ödülü, ülkemizin önde gelen belgeselcilerinden, özellikle kültür mirasımız konusunda önemli yapımlara imza atan Hasan Özgen’e verilecek. İzleyiciler, Özgen ile “İstanbul Hatırası” adlı  belgesel filminin 13 Mayıs saat 13.30’da Harbiye Radyoevi’ndeki gösteriminin ardından yapılacak söyleşisinde buluşabilir.